Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Bitmesin umut, gitme ve işte perde !

Bitmesin umut, gitme ve işte perde !
 

Engelli arkadaşlarımın yaşamlarından dinlediğim veya gönderilen mailler ile benimle paylaştıklarınızdan derlediğim bir yazıyı bu sefer konu olarak almak istedim. Birazda tiyatral olarak aktarmak istedim bakarsınız birisi de çıkar bunu bir tiyatro oyunu yapar.

Bitmesin Umut diyorum, Gitme Umut, Hayat bir tiyatro hepimiz bize düşen rollerimizi oynuyoruz, İşte Perde;

Suna: 20 yaşında trafik sonucu kolunu kaybetmiştim. Kendime geldiğinde ilk üzüldüğü şey evlendiğinde eşime, ileride çocuğuma sarılamayacağım olmuştu. Daha sonra bunun benim için önemi kayboldu. Fakat insanların bakışları olumsuz etkiliyordu. Mesela kaza sonrası hastaneye ziyaretime gelenlerin hep sol koluma bakması önceleri beni rahatsız etmiş fakat zamanla kolunun yokluğuna ben ve çevrem alıştı.

Anlatıcı:Şimdi engelli olmayan bir eşi var ve uzun yılardır süren mutlu evliliğinde engelinden kaynaklı bir sıkıntı yaşamadığını söylüyor. Toplumu engellilik ile ilgili bilinçlendirecek projeler içerisinde yer alıyor.

Mahmut: Kalça çıkıklığından dolayı köy yerinde arkadaşlarım tarafından alaya alınıyordum, bu beni çok üzüyordu, bundan dolayı büyük şehre göç edip İstanbul’da yaşamayı seçtim. Köye göre burada engelliye bakış daha iyiydi. Sağlam insanlarla imtihana girdim. 500 kişi içinde 2. oldum. Önce iş için doktora gönderdiler. 1 yıl sonra iş için çağrıldığım halde doktor önyargılı davrandı “memur olamaz” dedi. Sınavımı iptal ettiler. Hakkımı aradım. İşçi bulma kurumu vasıtasıyla aynı işe başladım.

Anlatıcı:Şimdi mücadele ile girmiş olduğu o iş yerinden emekli olmuş, emeklilik sonrası kendini sosyal çalışmalara adamış iki evlilik yapmış, evlilikte aradığı mutluluğu bulamamışta olsa üç çocuk babası birisi olarak hayatını güzelleştirmiş. Hayata her zaman umutla bakan biri olmuş, sosyal çalışmalara katılmış ve hayatı yaşamasına engeli engel olmamış.

Berk: Görme engelli olmam spor yapmama engel olmadı. Kayseri atletizm de görme engelliler arasında 200 metre yarışında 3.oldum. Kürsüye çıkmanın, madalya almanın güzel duygularını yaşadım. Bir engelli olarak orada olmaktan dolayı onur duydum.

Anlatıcı:Küçük yaşında spor ile sosyal hayata girmiş ve sonrasında işe girip çalışmaya başlamış. olmamasına rağmen, spor kariyeri ile hayatına devam ediyor ve bir gün bir iş bulma umudunu sürdürüyor.

Fuat: Okulda 5 sene boyunca teneffüse çıkamadım. Öğrenciler her beni gördüklerinde “deli deli ” diye dalga geçiyorlardı. Bu yüzden ilköğretim hayatım pek güzel geçmedi.

Anlatıcı:Mental bir engele sahip olmasına konuşarak kendisini anlatamamasına rağmen tanıdıkça aslında birçok şeyi yapabildiği görüyoruz. Buna rağmen ve tüm uğraşmalarına rağmen bir iş bulamadı. Gönüllü çalışmalara katılıyor.

Tarkan: Böbrek rahatsızlığım için hastaneye yatmıştım. (Diyaliz olmak için) Hastahane de doktor gözetiminde olmama rağmen aldığım ilaçlardan kulaklarımda sağır oldu. Odamdaki diğer kızın ilacını kestikleri halde benimkine devam ettiler. Doktorlarla konuşmak istedim ama benle ilgilenmediler. Bir süre daha hastanede yattım, oradaki diğer asistan “sen kulaklarını kes at artık işe yaramaz” dedi. Şaka yaptı herhalde ama benim acım henüz yeni olduğu için içerlemiştim.

Anlatıcı:Bugün halen böbrek hastası olarak yaşamını sürdürmekte, kulaklık takarak duyabiliyor fakat hala hayata karamsar bakıyor. Yaşam bazılarına cömert davranmıyor diyerek mutsuz dolaşıyor.

Çağla: İlkokul 4.sınıf öğrencisiyken bir erkek arkadaşla tartışmıştık. Bana sinirli anında ‘Sen körsün!’ diye hitap etmişti. Hayatımda ilk defa bir kişi benim yüzüme engelimi vuruyordu. Tek gözümde küçükken geçirdiğim kazadan dolayı göremiyordum ama diğer gözümde herhangi bir sorun olmadığı için engelimden kaynaklı bir sorun yaşamıyordum. Bu olaydan sonra tanıştığım her insan yüzüme bakınca hakkımda ne düşünüyor diye endişe duymaya başladım. Uzun bir süre içime kapandım. Bu olaydan sonra bir engelli olduğumu fark ettim.

Anlatıcı:Üniversite mezunu genç bayan, şimdi evli ve iki çocuk annesi... çocukları ile ilgilendiği için çalışmıyor ama engelini sorun etmiyor, gülümseyerek hayata bakıyor.

Hüsnü: Ben epilepsi hastasıyım. Tek başıma sokağa çıkamıyordum. Bir gün annem rahatsızlandığı için ben pazara gitmek zorunda kaldım. Eve dönerken nöbet geçirdim ve titremeye başladım. Herkes başıma toplandı. Kızın birisi “Taksi çağıralım!” dedi. Oradan geçen bir başkası “Bu kıza yaklaşmayın cin çarpmış!” diye bağırdı. Bir başka kişi “korkma korkma annen seni hastaneye götürür...” dedi. İnsanların ne yapacağını bilmeden bilinçsizce davranmaları beni olumsuz etkilemişti. Bundan dolayı tek başıma dışarı çıkmaya korkuyordum.

Anlatıcı:Şimdi çalıştığı bir işi, bir çok arkadaşı var tek başına korkmadan dışarı çıkıyor.

Şehriban: Ramazan ayının bir günü duraktan eve doğru gidiyordum. Yanımdan bir kamyon geçerken durdu ve şoför avucuma parayı sıkıştırıp gitti. Neye uğradığımı şaşırdım... Eve gittim ve sıkı sıkı tuttuğum parayı büyük bir hırsla yere fırlattım. Ağladım... Parayı verip uzaklaşırken ki şoförün sesi kulaklarımda hala çınlıyordu. “Ramazan fitresi veriyorum!” İlk defa böyle bir şey yaşadım. Özürlü olduğum bir tokat gibi yüzüme vurulmuştu. Bu sözel acımaktan daha ağır geldi bana.

Anlatıcı:Gözlerindeki ışığı ilkokul yıllarında kaybetmiş, hayatı o zamanlar gördüğü gibi hatırlayan, engeline rağmen üniversiteyi bitirip psikolog olmuş, görme engelli çocuklara eğitim veren bir eğitmen olarak faydalı olan son derece güzel ve zeki bir bayanın geçmiş yıllarda içini acıtmış bir anısı.

Türkan: Bir gün turnedeydik ve Balıkesir Şan Sinemasındaydık. Salon ful doluydu. Salonda hiç ses yoktu. Oyun bir Amerikan Komedisiydi. Oyunun bir sahnesinde ışık sönüyordu. Tekrar yanıp benim tekrar sahnede olmam gerekiyordu. Işık söndüğü zaman ayağımı boşluğa basıp yere yuvarlandım. Oturan bir seyircinin ayağına yapıştım ve ben ayağına tutunarak ayağa kalktım. Ayağım sakat olduğu için neredeyse hiç kalkamayacağımı sandım. Bu arada hiç kimse düştüğümü fark etmemişti. Işık tekrar yandığında ben hiçbirşey olmamış gibi salondan sahneye geldim ve oyuna devam ettim. Hiçbir oyuncu ve seyirci farkına varmadı. Oyun zannettiler!...

Anlatıcı:Tiyatro eğitimleri veren tiyatro aşığı bu bayan engeliyle espiri geçerek mutluluğu yakalamayı öğrenmiş.

Şevket: Uçan bir balonum vardı. Bir anda elimden kaçtığını fark ettim (hissettim) ve onu yakalamak için zıpladığımda kendimi yerde buldum. Meğer gördüğüm bir rüyaymış.

Anlatıcı:Görme engelli Şevket Bey, görmemek ile ilgili espriler yaparak gülüyor ve güldürüyor. Bütün engelliler karamsar değil mesajı veriyor.

Melek: İlkokul 3.sınıfa geçmiştim. O yaz başka bir muhitteki eve taşındığımız için bende başka bir okulda öğrenimime devam edecektim. Okula gittiğimiz ilk gündü, çok kalabalıktı sağa sola koşturuyor, yeni tanıştığım arkadaşlarla konuşuyordum. Hızla koşmaya başladığım bir anda kolundan özürlü bir kişiye çarptım ve yere düşürdüm. Ben bu duruma o kadar çok üzüldüm ki, başım döndü bayılacak gibi oldum. Onu her gördüğümde utanıyordum yüzüne bakamıyordum. “Eğer çarptığım kişi özürlü olmasıydı bu kadar üzülür müydüm? diye bilmiyorum” sanırım üzülmezdim. Daha öncede buna benzer bir durum yaşamıştım. 9 yaşlarındayken arkadaşlarla oyun oynarken aramıza aldığımız koltuk değnekleri ile yürüyen bizden birkaç yaş büyük arkadaşımız ile aramızda oyun esnasında bir anlaşmazlık çıkmıştı ve ben onu hafifçe ittim fakat o yere düştü. Bir an için onun engelli olduğunu unutmuştum. Özür dileyip yerden kalkması için yardımcı olmak istediğimde yardımımı istememişti. Sanıyorum onu utandırmıştım ve bana çok kızmıştı. Yardımımı ve özürümü kabul etmedi; ayağa zorlukla kalkıp yüzüme bile bakmadan arkasını dönüp gitti. Daha sonra onu gördüğümde benimle konuşmadı. Şu an özürlüler konusunda ne kadar bilinçsiz olduğumu görüyorum. Çocukluk işte!...

Anlatıcı: Engelli arkadaşlarımızın yaşadıklarından biraz olsun onları anlayabiliyoruz. Anlamak yetmiyor tabi yaşamlarını kolaylaştırıcı birşeyler de yapmak gerek.

Üşüyorum...

Üşümem soğuktan değil.

Etrafımda binlerce insan

Ne olur kaçırma gözlerini

Uzat bana ellerini.

Başı boş esiyor rüzgar.

Bakma öyle

Farksızım, bende senin gibiyim yaşam denilen bu oyunda.

Hep bir umut ararken çıktığım yolda

Dışlananlarla yalnız kalıyorum,

Tek başıma.

Yalnız değiliz ikimiz aslında,

Ben sen gibiyim sen de ben...

Büyük gibi gözüken bu dairesel şekilde

Muhteşemliklerin figüran kaldığı,

Mutsuzlukların kimi zaman baş rol oynadığı,

Kimi zaman da isteksiz,

rollerin değiştiği,

asla noktayı getiremediğimiz adı “çıkmaz” olan bir yerdeyiz belki de.

Ne farklı bir güneşle uyanıyoruz sabaha ne de farklı yıldızlarla dalıyoruz alacakaranlığa.

Ve daldığımız anda karanlığa, tüm olumsuzlukların bir deri misali vücudumuza yapıştığını düşünüyoruz çoğu zaman.

Aslında fark edemediğimiz tek şey şüphesiz,

Oyuncu yaşamın bize sabır isteyen bir oyun oynaması.

Bugün sizi karanlıktan çıkartmak için geldim aydınlığa.

Teklifimi kabul eder misiniz?

Ya siz?

Şimdi ben de şüphesiz oyunculuğumla elimi uzatıyorum sizlere.

Dalmamak için alacakaranlığa, daha güzel bakabilmek için güneşe.

Rol dağıtıyorum şimdi hepinize birer birer.

Oynar mısınız?

Oyunun adı umut.

Replikleri hazır.

En güzel repliği ise “Bitmesin Umut, Gitme”

Ve perde!...

 
Toplam blog
: 108
: 2338
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Bu Blogda; Engelleri her şeye rağmen aşarak hayatı engelsiz yaşamaya çalışan; eş, anne, çalışan, ..