Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '14

 
Kategori
İzmir
 

Bisikletçi uğruna, Pasaport İskelesi terası, halka kapandı. Halk kızgın!

Bisikletçi uğruna, Pasaport İskelesi terası, halka kapandı. Halk kızgın!
 

22 Eylül 1922'de, Yunanlılar Pasaport'a doluşmuş, sahilde kaçış yolu arıyorlar.


 

 

          “Pasaport, en güzel seyahat romanıdır”derler. Karıştır ha karıştır. Rengarenk  damgalar, sayfaları süsler. Yaptıkların, ettiklerin, nerelere gittiğin çıkar karşınıza. Çevire  çevire oku!

          İzmir’ de bir Pasaport İskelesi var. “ Düşlerin  derlenip toplanıp, hayal edildiği"  yerdir.  Renklerin desen desendir.

          Yunan’ın ayak izini, kayrak taşları arasında, dikkat ederseniz bulabilirsiniz de. O taşlar o devrin taşları. Cıvıl cıvılmış eskiden. Şimdi de öyle değil. Bisikletçi mekanı olmuş şimdi.

           Konakla, Cumhuriyet Meydanı arasında kalan rıhtım. Eskiden, Alsancak' a kadar kordon boyu, barların, pavyonların, revü kızlarının ‘Fink’ attığı yerler sıralanırmış buralarda.

          Yunanlıların; denize döküldüğü, tarihi bir yer, aynı zamanda. Rıhtımın karşısında sıraya kahvehane ve nargileciler var. Şimdilerde sabah kahvaltılarını bu iskele üzerindeki masalarda kahvaltı yapılamıyor. İftarlar açılamıyor. Oturup  bir bira ile  serinleyemiyorsunuz.

 

          Belediye, kentsel tasarımcıya, “ Projeni yap getir” demiş. Şehri güzelleştirme iddiaları var ya. Çizmiş, çiziktirmiş. Efendim “ Bisikletçiler de  kendilerine yol istiyor” Ne lazımsa yapın. Kaldırım kenarından uzatalım gitsin yolları.

          Tamam oldu. Başka? “Kahvaltı terasını düzleyelim. Kahvecileri atalım oradan! “ Tamam. Mis gibi oldu. Sonra?. “Tramvay için anketler yapmasını bilirler ama.

          Peki hani bunun manevi hazzı? Vatandaşın duyguları? Hani ya vatandaşa saygı? Tarihi koklar, mesut olurdu. Oraya oturan insan, dört tarafı  ile tarihle kuşatılmış olurdu. Onun  hazzı ve gururu, bisiklet yoluna heder edildi.

           Bisikletçiler bir avuç. Onlarda zaten  bisikletçilik raconu yok. Yasak kaldırımda giderler, çarşı içinden halkı yararak giderler. Sizleri tehlikeli şekilde sıyırarak sürat yaparak geçerler. Onlar bir avuç, Ya halkı hiç hesaba neden katmazsınız? Neden “ Ben yaptım oldu?!” dersin.Halk’a rağmen ha?!

Kentsel tasarım. İsmi de modern. Hemen kollar sıvanmış. Planlar milanlar. İmzalasın Kocaoğlu. Tamam. Feriştah gelse bozulmaz artık. “ Ben yaptım, oldu” zihniyeti. Hani halkın manevi hazzının gözetilmesi, çoğunluk psikolojisi nerede kaldı?

          Ört ki ölem!

          “Yeni yol dizaynı yapıyoruz” diye  masaları kaldırtmış. Kafasına, öteden beri koyduğu icraatı uyguladı: “ Burası manzara teras yeri olmasa da olur” diyerek. Kuru kuru kanepeler konmuş aynı yere. Masasız, gölgeliksiz.  Bari sembolik olarak bıraksaydınız oracığı. Bu, katı bir işgüzarlık. Saygısızlık. Sorduk soruşturduk. Neden böyle oluyor diye.

          Belediye, üstü tenteneli, masalı sandalyeli bu seyir yerine bakıp bakıp öteden beri söylenirdi zaten: “Burası seyir yeri. Siz ticaret yapıyorsunuz ’’ diye.

          Kahvecilerle konuştuk. Hala kızgınlar. “Belediye ayda 1,5 milyarlık işgaliye parası gelirinden oldu. Bindiği dalı kesti” diyorlar. Bisikletçilere sorarsanız. “ Bizlerin  de yol hakkı var” diyorlar. Olan, elinde paketlerle burayı evi gibi gören, İstanbullardan buraya gelen misafirlere oldu.

          İstanbullu İzmirlilerden, buraya, kahvaltı için gelenler vardı. Nostaljiler yaşanırdı.  Masalarda, susamlı kumru, içinde kaşar, domates, ucu kıvrık biber var. Bir yanda boyyoz var. Yanında muhakkak lop yumurtası var. Karabiber ve tuzsuz olmaz.

          Burada ne oluyor? Tavşan kanı çay içiyorsunuz. Gelen geçenlere bakıyorsunuz. Vapurlar yanaşıyor yanı başınızdaki iskeleye. Burada arkadaş beklenir. Sevgili beklenir. Fener söndürücülerin uğrak yeridir. Tarihi koklarsınız burada.

          Hayallerinizi bir ‘Kaçak’ yolcu gibi, kalkmakta olan bir gemiye bindirin. Tam karşınızda ‘Çatal Kaya Dağı' na, ateşli başını alev alev yaslamış bir güneş göreceksiniz. Yanı başınızda da bir deniz feneri var, gözleri ile size gülümseyen. Şapırtılı denizi var az ötede. Rıhtımı ‘Öpücüklere’ boğan.

          Güneş ufuktan kaybolurken, gelin buralara. ’’ Ey deniz fenerleri; ey deniz dibi cinleri, çığrışan martıların iniltisi, ey İzmir Körfezi ve Pasaport İskelesi. Mazinin çarpıcı sesi, yesin onu ninesi, ninesi! ’’

          Gelin siz de bu tahta iskeleye. Bir elinizde tavşan kanı çayınız ile. Dalıp gidin, eski günlerinize. Ama şimdi nerdeee

.

          İlkten sigara dumanları. Ardından tömbeki kokuları ve tavlanın ortasında şaklayarak patlayan “düşeş sevinci” Bir gürültüdür bir hengamedir gidiyor. Ve de tam başınızda top gibi gürleyen bir sesle kendinize gelmeniz, işten bile değildir . Çaycının sesidir bu: ’Tazeleyelim beyler!..’’

          Kimseyi suçlamıyoruz. Böyle mi olmalıydı bu canım yer.

          Nostalji artık burada nefes almıyor. Maziyi de bayatlatmışlar zira. Sadece “mazinin kıvrımları kalmış:”

          Bisiklet yolu çok yakışmış. “Sevsinler!”

          Ört ki, ölem !

 

BU TERASTAN MASA SANDALYA VE GÖLGELİKLER KALKMIŞ VAZİYETTE.. ÖNÜNDEN BİSİKLET YOLU GEÇİRİLDİ. BÖYLECE DE  ŞEHİR ESTETİK KAZANDI. AMA HALKIN TUTKULU  ARZU VE İSTEKLERİ ÖTELENDİ. DİKKATE ALINMADI.. HALK BU TERASLARDA  SUSAMLI KUMRUSUNU YER, LOP YUMURTASINI SOYAR,  ÇAYINI YUDUMLARDI. SABAH KAHVALTINA HER YERDEN AİLELER GELİRDİ BURAYA. İSTANBULDAN DA. AŞAĞIDAKİ RESİMDE  DEMİR KORKULUKLARLA ÇEVRİLİ ALAN GÖZÜKÜYOR.  İÇİNDE  3 ADET  KANEPE VAR. GÖLGELİK YOK. MASA YOK. VE KİMSE OTURMUYOR ARTIK AYNI YERDE. ( ALTTAKİ RESİM)

 

NOSTALJİ OLSUN DİYE, ESKİ  KAHVALTILIK TERASA KARŞIDAN BAKIYOR BU AİLE. BELEDİYE NOSTALJİK YERE, GÖLGESİZ, MASASIZ BANKO KOYMUŞ DÖRT  TANE.

HEPSİ MAZİDE KALDI. KİMİ ÇÖREĞİNİ, BÖREĞİNİ, KİMİ HESAP MAKİNASINI DEFTERLERİNİ GETİİRİR SIKI BİR ÇALIŞMA YAPARDI SAB AH SERİNLİĞİNDE. ŞİMDİ BUNLAR MAZİ OLDU.

 

MANZARASI BİLE GÖRKEMLİYDİ DİNLENME VE SEYİR TERASININ

KORDONDA DENİZİ TAŞLARLA DOLDURDULAR. TAŞ YETİŞTİREMEDİLER. AMA MAZİDEKİ BU ESTETİĞİ GÜZEL BİR BELEDİYEYE AİT NEZİH YER YAPMAK, BELEDİYENİN AKLINA GELMEDİ. GELMEZ TABİ. YENİ ŞEHİRCİLİK ANLAYIŞI VAR. ESTETİĞİ VAR, KÖSTETİĞİ VAR. VAR OĞLU VAR. AMA KORDON KAMYON KAMYON TAŞLARLA DOLDURULUP BOĞULURKEN, BU ESTETİKÇİLER, BU KÖSTETİKÇİLER NEREDEYDİ ACABA * GÖNÜL, YUKARIDAKİ  GİBİ BİR ATILIM BEKLİYOR.

PASAPORT, ŞEHRİN KALBİ. OTURDUĞUNUZDA SAĞ TARAFTA MODER TÜRKİYENİN İNCİSİ KORDON, SOLUNUZA BAKTIĞINIZDA  ANLI ŞANLI BAYRAĞIMIZIN DİKİLDİĞİ  KONAK MEYDANINDAKİ VALİLİK BİNASI ÖNÜNÜZE BAKTIĞINIZDA DA YUNANLILARIN  AYAK İZLERİNİ GÖRÜRÜSÜNÜZ. SERVETLERİNİ KAYIKÇILARA VEREREK AÇIKTA BEKLEYEN ONLARIN VAPURUNA YETİŞEBİLMEK İÇİN.... ZİRA HABERLER KÖTÜ. TÜRK ORDUSU  BELKAHVE'DEN ŞEHRE HA İNDİ, HA İNECEK.! PABUÇ PAHALİ TABİ.. İZMİR BELEDİYESİ, HALKIN HAYALLERİNİ ÇALDI. BURAYI KAPATMAKLA. NEYMİŞ EFENDİM, BİSİKLET YOLU GEÇECEKMİŞ. ÖRT Kİ, ÖLEM !

MAZİ, KALBİMİZDE BİR YARA OLARAK KALACAKTIR. BUNU DUY SAYIN KOCAOĞLU

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..