Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Biz Türk kadınları

Biz Türk kadınları
 

Biz Türk kadınları asırlar önce  mutluyduk. Küçük çadırlarımızda, kocaman yurdumuzda özgürce at üzerinde dolaşıyor kirlenmemiş bakir bir doğada yaşıyorduk. Küçük keyiflerimiz büyük mutluluklarımız vardı. Gece yatıp gökyüzünde sonsuz yıldızları seyrederken; bitmemiş iş, yetmemiş aş, doyumsuz eş gibi problemlerden çok uzakta gözlerimizi huzur içinde kapatıyorduk. Ve DESTAN tadında bir hayat yaşıyorduk.

Biz Türk kadınları Osmanlı devrinde b ahşap evlerimizin sofalarında nakış işliyor, tambur çalıyor, akına giden eşlerimize türküler yakıyorduk. Yere düşürdüğümüz mendiller için bile sayfalarca yazılan şiirleri okuyor, sanatla edebiyatla yoğrulmuş bir çevrede kâh faytonda kâh saltanat kayığında dolaşıyorduk. Gece gözlerimizi ahşap oymalı muhteşem tavana dikerek kapatırken şükür duaları ediyorduk ve MASAL tadında bir hayat yaşıyorduk. Eşimiz akından sağ salim dönmüşse ve soframızda taş fırında pişmiş bir ekmek varsa mutluyduk.

Biz kurtuluş savaşında erkeğimizin tam yanında savaşıyorduk. Onlara cephane taşıyor, giysi dikiyor, ekmek pişiriyorduk. Yeri geldiğinde mavzeri kapıp düşman kovalıyorduk. Küçük evlerimizde uzaktan gelen top mermilerinin sesleri ile uyumaya çalışırken vatanımız kurtulsun diye dualar ediyorduk. Ama yine mutluyduk çünkü erkeğimizle birlikte kocaman bir KAHRAMANLIK DESTANI yazıyorduk.

Şimdi devasa şehirlerde kocaman apartmanlarda minik dairelerde yaşıyoruz. Evlerimizin önünden binlerce araba, aşağı caddeden tren, yerin altından metro, üstümüzden uçaklar geçiyor. Yurdumuzun bir ucundan bir ucuna aynı gün gidebiliyoruz. Bütün dünyayı odamıza taşıyan televizyonlarımız, anında her türlü bilgiye ulaşabileceğimiz bilgisayarlarımız var. Yiyeceklerimizi hemen yakınımızdaki marketten alıyoruz, ev işlerini makinelerle yapıyoruz ama mutsuzuz. Çünkü artık hayat gürültülü, korkunç, hareketli bir AKSİYON FİLM tadında. Ve gece zevksiz beton tavanımıza bakarken koşturmaktan şişen ayaklarımız sızlıyor, beynimize bitmemiş işler, günün mutsuzlukları üşüşüyor, yarım yamalak dualarla huzursuz bir uykuya dalıyoruz.

Şimdi bir binalar denizinde, ağaçsız, çiçeksiz, yeşilsiz yaşıyoruz. Tabiatı salonumuzdaki tablolarda seyrediyoruz. Ayaklarımızı serin dereler yerine jakuzilere sokuyoruz. Uzun sohbetlere vesile olan dost sofraları yerine köşe başındaki yabancı bir restoranın damak tadımıza yabancı lezzetlerini atıştırıyoruz. Ve git gide yalnızlaşıyoruz.

Bol paramız, Bol eşyamız, güzel evlerimiz var ama mutsuzuz, çünkü yuvalarımızda aile huzuru dudaklarımızda şükür duaları avuçlarımızda dost ellerin sıcaklığı yok. Çünkü yaşlılarımız huzur evlerinde, çocuklarımız odalarında, eşlerimiz iş toplantılarında. Ve dostlarımız her zaman çok meşgul. Artık sevgi cümlelerimiz SMS mesajlarında, mutluluk resimlerimiz bilgisayar dosyalarında kaybolup gidiyor. Ve kadını kutsayan o güzel şiirler artık hiç yazılmıyor. çünkü çok biliyor, çok çalışıyor ama eksik yaşıyoruz çünkü derin düşüncelerde sığ yaşantılarda oluyoruz.
 
Bizi insan olmaktan uzaklaştırıp bir makinenin dişlileri haline getiren bu sisteme dur diyebilmek için geçmişin huzurunu günümüzün teknolojisi ile harmanlamalıyız. Manevi ve insani değerleri korumak ve geleceğe de saklamak için yeni çözümler geliştirmeliyiz. Bu noktada biz kadınlara yani yüce ALLAH'ın yarattığı cinslerin latif olanına, yuvayı yapanına, çocuğunun anasına, erinin evdeşine, evinin hanımına çok iş düşmektedir.

Biz kadınlar hayatın her alanında var olmalıyız. Çünkü çocuğumuza masal tadında bir gelecek, geçmişten gelip geleceğe akan bir kültür, bitmemiş bir çevre bırakmak için harekete geçmek zorundayız.

 
Toplam blog
: 43
: 983
Kayıt tarihi
: 22.04.12
 
 

İşletme  mezunu. Kurumsal şirketlerde satınalma, muhasebe, halkla ilişkiler üzerine çalıştı. Kişi..