Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '20

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Bitki Islahçıları Zor Durumda

Gerek hayvan ve gerekse bitki ıslahçıları değişen yetiştirme ve tüketim koşullarına uygun ırklar-çeşitler geliştirmek için uğraş verirler. Artan nüfusu beslemek, artan kalori gereksinimini karşılamak için yeni genotipler yakalamak zorundadırlar. Değişen ekolojik koşullara uyan yeni çeşitleri geliştirirken, sosyo-ekonominin koşullandırmalarına da ayak uydurmak durumundadır bitki ıslahçısı. Bu durum AB’nin hastalık ve zararlılarla savaşımda kullanılan kimyasalların 2030’lara kadar yarılanması yasa ve yönetmeliklerini hazırlamış olması ile gün yüzüne çıkmış oluyor. Bunun anlamı, acilen hastalık ve zararlılara dayanıklı yeni çeşitlerin ıslah edilme gereksinimidir. Yüzlerce kültür bitkisinde, birçok farklı uygulama alanlarında devreye sokulması gerekli binlerce yeni genotipler-çeşitler geliştirilme zorunluluğudur.
 
Bitki ıslah çalışmalarında Covid-19 nedeni ile yaşanan aksamalar işin bir başka cephesi. Çok daha çarpıcı gözlem de birçok ülkede kamu ve üniversite araştırmalarında yaşanan sürdürülebilirlik tavizi. ABD’de son beş yılda yürütülen 278 bitki ıslah projesinde çalışan program liderlerinin %21sinin değişik nedenlerle devre dışı kalmasıdır.   
 
Bütün bu darboğazlara karşın bitki ıslah sektörü, geliştirilen yeni ıslah yöntemleri ile desteklenmektedir.2020 Kimya Nobel ödülünü kazanan araştırıcıların geliştirdikleri devrim niteliğindeki CRISPR/Cas9 ve benzeri Tilling, Protoplast Fusion, Zen ve Talen gibi sistemlerle yapılan gen düzenlemeleri, canlılarda geçici DNA kesici enzimleri ile geni susturabilmekte, genin etkisini artırılıp azaltabilmekte, yani gende mikro-mutasyon gerçekleştirebilmektedir. Rutin bir araştırma bulgusu gibi algılanacak bu sonuçların, dünya biyoekonomisine ne denli fayda sağlayabileceğinin henüz basına yansıdığını söyleyemeyiz. Halbuki bu yöntemle geliştirilen birçok yeni tarımsal ürün, çoktan market raflarında yerlerini almaya başladılar. Yeni ıslah teknikleri (YIT) olarak da bilinen bu tekniklerle yeni genotiplerin geliştirilmesi, ıslah edilmesi için gerekli 10-15 yıllık klasik ıslah süresini 4-5 yıla indirilebilme şansı doğmuştur. Değişen koşullarda normal ürünü verecek, yüksek kaliteli ve performanslı yeni çeşitlerin kısa zamanda üretime geçmesi, biyoekonomik açıdan çok önemlidir. Çünkü artan nüfus, artan kalori gereksinimi fakat daralan ekim alanları karşısında daha verimli çeşitlere gereksinim artıyor.
 
Genelde gen düzenlemeleri (GD) ile genetiği değiştirme (GDO) kavramları birbirleri ile karıştırılmaktadır. Gen düzenlemelerde bir genin susturulması, etkisinin değiştirilmesi gerçekleşmektedir. Burada dışarıdan herhangibir genin transferi söz konusu değildir. Buna karşın GDO olayında herhangi yabancı bir türden bir genin aktarılması yapılmıştır. O nedenle bu sistemde ortaya çıkan bir ürünün çevre ve sağlığa etkisi test edilmek durumundadır.
 
İşte bu iki tekniğin diğer ülkelerin aksine AB’de aynı katagoride kabul edimesi, bir çok avantajına rağmen GD siteminin GDO gibi yasaklanmasını beraberinde getirmiştir. Yeni bir çeşit geliştirme süresini dört yıla indiren GD yani YIT ile genotip geliştirme masrafları, düşük bütçeli yeni müteşebbis firmalar, üniversiteler ve kamu kuruluşlarınca dahi karşılanabilecek düzeydedir. Aşağıda verilen ve YIT tekniğini uygulayarak geliştirlilen ürünlerin tümünün kısa bir zaman AB dışında gerçekleştirilmiş olması çarpıcıdır:
 
2018 yılında, CRISPR/Cas9 yöntemi ile gen düzenlemelerinin ilk ticari ürünü olarak, ABD de yağ asidi düşük soya çeşidi[1]; 2019 yılında Hindistan, gen düzenleme yöntemi ile dört yıl gibi rekor sürede iki nohut çeşidi[2]; 2020 yılında Güney Kore CRISPR/Cas9 teknolojisi ile petunyada farklı çiçek renklerine sahip genotipleri geliştirip tescil ettirmişlerdir.
 
İşte YİT avantajlarından yararlanmakdan mahrum bırakılan AB ıslahçılarının işlerinin, hiç de kolay olmayacağı bir gerçek. Peki bu durum Türk ıslahçıları için farklı mı? Tohumculuk ve gıda mevzuatında AB ile iç içe olan  Türkiye YIT konusunda farklı davranamıyacaktır. O nedenle bazı yerli firmalarımız YIT kullanımlarını gizli olarak devam ettirmektedirler. Halbuki Türkiye çok acil yeni çeşitlere gereksinim duymaktadır. Tohumculuğumuzda büyük bir genitör-gen materyali sorunu var. Koruma altına alınmış 1067 çeşidin %42’si yerli, geri kalan %58’i yabancı uyrukludur[3]. Birçok tohum firması tescil ettirdikleri-koruma altına aldırdıkları yabancı çeşitler için yıllardır milyonlarca dolar royalite- ıslahçı hakları ödemektedirler.
 
Bu durumda tohumculuğumuz için yapısal sorunların çözümünü beklemenin yanında, YIT konusunda AB’nin gerçekleri görmesini beklemekten başka işimiz kalmıyor. Ne var ki AB bitki ıslahçıları olayın Avrupa Adalet Divanınca (ECJ) kendi lehlerinde bir karar beklemektedirler. Nitekim 60 kadar tohumculuk firması buğday pası ile ilgili bir projede birleşerek YIT ile yola çıktılar bile[4].
 
Türkiye’nin bu konuda geç kalmaması gerekir. Yani YIT çalışmalarının AB’de onaylanma arifesinde, dört yıl gibi kısa bir sürede çeşit geliştirme fırsatı sunan bu yöntem için başta insan olmak üzere alt yapısını acilen geliştirmesinde yarar vardır.
 
Nazimi Açıkgöz
 
 
[1]http://blog.milliyet.com.tr/yeni-islah-teknigi-ile-soya/Blog/?BlogNo=604506
 
[2] http://www.isaaa.org/kc/cropbiotechupdate/article/default.asp?ID=18363)
 
[3]https://www.tarim.com.tr/Yeni-Bitki-Cesitlerimiz-Pek-De-Milli-Olamayacak,752y
 
[4] https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2020/10/05/abnin-pestisit-kullanim-kisitlamalari-bitki-islahcilarini-birlestirdi/
 
 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..