Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Biz "eğitim birliği"nde yoğrulmuş nesilleriz; bu yüzden adam gibi tartışamayız!...

Biz "eğitim birliği"nde yoğrulmuş nesilleriz; bu yüzden adam gibi tartışamayız!...
 

Büyük İslam alimi İmam Gazali, tartışmalar için şöyle bir şey söyler: Tartışmaktan genellikle fayda gelmez, ama mutlaka tartışacaksan, hakikatin karşındakinin ağzından çıkabileceğini önceden kabul etmelisin!

Bizde bunu tam tersi yapılır. Tarışmayı severiz sevmeye de, asla hakikatin bizden değil de muarızımızdan  serd olacağına inanmayız. O zaman tartışmanan bir anlamı var mı?

Var!...Yine de var. Bugünün demokrasi toplumunda, ülkenin gidişatı ile ilgili olarak tartışmalar yapmak da fayda var. Ancak, Gazali'nin ortaya koyduğu hakikati benimsemek şartıyla...

Milliyet Blog ortamında düzeyli tartışmalar yapamadığımızdan şikayetçiyiz. Yıldız Nihat arkadaşımız bunu sık sık vurguluyor. Doğrudur, bu platformlar asıl bu işe yarayacakken şöyle dişe dokunur bir tartışma ortamı kuramıyoruz.

Yukarda ortaya koyduğum gerçeğin temelinde  şu handikaplarımız da bizim akıllı uslu tartışmalar yapmamıza engel teşkil ediyor:

1- Burası, orta yaş aralığını geçmiş, fikri zikri oturmuş; hatta kemikleşmiş insanlardan oluşuyor, genel olarak...Bu insanların tartışma yoluyla öğrenecekleri bir şey yok, en azından buradaki herkes kendisi için böyle düşünüyor. Düşünceler, görüşler öylesine fikr-i sabite haline gelmiş ki  sayfa sayfa yazı döşenseniz sonuç değişmiyor.

2-Ayrıca Türkiyede, sağlıklı bir demokratik ortamın tesis edilememiş olması da, sağlıklı tartışmalar yapılmasına engel oluyor. Nasıl mı?...Düşünün ki, bütün siyasi, felsefi, fikri tartışmaların özünde bulunan yakın tarih kanunlarla korunuyor. Dahası, kanunların da ötesinde, bütün fikri altyapısı 1938'de kilitlenmiş bir "aydın kitle" bu ülkede söz sahibi. Böyle olunca, neyi tartışacaksınız; yaptığınız, yapacağınız her konuşma, 80 yıllık duvarlara çarpıp geri dönüyor.

3-80 yıllık Cumhuriyet tarihimiz, siyaseti ideoloji ile harmanladığı ve bize de böylece yutturduğu için, siyasi tartışmalar da ideolojinin çerçevesinden çıkamıyor.Diyelim ki, bugünün iktidarına fikren karşı olanlar, siyaseten de karşı olmayı bir "inanç" mevzu kabul ediyor. Bu bağlamda, bir çok kişiye, şu AK Parti iktidarının doğru bir tek şey yaptığını söyletemezsiniz. Ne ekonomi, ne dış siyaset, ne sağlık, ne eğitim, ne yol, ne haklar, ne özgürlükler...Ne söyleseniz hepsi kötüdür. Çünkü, bu karşı oluşun dayanağı, az önce söylediğim gibi bir "iman" konusudur ve iman konuları tartışılmaz.

4-Tabii bir de, bugüne kadar kendilerini "ayrıcaklı" sayan ve aslında devlet nezdinde öyle olan kesimin, gerçek bir demokrasinin getirdiklerine karşı doğal hazımsızlık hali var. Memleketin gidişatına dair söz söyleme hakkını  tekellerinde bulunduran bu seçkinler zümresi, aşağı tabakalardan gelip de yukarı mahallede söz söyleyenleri kabullenemiyor. Bunların söylediklerinin doğruluğu, eğriliği; yararlı ya da yararsız oluşu düşünülmüyor bile...Meşhur, "göbeğini kaşıyan adamlar" vecizesinde bu durum kendini  somutlaştırmıştı.

5-Tartışamamızın bir nedeni de şudur; 70 yıllardan başlayan hengamede, ideolojinin deli gömleği giydirilmiş o günün gençleri, bugün orta yaşını geçmiş, siyasette, bürokraside hala söz sahibi kimselerdir. Bunlar, o yılların aidiyetlerini içlerinde saklamış ya da ideolojik anlamda iştahları kursaklarında kalmış gruplardır. Örneğin, Türkiyede bir sosyalist-komünist idare kurmayı en büyük ideal edinen o günün gençleri, bunun gerçekleşmemesi,  aksine komünizmin ana vatanı olan Rusya'da bile çökmesi, onların bir kısmını komünizmden soğutmak yerine,komünizmi çökerten devlet ya da felsefelere daha fazla düşman etmiştir. Bu yüzden, bugünün gerçeklerini onlarla tartışamazsınız.

6-Şu maddelere bakınca, bu ülkede düşünen, okuyan, yazan insanların henüz ortak kavramlar edinemediklerini açıkça kabul etmeliyiz. "Konuşuyoruz ama anlaşamıyoruz" deyişi bunu ifade ediyor. Çünkü, kelimeler zihinlerimizde aynı anlamları çağrıştırmıyor. Örneğin, şu dillerden düşürülmeyen "emperyalizm", hala ortak bir mana kazanmamıştır bizde. Bir milletin, dilini, musikisini, yazısını, takvimini, tartısını, kıyafetini, oturmasını kalkmasını, yemesini içmesini başka bir milletin adetlerine göre düzenlemesi emperyalizmi etkisi sayılmıyor; ama örneğin savunmanızı NATO nezdinde yapmanız emperyalizme teslim olmak kabul ediliyor. Ya da, Rusya ve Çin gibi ülkelerin siyasi arklarından gitmek emperyalizm uşaklığı olmuyor; ama ABD ile ortak politikalar geliştirmek emperyalizm uşaklığı sayılıyor. 

7-Bütün bunlar, Cumhuriyet'in "tek tip" insan yetiştirme amacının bir sonucudur esasında. Bu durum, toplumun belli kesimlerinde öylesine içselleştirilmiştir ki, bugün, okullarda "tek tip" kıyafetin kaldırılmasına karşı çıkıyor, ülkenin aydınları ve bir kısım siyasileri...Üniformal eğitim yapısının sürmesi isteniyor.

Herkesin "tek tip" olmasını isteyen, üstelik bunu bir "devrim imanı" edinmiş insanlarla tartışamazsınız. Eğer, tartışalım derseniz, sizi "tevhid-i tedrisata" karşı gelmekle ya da "Kemalizm"e dil uzatmakla suçlar; suçlamakla da kalmaz devletin savcılarını göreve çağırırlar (Bakınız Ufuk öğretmen'in benim hakkımdaki yazıları)

Sonuç: Bugün Anayasa gibi temel bir konuyu adam gibi tartışabiliyor muyuz?...Yıllardır, 12 Eylül Anayasası diye yakındığımız mevcut anayasayı değiştirmek söz konusu olunca ne oldu?...AKP'nin anayasası olacağına Kenan Evren'in anayasası olsun, diyen nice "darbe mağdurları" çıkmadı mı?

Ya Kart Kürt meseleleri... Hala ideolojinin at gözlükleriyle görülmüyor mu, çeşitli kesimlerce?... Dış politika tartışmalarımız nasıl gidiyor?... Filistin'de İsrail bombardımanında gencecik kızını kaybetmiş bir babaya sarılarak ağlayan Dışişleri bakanına, "numaradan ağladı" demiyor mu, anamuhalefet liderimiz?...

Bu yazıya uygun bir resim ararken gördüm ki, "Tartışma" sözcüğünü içeren yüzlerce gazete başlığı var. Meciste tartışma, trafikte tartışma, şu tartışılıyor, bu tartışılıyor...Bu kadar tartışan bir ülke iken neden faydalı uzlaşma alanları bulamıyoruz? Nedeni şu ki, İmam Gazali'nin söylediği hakikati kulak ardı ediyoruz: Hakikat'in karşımızdakinin ağzından da çıkabileceğini kabullenmiyoruz. 

Uzatmayalım...Yıldız Nihat arkadaşın, neden bu platformda etkili yetkili tartışmalar yapamıyoruz, şikayetlerinden yola çıkarak bu yazıyı yazdım. 

Yanlışım varsa, buyrun tartışalım!!!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..