Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Biz kendisiyle mahkemeliğiz!

Biz kendisiyle mahkemeliğiz!
 

Bugün, önce ''Sabahların Sultanı Seda Sayan''ı izledim. Ceylan eşiyle ilgili yaşadıklarına değindi. Bu arada ayrılmalarına neden olan birisi hakkında isim vermeden yorum yaptı, öfkeli sözleri bittikten sonra ''Biz kendisiyle mahkemeliğiz!'' dedi. Bu yüzden de fazla açıklama yapmayacakmış. Meraklandık tabii. Vatandaş meraklı Melahat durumunda... İçimiz içimizi yiyor. İçli köfte gibiyiz. Ne olacak bu sanatçılarımızın hali?

Şu anda da Esra Veyhan'ı seyrediyorum. Demet Akalın-Hande Yener polemiği konu edildi. VTR'ler gösterildi. Birisi ''O, bakkal şarkıları söylüyor'' demiş, öteki ''Ben bakkal şarkıları söylemiyorum...'' diye müdahale etmiş ve mahkemeye vermiş.

Yakında hakimin karşısına çıkacaklar. Bakkal şarkıları mı söylemiş, süpermarket veya hipermarket şarkıları mı? Meydana çıkacak mı acaba? Hakimlerin işleri zor. Bir şarkıcının hangi kategoride şarkı söylediğini tespit etmek zor değil aslında. Bilirkişiye bile gerek yok.

Pop, Top (!), Klasik, Türk Sanat Müziği, Halk Türküleri vs. Bunlar belli. Ama Bakkal, çakkal ve süper-hipermarket şarkıları kavramları yoktu şimdiye kadar. Bu konuda bakkallardan ve market yöneticilerinden yetkili kişileri bilirkişi olarak çağırırlar.

Başbakanımız kendisinin karikatürlerini yapanları mahkemeye vererek mi örnek oldu acaba şarkıcılarımıza? Eee... Büyüklerimizi örnek alıyoruz tabii.

Memleketimizde hakim olmak gerçekten zor. Her gün yüzlerce davaya bakmak zorunda olan hakimlerimiz de var, bu insanlardan adalet bekleyenlerimiz de... Hakim her davaya beş dakika ayırsa günde 100 dava için 500 dakika gerek. Yani sekiz buçuk saat. Haydi hayırlı tıraşlar!

''Beş dakikada Beşiktaş'' derler ya işte bu olay... Taraflar mahkeme salonuna girip kimlik tespiti yaptırana kadar 2-3 dakika geçer. İki dakikada da kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu anlaşılacak. Anlaşılmayınca da bir iki ay sonrasına ertelenir mahkeme. Soru soramazsınız hakime. Öteki davanın dosyasını çoktan açmış ve taraflar içeri alınmak üzeredir.

Adalet sistemimizin iyi işlemediğinden şikayet ediyoruz; ama birey olarak bizim suçumuz da az değil hani. Otu moku şikayet konusu yapıp da mahkemeye müracaat edeceğimize biraz da kendi problemlerimizi kendimiz halletmeyi denesek! Ha, ne dersiniz?

Demet Akalın, Hande Yener'e bir telefon açıp da, "Hande'ciğim ayıp ettin Şemsettin durumlarına düşmüşsün. Ben bakkaldan alışveriş bile etmem. Hipermarketlere giderim, '' deseydi, ne kaybederdi? Hiiiiç!

''Valla, kusura bakma ya Demet, lâf olsun diye söyledim. Hani paparazzi konusu olsun da ikimiz de gündemde kalalım. Reklamın kötüsü olur mu hayatım? Ben aslında bakkal şarkısı nasıl söylenir onu bile bilmem, '' diye bir cevap alabilir ve konu mahkemeye gitmeden telefonda halledilirdi.

Demet Akalın, Gülben Ergen'e de sataşmış.'' Çocuğunu süs malzemesi gibi yanında taşıyor, reklam yapıyor, '' demiş. Gülben Hanım da Demet'i mahkemeye verecek. Vallahi mahkemelerimiz sadece şarkıcıların gündemde kalabilmek, TV programlarına çıkabilmek için açtıkları basit davalara bakmakla vakit geçirecek bu gidişle.

Almanya'da Münih/Osbahnhof duvarlarında yıllar önce gördüğüm şu yazı da aklımda kazılı kaldı. Affınıza sığınarak yazıyorum. ''Eher glaube ich an die Unschuld einer Hure, als die Gerechtigkeit der Justiz!'' meali, ''Bir fahişenin bekâretine, adalet makamlarının adaletine inandığımdan çok inanırım.''

Tam gerçeği ifade etmese de üzerinde düşünülmesi gereken bir cümle. Her problemin çözümünü mahkemelerde arayacağımıza, insani ilişkilere değer verip de önce kendi aramızda halletmeye çalışırsak, yaşam daha kolay ve yaşanılır olur.

Saygılarımla.
Mustafa Mumcu 03. 09. 2007 Saat: 17:32

NOT: 2 yazım hatası vardı, düzelttim.

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..