Biz nereye?

Aslında neler yaşıyor ülke?

Nereye koşuyoruz?

Yaşadıklarımız doğal gelişme süreçlerimiz mi dır yoksa global sistemin etki ve tepkilerden etkilenerek yaşadığımız süreçler mi dir?

Hedefimiz ne?

Ne olmak istiyoruz?

Gerçekten kendi ilkelerimiz üzerinde yürüyebilen bir ülke miyiz yoksa başka bir güç ve güçlerin ilkeleri doğrultusunda yürümeye mi çalışıyoruz?

Tüm bu soruların cevaplarını vermeye çalışmadan önce biraz kendimizi tanıyalım istiyorum kısaca;

Doksanüç yıl önce kendi içinden yeni bebek gibi doğan Cumhuriyet ile yeni değerlerle yeni dil ve yeni sistemle emekleme döneminde aydınlıklara açılan kapılarla tanışmış, daha sonra bir çok engellerle karşılaşmış ve kendi içindeki yeni gücü ile birlikte yeni yollar açmış ve uzun yolları aşmış, daha çok aydınlık günlere ve engin denizlere kulaç açmaya başladığında askeri darbe girişimleriyle ekonomik gelişmeyi durdurmaya çalışılan ve farklı yol sapağına sokulmaya çalışılan bir ülke.

Yeni yol sapağı galiba Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dır.

İdam'ın yürürlükten kaldırılmasından tutunuz, Avrupa Birliği uyum yasa kriterlerini tamamlamış fakat bir türlü AB'ye üye olamamış ve terör yüzünden şu anda IŞİD'i yok etmek amacıyla Suriye topraklarında  asker bulunduran ülke.

BOP'nin mimarı ABD'dir.

ABD bizi model ülke konumuna hazırlayarak Ortadoğu'nun bir parçası haline getirmek istediği besbelli.  Sarkozy bir dönem söylemişti "Türkiye'nin yeri Ortadoğu'dur" diye.

Model ülke bahanesiyle sanki ülkemizi Ortadoğu ülkeleri ile partner ülke konumuna getirilmek istenmektedir.

Ortadoğu İslam ülkelerinde önümüzdeki dönemlerde ABD'nin kontrolünde seçimlerin yapılması bekleniyor.

Madem ki Ortadoğu değişim sürecinde Türkiye olmazsa olmaz dır, Ortadoğu yeni demokratik seçimlere uyum sağlaması olsun, uyum sonrası yasaları uygulama dönemleri olsun tıpkı bizim AB'ye uyum yasalarını takip ettiğimiz gibi Ortadoğu ülkeleri de bizi takip etmesi gerekecektir. Kısacası biz ülke olarak global ekonomi sistemine Ortadoğu ülkelerinin adapte olmaları için yıllarımızı vereceğiz demektir.

Bizim modelimiz şu;

Demokrasi ile yönetilen Laik Müslüman ve Serbest Piyasa Ekonomisi ile global ekonomi sistemine bağlı muhafazakar bir Türkiye.

Elbette ki sadece iktidar partisinin çabalarıyla değil, muhalefet partilerin dolaylı destekleriyle bu yörüngeye oturtulmuştur ülke.

Umarım baştaki sorularımı az da olsa cevaplandırabilmışım diye düşünüyorum