Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '14

 
Kategori
Anılar
 

Biz küçükken

Biz küçükken
 

ınt


Hafta içi erkenden kalkılırdı, babam işe, biz okula gideceğimizden koşturmaca başlardı, annem ablam kahvaltıyı hazırlarken sürekli ekmek almaya beni gönderirlerdi. O zaman market yoktu, bakkal ve fırın vardı, evimize de çok uzaktı. Ekmek almaya giderken bazen bakkalı, bazen de fırını seçerdim. Seçim hakkı benimdi. Kimse kimseye zarar vermez, herkes birbirine yardımcı olurdu. Fırına gittiğimde problem yoktu, ekmekler taze sıcak, elvan elvan kokardı. Ekmekleri alır, koparıp yiyerek güle oynaya eve getirirdim. Bakkala gittiğimde, bakkal daha açılmamış olurdu, fakat bakkalın önüne kasa kasa ekmek bırakılırdı. O kasalardan habersiz kimse ekmek alıp gitmezdi. Bende bekler, bekler bakkalcı Kaya amca gelmezse, evine çıkardım. Mahallemizin tek bakkalı olduğu için evini de biliyordum. Kapıyı hızlı hızlı çalıp, Kaya amcayı zor bela uyandırırdım.

Eskiden yağmurlu gecelerde elektrikler giderdi, bütün aile bir odaya toplanırdık. Ya soba deliğinden tavana vuran ateşin kıpırtılı ışığı, ya da televizyonun üstüne koyulan mum aydınlatırdı gecemizi. Ellerimizle duvarda işaretler hareketler yapardık. Ödevini yapmayanların en çok dillendirdiği mazeretlerden biriydi. Biz sobanın üzerine mandalina, portakal kabukları koyardık, kestanemiz eksik olmazdı, kömürlükten odun almaya sırayla giderdik. Sobaya uyumadan önce odun kömür atılmazdı, gece ne olur ne olmaz, sobadan zehirlenmeyelim diye. Cumartesi-Pazar günleri babam evde olurdu, hep birlikte otururduk kahvaltıya. Babam ekmekleri ince ince dilimler, sobanın üstüne dizerdi, biraz ısındıktan sonra alır üzerine margarin sürer, tekrar sobanın üzerine koyardı. Hafta sonları taze ekmek olmazdı, fırınlar kapalı olduğu için.

Bende sobanın üstüne ekmek koyardım, biraz yanmasını beklerdim sırf kıtırını ve o yanık kokusunu sevdiğim için, babam hep kızardı.

Bütün hafta sonu hep birlikteydik. Sadece akşamları televizyon açılırdı. Zaten gündüz yayın yoktu. Akşam haberleri ile açılır, hava durumundan sonra kapatılırdı.

Pazar günleri zorla banyo yaptırılırdık. Annem banyodan hiç çıkmadan sırayla bütün kardeşlerimi ve beni alırdı banyoya. Banyo yaptırırken o sıralamayı bile hiç unutmuyorum. Annemin bir dalgınlığına gelip sırayı şaşırırsa hemen hatırlatırdım, anneme. Mevsimlerden yaz ise, bahçede ateş üstünde kazanda su ısıtılırdı. Küçük erkek kardeşlerimi leğende banyo yaptırırdı. Kardeşlerim biri görecek diye çok utanırdı. Böyle huysuzlandıklarında tası yerlerdi kafaya. Çoğumuzun kurulandığı havlunun ucu yanıktı ve tabanı ışıklı ayakkabılarımız vardı…

Bir de küçükken annem zeytinlerin çekirdeğini ağzıyla çıkarıp zeytini ekmeğin arasına koyar bize yedirirdi, ama onun tadı ayrıydı tabi. Ablamın çiğnediği sakız hep daha güzeldi, o kadar da güzel kokardı ki, annem ne kadar yenisini vermeye çalışsa da, ağlayıp, zırlayıp ablamın ağzındaki sakızı alırdım.

Küçükken elim kapıya sıkışmıştı, biraz morardı, ananem ağzında çiğnediği ekmeği alelacele getirip o morarık yere yapıştırıp sardı...

O dönem  ortalık çok karışıktı, biz çocuktuk.  Her yer asker, her polis doluydu. Herkes birbirine karşıydı. Ben rahatlıkla sokağa çıkabiliyordum. Ekmek almaya giderken birçok polisin, askerin arasından geçiyordum. Bende kendimce bağırıyor, zafer işaretleri yapıyordum. Gittiğim yollarda bir çok bombalı pankartlar oluyordu.,. Geçemiyordum karşıya. Bakkaldan bana ekmeği alıp getiriyordu, polis, karşıt görüşten biri zarar vermesin diye eve kadar eşlik ederdi asker, çünkü ben çocuktum. Kimse senin ne işin var sokakta demedi.

Çocuklar ölüyor, öldürülüyor. Eskiden kızamıktan, koleradan, sıtmadan yani herhangi bir vebadan hastalıktan ölüyordu çocuklar. Şimdi biber gazıyla, kapsülüyle, kurşunlanarak, gazla, gaz mermisiyle, ya da dövülerek ölüyor, öldürülüyor. 

 
Toplam blog
: 137
: 2242
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

05 Ekim Ankara doğumluyum. Okumayı, yazmayı, insanları dinlemeyi seviyorum. Kişisel blogumda her ..