Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Biz APTAL mıyız ?

Biz APTAL mıyız ?
 

Bitmedi şu darbe iddiaları !!


Uzunca bir zaman oldu yazmayalı. Daha doğrusu yazmak istemeyeli. Ne zaman bilgisayarın karşısına yazı yazmak için otursam, ellerim geri geri gidiyordu. Kaldı ki, yazmayı çok sevmeme rağmen.

Garip bir durum. Bu durumda olmama elbette çok sebep var. Günlük olaylar neyse, de hayatımızı etkileyen olaylar konusunda yazamamak. Hatta şimdi hani şairin dediği gibi “beni bu havalar mahvetti” tarzında bir içerleme ve hafif bir mizahi yaklaşım sergilemek de geldi içimden ama bu sebeplerin en başında, yaşadığımız onca olaya rağmen, hala bilgi kirliliği içinde olmamızdır.

Ne zaman kafamda bir şeyler tasarlasam, bunu yazmak istesem, sonra, hele ki, bir gün sonra gündemin farklı bir istikamet kazandığını görünce, yazmaktan vazgeçiyorum. Sonra da bir bakmışım, yazmadığım zamanlar bir dağ gibi olmuş ve bir eksiklik oluşmuş bende. Bugün neden yazıyorum? Evet, bu soruyu bende kendime sordum. Pek net cevaplar veremesem de, sanırım artık doldum ve haykırma zamanın geldi.. Öyle avutuyorum kendimi..

Son birkaç ayı gözümüzün önüne getirelim. Neler oldu? 2009’a yönelik aklınızda neler kaldı? Koskoca, üç yüz altmış beş gün içinde olanlardan aklınızda ne kaldı? Herkes bir şeyler sıralayacaktır ama şöyle 100 kişiye sorsak, herhalde en az yarısından şu “darbe haberleri” cevapları gelecektir.

Hiç durmadı, durmayacak? Ne iddialar bitecek, ne de o haberler? Ortalıkta bir şeyler dönüyor. Henüz daha bunun farkında değiliz. Önce, aydınlar içeri atıldı, tüm Atatürkçü kişilikler gözaltına alındılar, kimi tutuklandı, kimi günlerce ve saatlerce sorgulandı… Kiminin kitaplarına, kiminin özel eşyalarına el konuldu. Dernekler basıldı, dağıtıldı. Kimisi hala içeride tutuklu. Üstelik birçoğunun suçu sabit görülmemişken. Ama merak etmeyin yargı çalışıyor.. Suçlularsa cezalarını çekmeliler. Ama suçsuzlarsa ?..

Bir gazetenin iddialarına istinaden, hem siyaset, hem askeri çevreler allak bullak oldu. Hem eski, hem muvazzaf subaylar, astsubaylar sorgulandı. Siyasetin Akp kanadı, asker kökenlilerin, askeri mahkeme de yargılanma imkânını ortadan kaldırdı. Askeri mahkemeler, hatta savcılar belki de tarih olacak. Neden? İhtilal zamanının kalıntısıymışlar. Belki de olmalıdır. Belki de kalkmalıdır. Bu ayrı bir tartışma konusu? Tüm bunlar için senaryo yazmaya gerek yok. Meclisten çıkartırsın bir yasa, askeri mahkemeleri gömersin tarihin karanlık dehlizlerine, olur biter. Ama, bir uzlaşma olmak şartı ve kaydı ile. Yoksa herkes işin içinde bir bit yeniği arar –ki doğrusu da budur.

Olmadı, yetmedi. Her olan bitenin arkasında bir darbe iddiası arandı. Dile getirildi. Siyasi söylemlere neden oldu. Hatta bugün adı ‘bir terör örgütüne’ çıkmış olan Ergenekon bile bu darbeyi hazırlamakla itham ediliyor. Askerler sürekli zan altında, eski subaylar, paşalar sürekli sorgulanıyor. Bu arada bazı basın yayın organları boş durmuyor, kamuoyunu bombalamaya devam ediyor. Sonra ne oluyor? Darbe iddiaları yarı çürütülmüş durumda iken, Ankara’nın Çukur Ambar mevkiinde iki subay gözaltına alınıyor ve hadi bakalım ortalık tekrar hareketleniyor. Peki neden? Asker içinde Başbakan’a ve yardımcısına suikast yapmak isteyenler var. Gözaltına alınanlar da bu girişim içinde olan subaylarmış. Bu işin arkası büyükmüş. Ama ilgili mevkide gözaltına alınan subaylar, suikast yapma suçu ile suçlanırken, bu olmayan suikasta muhatap olan Sayın Arınç aynı saatlerde Manisa’da ‘bana suikast yapacaklarmış’ diyebiliyor. O zaman o vatandaşların orada ne işi var? Bilinmezlik…

Sonra ne oluyor? Türkiye 5 hafta boyunca bir kişiye ve habere odaklanıyor. Askerin kozmik odası aranıyor, taranıyor. Savcılar orada aranıp dururken, Türkiye yerinde duramıyor. İddianın bini bin para.. Öyle senaryolar üretiliyor ki? İnsanların kafası karışık. Asker, bu odada hiçbir şey olmadığını ve savcıların arama yapmasının doğal ve normal olduğunu söyler ve savunurken. İddiacı kesimler, yandaş medyalar, o odalarda Türkiye’nin karanlık ilişkilerinin belgelerinin olduğunu iddia ettiler. Hatta öyle ileri gittiler ki, bazı evrak ve dokümanların yakıldığını bile dillendirdiler. Sonra kalorifer kazanlarının bile incelendiğini öğrendik. Arama tarama nihayete erdi gibi. Şimdi son sözü savcılar ‘objektif ‘ ve de ‘hiç bir baskı altında kalmadan’ açıklayacaklardır. Açıklamalılardır. Çünkü insanların kafasında oluşan klişeler kırılmalıdır. Biz vatandaşların doğruyu öğrenmeye hakkımız yok mudur? Var diyorsanız eğer, öyleyse?

Durun daha bitmedi, bitmeyecek. Şimdi de başka iddialar çıktı ortaya. Neymiş. Asker bir camiyi içindekilerle birlikte bombalayacakmış, Ege semalarında kendi uçağımızı ‘Yunanlılar uçağımızı düşürdü’ dedirtecek şekilde düşürecekmiş. Sonra da, ortalık kargaşa içindeyken, hükümet düşürülüp, yerine başka bir hükümet kurulacakmış. Sonra gelsin, sıkıyönetimler, askeri mahkemeler, tutuklanmalar, yasaklar, yasakçı zihniyetler, falan filan. Ne oluyoruz yahu? Nedir bunlar? Nedir bu iddialar? Neden bu iddiaları hep aynı yayın organları ortaya atıyor? Neden birileri bazı belgeleri hep aynı yayın gurubuna ‘servis’ yapıyorlar? Neden bu ülke hep karanlık güçler tarafından idare ediliyor? Neden bu halk hep diken üstünde yaşamak zorunda? Müstahak mıdır? Bu ülke de demokrasinin tanımını yeniden mi yapmak gerekir? Barış, adalet, hukuk nedir?

Sorular bitmez. Bitmeyecek de.. Ama maalesef yanıtları da şimdilik yok !. Eğer askerin darbe iddiaları gerçekse, kanıtlanırsa, vatandaş askere bundan sonra nasıl güvenecek? Yok, eğer hiçbiri doğru değilse, bu iddiayı ortaya atanlar kimler ve asıl niyetleri ne? Biz bu bilgi kirliliğinde kime nasıl güveneceğiz.

Ortalıkta bir takım oyunlar oynanıyor. Bu kesin. Ya bu oyunu oynayanlar çok zeki, ya biz çok aptalız, hiçbir şey anlamıyoruz. Bazen rahmetli Aziz Nesin’i anıyorum saygıyla. Hani ‘Türkiye’nin %60’ı aptaldır’ demişti ya, haklı olmasını inanın, hiç istemiyorum açıkçası…

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..