Biz mi deliyiz o mu ?

Aziz Nesin'e yurtdışından bir yazar konuğu gelmiş. İlk gün çok saygılıymış. İkinci gün biraz laubali davranmaya başlamış. Üçüncü gün ise iyice laubali davranmaya başlamış. Aziz nesin dayanamamış:

-Bak kardeşim, ben resmiyete önem vermem ama sen de bu kadar zaman içinde çok çabuk seviyeyi düşürdün. Bunun üzerine yazar arkadaşı:

-Ben seni önemli, kalemi güçlü biri sanıyordum. Sen ise sadece ülkende gördüklerini yazıyormuşsun, demiş.

Şimdi anlatacağım olayda yukarıda anlattığım olay gibi kendi kalemimden çıkma değil, gördüğüm bir olaydır.

Çalıştığım ilçede bir deli var diğer delilerden farkı tam bir Atatürk hayranı olmasıdır. Kendisini onun askeri sanır. Sopaya geçirdiği bir iple onu tüfek yapar omzunda taşır. Sırtında bir kamuflaj mont vardır. Nerde bir Atatürk resmi görse selam verir. En büyük zaafı ise bir kaç kişi çevresine takılınca nutuk çekmeye başlar, insanlar onu alkışladıkça daha da coşar. Susmak bilmez. Çevresindeki kalabalık eriyinceye kadar bağırmaya devam eder.

Beni şaşkına çeviren olay ise bundan iki ay kadar önce , bir öğle arası okula geri döndüğümde onu okulun bahçesinde gördüm. Çocukları çevresine toplamış onlarla konuşuyordu. Çocuklar bir şey düşünüyor ama bir türlü cevap veremiyorlardı. Beni gören birkaç çocuk hemen yanıma geldi delinin onlara sorduğu soruyu bana sordular:

-Öğretmenim, Türkiye'de kaç çeşit okul var? Düşünmeye başladım, ilköğretim, anaokulu, Anadolu liseleri, meslek liseleri... İşin içinden çıkamadım. Neyse kendi sorduğu soruyu kendi cevaplayarak beni dertten kurtardı:

-İki, Türkiye'de iki çeşit okul var. Çocuklar inanamadılar, gülmeye başladılar. Bizimki yine canlı sesle:

-Türkiye'de iki çeşit okul var. Biri Atatürk okulu, diğeri din okulu.

Sizce o mu deli yoksa biz mi?