Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '07

 
Kategori
Doğa Sporları
 

Bisiklete binerken

Bisiklete binerken
 

Bisiklet’e neden biniyorum?

Daha sağlıklı yaşamak için. Çünkü ben spor yapıyorum ve doğa ile baş başa kalabiliyorum.

Yurdumuzu ziyaret eden yabancı turistlerin yaşlarına baktığım zaman yaşları genelde çok ilerde olanlara rastlayabiliyorum. Bunun üzerine yapmış olduğum küçük bir araştırmada Avrupa’da genelde yaş ortalaması 70’lerin çok üstünde olduğunu gördüm. Hâlbuki yurdumuzda bu yaş ortalaması 65 civarında. Evet, ben dikkatinizi buraya çekmek istiyorum.

Yine aldığım duyumlara göre Avrupa’da bisiklete binenler çoğunlukta olduğu için sırf bisikletlerin geçebileceği bisiklet yolları mevcut. Ve orada öyle bir kural var ki değil taşıt, yaya bile o yola giremezmiş. Kaldı ki o yola yaya olarak girip bir bisikletli tarafından çarpıldığınızda suçlu siz oluyorsunuz. İzmir’de deniz sahili boyunca bisiklet yolları mevcut ama nerede ise oradan gitmek bana göre suç gibi geliyor. Çünkü o yolun üzerinde insan kaynıyor. Yani ben bilmeyerekte olsa birisine çarpsam suç bende kalır. Böyle bir yaz akşamında bisiklet yolundan giderken bir aileye rastladım ve onlara seslendim.

“Lütfen hiç olmazsa bisiklete binenlere izin veriniz.”

Adam döndü ve ne demek istediğimi anlamadan bana ters ters baktı. Artık ne diyebilirim ki. Siz düşünün artık bu konuda ne kadar cahil olduğumuzu. Anayolda gitsek araba çarpar. Suç. Bisiklet yolunda gitsek nerede ise orası bisiklet yolu değil yürüyüş yolu olmuşta bizim haberimiz yok. Suç. Pekiyi biz nerede bisiklete bineceğiz?

Daha bu konuda halkımız maalesef bilinçlenmedi.

Başka sorun daha... Bisiklete anayolda biniyorsanız bir başka tehlike daha bekliyor sizi. O da ne biliyor musunuz? Özelikle kamyonların egzozlarından çıkarttıkları zehir gaz… Dağlardan inmişsiniz evinize gidiyorsunuz birde bunlarla da karşılaşabiliyorsunuz. İnanın bisiklete binmek için insanın köy gibi yerlerde mi oturması lazım? Galiba öyle. Ya da halkımızın bisiklete binme talebi artıkça belediyelerinde bisiklet yollarını yapması beklentisi içindeyim. Bisiklet yolları oldukça hiç omazsa bir nebze komyonların eksoz dumanlarından kurtulmuş oluruz.

Bisiklete binerken hep olumlu yönlerini görmekten ziyade olumsuz yönleri de görmek gerekir. Bunların en başında rüzgârdır. Gerçi rüzgâr arkamızdan eserse gideceğimiz yere daha kısa zamanda ulaşırız ama birde rüzgârın karşımızdan esmesi vardır. Bizim biraz daha enerji harcamamıza sebep olur ki bu da bizi ister istemez yorar. Öyle ki yokuş aşağı inişlerde bile bisikletinizin gitmediğini görürsünüz. Bu da bizim canımızı sıkar. En güzeli bu gibi yerlerde eğer kalabalık gruplar halinde gidiyorsak arkadaşımızın arkasına sığınıp rüzgârdan korunmak. Genelde güçlü olanın önde gitmesi ne kadar doğru ise bazen de arada bir nöbet değişimi yaparak siz de öne geçip onun da dinlenmesini sağlamaktır. Eurosport’a Fransa Bisiklet Turu gibi uluslararası yarışları takip edenler dikkat etmişlerdir. Bisikletçiler genelde topluca giderler. Orada favori olanlar hep arkada kalır. Önde gidenler arkada ki arkadaşlarını taşır ne zaman finişe geldiklerinde kenara çekilirler.

Bütün bu olumsuzluklar sizin moralinizi bozmasın. Yapacağınız en güzel şey o gün için gideceğiniz yerleri önceden tespit etmek ve sabah erkenden kalkıp yola çıkmaktır. Evden eve gidiş dönüş gibi mesafeyi bilmenizde fayda vardır. Gideceğiniz yerler bir günden fazla sürecek ise kalacağınız yerleri daha önceden ayarlamanız gerekir. Telefonla arayıp bisikletle geleceğinizi ve o gece orada konaklayacağınızı söylerseniz eminim motel sahipleri size yardımcı olacaklardır. Ya da yolculuğunuzu daha ucuza getirmek istiyorsanız yanınızda taşıyacağınız tek ya da çift kişilik çadırlarla pekâlâ benzin istasyonu kenarlarında bunu halledebilirsiniz. Bunu yaparken de vücudunuzun yollara ve bisiklete binmeye alışık olmalıdır. Yani idmanlı olursanız sağlığınızla ilgili hiçbir sorun yaşamazsınız.

Bununla birlikte gideceğimiz yere giderken de hangi yoldan gideceğimizi seçmeniz gerekir. Anayoldan ziyade bizim için trafiği az olan yolları seçerseniz anayolda ki tehlikeden de uzak durmuş oluruz. Eğer o yolları bilmiyorsak kendimize göre büyük ölçekli harita edinip plan yapmalıyız. Yolun durumunu, eğim olup olmadığını, genelde rüzgârın nereden estiğini, gideceğimiz yolun mesafesini ve ne kadar zamanda bu mesafeyi alacağımızı hesaplayıp yola öyle çıkmalıyız.

Yokuşlar da bizim için önemli. Kaç yokuş olduğunu bilmekte gerekebilir. Çünkü kaç yokuş olduğunu bilmeden enerjimizi harcarsak son yokuş bize ıstırap verebilir hatta biz bisiklete bineceğimize o bize biner. Yani yaya kalabiliriz. O da zaman kaybına sebep olabilir.

Bir de gözlerimiz. Gözlerimiz olmadan da hiçbir yerlere gidemeyiz. Gidebilir miyiz? Hayır. O zaman da karşıdan gelen rüzgâra karşı ve de rüzgârdan havalarda üşüşen toz dumanın gözümüzün içine kaçması an meselesidir. Bu da gözlerimizi refleks neticesinde kapanmasını sağlar. Yani açıkça her bir kazaya sebep olabiliriz. Onun içinde bisiklet gözlüklerini kullanmakta bizim yararımızadır.

Avrupa'ya giden bir büyüğüm bana orada bisiklete binenleri öyle bir anlattı ki. Bunun en güzeli Hollanda olsa gerek. Keşke oralarda yaşasaydım diyeceğim geliyor.

Bisikletlerle yurdumuza gelen turistleri yani Avrupalıları gördükçe kendime hep sormuşsumdur. Onlar insansa bizler neyiz. İnsan değil miyiz? O zaman bizler insansak onlar ne pekiyi? İnsan değil mi? Eh öyle ise onlardan ne eksiğimiz var bizim. Hatta bir fazlamız olmalı. Ama nerede.

Ya da onlar akıllıysa bizler mi aptalız. Estağfurullah. O zaman onlar aptal biz akıllıyız. Akıllı değiliz de akıllı gibi geçiniyor muyuz yoksa. Vallahi aklımı karıştırdınız. Bir türlü akıllı olup olmadığımızı karar veremiyorum.

Yorumu size bırakıyorum siz değerli okuyucularıma.

Resim: Bozdağ Gölcük'tür.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..