Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '21

 
Kategori
Felsefe
 

Biz Şeyiz

İslam Dininin ilk zamanlarında tebliğcilerin yaymaya çalıştığı İslam zamanla duraklamaya geçmesine rağmen dinler arasında yayılmacılığını, taraftar sayısını artırmayı en önemli hedeflerinden biri yapan Hıristiyanlık asla geri çekilmemiş, İslam zamanla hükümdara göre fetva üreten bir din kimliğine bürünmüş ve içte parçalanmaya neden olmuşken, Hıristiyanlık devletler üstü bir din olarak ortaya çıkmış, sürekli sürgünlerle çeliklenen Yahudilik ise ticaret ve farklı yerleri görebilmenin ve sayıca az olmanın verdiği birlik beraberlikle tamamen yok olma tehlikesiyle defalarca karşı karşıya gelmesine rağmen günümüze kadar var olmayı başarabilmiştir.

Uzun zamandır, yıllardır misyonerlerle ilgili kitaplar okuyorum; bu merakım “Bartolomeo Des Las Casas” adlı kendisi de bir papaz olan İspanyol misyonerinin anılarını yazdığı kitap ve “Emperyalizm Evanjelizm ve Osmanlı Ermenileri” adlı Jeremy Salt adlı yanılmıyorsam aslen Avusturalyalı bir yazar olan Ortadoğu ve Osmanlı coğrafyasında yapılan faaliyetleri okumamla başladı ve sonrasında bu konuda Türk Tarih Kurumu dâhil bu konuda yazılmış kitapların hepsini büyük bir merakla okuyarak ilk paragraftaki iddiamın sadece kafadan atma bir bilgi olmadığını bu denli büyük bir genişlemeci dinin daha dünyaya gelmediğini söyleyebilirim ki bu din de şüphesiz Hıristiyanlıktır. Elbette Yahudilikte böyle bir misyon yok, öte yandan İslam’ın ilk zamanlarında İslam Dinini tanıtmak üzere insanların Çin’e kadar vardıklarını daha sonra Anadolu’nun fethi söz konusu olduğunda önce yumuşak güç din adamları dervişlerin Anadolu’yu ziyaret ettiklerini hatta sonrasında Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Somuncu Baba ve elbette Ahiliğin kurucusu Ahi Evran gibi her biri bir zanaat erbabı da olan, çevresine ekonomik olarak faydalı olabilecek, çevresini geliştirebilecek son derece donanımlı kişilerin aynı zamanda örnek kişilikleri ve inançlarındaki kararlılıkları ile böylesine güç görevlere uzun zaman hazırlandıkları, eğitildikleri ve tek başına Ahi Evran anlaşıldığında bugün dahi öneminden zerre kadar bir şey kaybetmeyen, kalkınmanın lafla olmadığını, kalkınma olmadan da adaletten bahsedilemeyeceği, ekonomik olarak bağımlı olanın neticede sağlıklı bir kişilikten, sağlıklı ve tutarlı bir sergilemekten uzak kişilikler ve en nihayetinde bozuk aile yapısına neden olacağını bilen, bu uğurda sebat edilmesi gerektiğini kurduğu o zamanlar Ahi Teşkilatı’nı doğru anlayarak ne yapmak istediklerini, neyi neden yapmak istediklerini anlamak; düşününce anlamak zor olmayacaktır. İslam’da başlayan duraklama felsefeci sayısındaki azalma, gidilen her yerde zamanla geri çekilme ile sonuçlanmıştır ki zayıf olan yenilir, zayıfın yerine daha güçlüler gelir ilkesiyle açıklanabilecek bir geri çekilme “Endülüs Emevileri’nin” yenilip İspanya’dan kovulması ve dinlerini dahi muhafaza edemez hale gelmelerinden birkaç yüz yıl sonra Osmanlı’nın da Avrupa’dan tahliyesi başlamış, 1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra durum bizleri söz konusu medeniyet için bir şey üretemez hale getirmiştir ki kimileri bunu kabul etmese de İslam Uygarlığının bugün dünyaya kattığı bir değer olmamasından, dört hak dine mensup olmayan Çin, Hindistan ve Doğu Asya ülkeleri dahi bir şeyler katarken, bu durum biz İslam Dinine mensuplarınca kabul edilebilecek bir durum değildir ancak bu gerçeği değiştirmiyor.

Özellikle bölgeye, bölgemize yapılan Hıristiyanlığın seferleri tıpkı Anadolu’ya Hoca Ahmet Yesevi’nin talebelerinin yapmış olduğu gibi tersine misyonerlik faaliyetleri, Rönesans yaşamış, ekonomik olarak güçlenmiş, “Sanayi Devrimi” yaşamış bir batı ve bilimin önemini keşfetmiş ve doğuda ne kadar el yazması, tarihi eser ne bulduysa almış götürmüş ve batı doğuyu o kadar iyi tanır olmuştur ki bizzat çocuk yaşta Müslüman ailelere teslim edilen ve Müslüman toplumun içinde yetişen çocuklar ergen yaşa gelince batıda özellikle İngiltere ve Fransa’da sıkı bir eğitime alınan bu Ortadoğu uzmanları zaman zaman karşımıza bir hoca, âlim, çoğu zaman da bizden biri olarak bizi şüphelendirmeyecek kadar bizi ve psikolojimizi bilen ve anlayan kişiler olarak değil sadece bizi yönlendiren bizi birbirimize düşüren, kültürel yapımızdan sanatımıza hatta müziğe kadar her konuda destekledikleri kişileri yükselterek yerli gibi ancak bir o kadar da hileli yönetici eserler ortaya çıkarılmasına ön ayak olmuşlardır ki bunları artık biz biliyoruz ki okumuyoruz rahatça açıklamaktan bizzat yazmaktan da geri durmuyorlar. Okuyana ve sorgulayana yok yok! Elde ne var? Elde olan şey, kimisi biliyor ve anlıyor, anlatıyor, kimisi susuyor. Birlikte olanlar yükseliyor ya da yükseldiğini sanıyor. Çınar gölgesinde çalı olmak demek hayatta kalabilmek demek ama kime ne denebilir ki?

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..