Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '22

 
Kategori
Üniversiteler
 

Bitlis ve Yöresine Dair…

 

Yazdığımız yazıların neredeyse tamamına farklı çevrelerden dönüşler oluyor. Olumlu değerlendirmelerin yanı sıra; yazıların içeriğinde değindiğim konuları biraz daha açan, yazıları daha anlaşılır kılan ve tamamlayıcı nitelikte bilgiler de ediniyoruz. Zaman zaman bazı konulara tekrar değinmek gerektiğini de hissediyorum.

 

“Bitlis ve Üniversitesi” başlıklı yazıdan sonra da olumlu tepkiler aldım. Bunlardan birisi de Bitlis Eren Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru’dan aldığım dönüştü. Kendisi yazdıklarımızın görev süresi boyunca yaptıkları çalışmaların çok küçük bir bölümünü içerdiğini hatırlattı. Haklıydı. Farklı zamanlarda gittiğimde Üniversitenin değişimini kolaylıkla fark ettiğimi söyleyebilirim. Oysaki değişik zamanlarda gidip Üniversitedeki değişimi gözlemlemeye dair bir planlamam yoktu, olamazdı da. Fakat öyle belirgin bir değişim var ki bunu fark etmemek mümkün değil. Sadece Üniversitede değil şehir ve yörede de görülen bir değişim var. Bu çok açık.

 

Kısa süre kaldığım zaman aralığında ve son derece yüzeysel gözlemlerimle bile hissettiklerimi ve gördüklerimi bir yazıda anlatmak zordu.

 

Yeni kurulan üniversitelerin karşılaştıkları zorlukların bilincindeyim. Türkiye’de en son kurulan üniversiteler nitelikli bir yönetim süreci için gerekli olan yetişmiş akademik ve idari kadroları oluşturmaktan tutun, fiziki altyapı yetersizliği ve son sıradan girdiği “yarış” sebebiyle de ciddi düzeyde dezavantajlı kurumlardır. Bununla beraber gerek yerelden ve gerekse kamu kaynaklarından yararlanma bakımından da mevcut fırsatları iyi değerlendirmesi gerekir. Ayrıca önceki üniversitelerin kuruluş sürecindeki tecrübelerinden de akıllıca faydalanmasını bilmeleri gerekir.

 

Bitlis Eren Üniversitesinin kuruluş sürecinde neredeyse dokunulmadık bir şey bırakmamaya çalışıldığı anlaşılıyor. Hem Üniversiteye hem şehre hem de çevrenin yöresel değerlerine temas edilmeye çalışılmış.

 

Prof. Dr. Mahmut Doğru, Üniversitenin kuruluşundan itibaren 9 yılı aşan, 10 yıla yaklaşan sürede bütün deneyimini işine aktarmaya çalışmış ve yerel dinamikleri de canlandıracak çalışmalara öncülük etme gayretini sergilemiş. Kendisinin de hatırlattığı üzere yörenin inanç alanına da önemli dokunuşlar yapmışlar.

 

Prof. Dr. Mahmut Doğru, Ahlat'ın tarihî önemi açısından Üniversite öncülüğünde yapılan çalışmaların başlı başına bir kitap olacak düzeyde olduğunu da hatırlattı. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinin ele alındığı ve vurgulandığı proje fikirlerinin o bölge özelinde titizlikle yürütülmesi günümüze ve geleceğe ışık tutabilecektir diye düşünüyorum. Başlatılan hiçbir çalışmanın askıya alınmaması lazım. Küçük ya da büyük bütün çalışmaların devam ettirilmesinin yolları aranmalıdır.

 

Maalesef bu durum pek çok genç üniversitenin yaşadığı bir olumsuzluktur. Her yönetim değişiminde önceki döneme has olan ve eski yöneticilere mal edilen pek çok özgün ve güzel çalışmanın sonunun getirilmesi çok üzücüdür. Mensubu olduğum ve çalışmaktan şeref duyduğum üniversitemde de karşılaştığım örnekler var. Yozgat Bozok Üniversitesi daha kurulmadan önce başlatılan etkinliklerin kurumsal olarak devam ettirilmesi gerekirdi. Yine üniversite oluşuyla birlikte başlatılan yeni çalışmalar da gelenek hâline getirilmelidir. Her yeni atanan rektörün yeni ve kendine özgü özellikleriyle tanınacak faaliyetler ortaya koymak istemesi anlaşılabilir bir şeydir. Ancak var olanları görmezden gelmek kabul edilebilir bir şey değildir. Yeri gelince bu konuları ele almakta ve bu olumsuzluğun üstesinden gelmek için katkı vermekte fayda görüyorum. Bu durum tartışılması gereken bir konudur.

 

Tekrar Bitlis Eren Üniversitesi üzerinden yöreyi ve bölgeyi değerlendirmeye dönecek olursak Bitlisin her bir köşesine ve her bir değerine dokunabilme potansiyeline ulaşmakta olan Üniversitenin, yerel değerleri küresel değerlere taşıyabilme kanallarını da oluşturacağına inanıyorum. Aslın da bunu da kısmen yapmaya başlamışlar.

 

Ahlat ile ilgili kültürel değerleri yüksek sanat eserlerini yurt dışında da sergilemişler. Avusturya’nın başkenti Viyana’daki Schönbrunn Sarayı’nda (Schloß Schönbrunn) 25-31 Ağustos 2014 tarihleri arasında açılan sergiye ilişkin kaleme aldığı yazıyı, “ ‘Ahlat Arkeolojik Kazısı Çini Örnekleri ve El Sanatları Sergisi’ Üzerine” (Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 3/3 2014 s. 238-247), Prof. Dr. Mahmut Doğru yayınlayıp değerlendirmelerini de geleceğe aktaracak biçimde kayda almıştır.

 

Bu raporda da ifade edildiği gibi Selçukluların önemli kültür ve sanat merkezlerinden olan Ahlat’ta 50 yılı aşkın bir süredir çalışmalar yapılıyor. Yapılan arkeolojik kazılarda Selçuklu Dönemi’ni anlamaya kolaylık sağlayacak eserler ortaya çıkartılmaktadır.

 

Bölgeye ilk gittiğimde kaldığımız yer Ahlat’ta Van Gölü sahilindeydi. Rakımın yüksekliğinden midir, Van Gölü’nün ihtişamından mıdır bilemiyorum ama kendimi farklı duygular içerisinde hissetmiştim. Sanki başka bir gezegende gibi ya da bir boşlukta uçar gibi hissetmiştim. Van Gölü için bölgede “deniz” deniyor. Bence de “deniz” misali bir yer. “Deniz” yüzeyi ile gökyüzünün birleştiği derin bir boşluğun içerisinde duruyor gibiydim. O boşlukta birileriyle adeta sessiz ve derin bir iletişim içerisindeydim. Her ne kadar lobide başka insanlarla konuşsam da, resepsiyon görevlisiyle deli dolu sohbet etsem de dünyanın gerçekliğine dönemediğim anlardı…

 

Her neyse biz şimdi bu ruh hâlinden de çıkamayacağız. Fakat görülmeye değer o Selçuklu kalıntılarını, türbe ve mezarları, diğer kalıntıları, mağaraları gördükçe Ahlat’ta çok farklı dünyaların yaşandığını anlıyoruz. Bitlis Eren Üniversitesi akademisyen ve öğrencileri, kazılarda ortaya çıkarılan çini ve seramik eserlerden hareketle, o eserlerin benzerlerini atölyelerinde yapmışlar. Anadolu Selçuklularını ve yöreyi farklı yönleriyle tanıtımlara başlamışlar ve bu tanıtım işini Avusturya’ya kadar da taşımışlar.

 

Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren bu çalışmalarda da Üniversitenin yanında oluyor. Çalışmalara bizzat katılıyor, destek oluyor, değer veriyor ve değer katıyor. Türkiye’de pek çok şehrin çıkış kapısının eğitimden geçtiğinin bilincinde olup memleketine pek çok katkıyı esirgemeyen iş adamlarını önemsiyorum. Bu iş adamlarının değerleri bilinmeli ve bu iş adamları unutturulmamalıdır. Yörenin kadim kültüründe ve inançlarında var olan mütevazı tutumlarını koruyan, görünenin ötesinde görünmeyen katkılarını görünür kılmak için çabası olmayan kişiler olduklarını da öğrendiğim bu kişilerin ülkemizde çoğalması hepimizin ortak dileğidir.

 

Elbette bu kısa yazıda Bitlis’i anlatmakla bitiremeyiz. Ancak bölgenin birikimini literatüre kazandırmak ve toplumun bilgisine sunmak başta üniversitenin işidir. Bu bakımdan, 2016 yılı Bitlis Eren Üniversitesi Yayınları arasında yer alan “Bitlis El Sanatları” (Yazar: Sultan Sökmen, Editör: Osman Mert) gibi eserler var olan boşluğun doldurulmasına katkı sağlamaktadır. O açıdan önemlidir. Böylesi çalışmaların çoğaltılması gerekir.

 

Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde, her şehrinde, her yöresinde üzerinde farklı yönleriyle ele almayı ve akademik çalışmalar yapmayı gerektiren konular vardır. Deprem riski ve deprem davranışları, kentsel dönüşüm konuları, trafik yoğunluğu ve çevre etkileri, yeni nanoalaşımlı kompozit malzemelerin üretilmesi, yüzey ve yer altı zenginliklerin ortaya çıkartılması, sosyokültürel değerlerin günümüz dünyasına ışık tutacak biçimde yansıtılması konuları bütün ülkemiz için çok disiplinli biçimde çalışılabilecek konulardır. Bu konular teorik, deneysel ve modelleme metoduyla ele alınacak konulardır. Bunların bir kısmı ile ilgili Bitlis çevresi için yapılan çalışmalar önemli başlangıçlardır.

 

Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz Bölgelerinde sahil kumlarında Radon aktivite konsantrasyon seviyelerinin belirlenmesi gibi temel bilimlerle ilgili çalışmalar da yapılmış ve bunlar literatüre kazandırılmıştır. Diğer mühendislik ve sosyal bilimler alanlarında da yöreye özgü çalışmalar olduğunu bilmek, Üniversitenin kurumsal olarak bölgeye ilişkin konulara daha fazla yoğunlaşabileceğini gösteriyor.

 

İkinci gidişimde Tatvan’da kalmıştık. Yine proje eğitimi sebebiyle gitmiştik. Akşamları fırsat buldukça Tatvan’ı az da olsa gezdik. Orada Tatvan Meslek Yüksekokulu da var. Tatvan, Bitlis’ten nüfus ve yüz ölçümü olarak daha büyük. İstanbul Haydarpaşa Garı’ndan başlayıp İran’a giden demir yolu güzergâhı da buradan geçmektedir. Diyarbakır ve Elazığ’dan Van istikametine giden kara yolu ile Siirt’ten gelip Bitlis üzerinden Ağrı’ya giden kara yolu da buradan geçmektedir. Van-Tatvan arasında karşılıklı vapur seferleri de yapılmaktadır. Bu ulaşım çeşitliliği ilçenin gelişimine de katkı sunmuştur. Tarihî geçmişinde farklı toplumların izlerini görmek mümkündür. Dağlık ve yaylalıkları ile yerel ürünlerinin zenginlik, doğallık ve çeşitlilik içerdiği açıktır. Bölgede daha fazla çalışma yapılması gerektiği ortadadır.

 

Cevizler vadisi Adilcevaz, verimli ovasıyla Güroymak, ormanlık alanlarıyla Hizan ve yem bitkilerine elverişli Mutki de tarım alanları ve hayvancılık için ürün çeşitliliği potansiyeli yüksek yerlerdir. Bol yağış alan otlaklar ve zengin bitki örtüsü, iyi değerlendirilmeye dönük çalışma ve projelerin geliştirilmesini bekliyor.

 

Kendisi de coğrafyacı olan Üniversitenin mevcut Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş bölgeyi çok daha iyi gözlemleyecek ve kolay anlayacak deneyime ve uzmanlığa sahiptir. Faydalı işler başlatacağını ve başlatılmış olanları da devam ettireceğini düşünüyorum.

 

Öteden beri oluşturulan motivasyon artırılarak devam ettirildiğinde, Üniversitenin lokomotif olma rolünü daha fazla göreceğimiz bir yer olarak Bitlis’i bir tarafa not etmenizi isterim.

 
Toplam blog
: 39
: 348
Kayıt tarihi
: 29.04.19
 
 

Lise: (1988) Mimarsinan Öğretmen Lisesi, Pazarören, Kayseri Lisans: (1993) ODTÜ Fizik Öğretmenliğ..