Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Bizde marka şehir var mıdır?

Bizde marka şehir var mıdır?
 

Batıda, çok yıllar öncesinden benimsenmiş bir yerel kalkınma modeli, marka şehirler yaratmak. Marka şehir olabilme başarısını, bir şehrin var olan kaynaklarını, turizme elverişli olarak pazarlanabilecek kadar değerli hale getirmek, bu kaynakların, şehrin bile sembolü olabilecek düzeye gelmesini sağlayabilmek olarak gözlemliyoruz.

Örneğin, Kaliforniya bölgesi, hem portakal vadisi, hem de şarap bağlarıyla ünlenmiştir. Las Vegas, bir çöl bölgesi olmasına rağmen, her biri birer mimarlık harikası olan kumarhane otelleriyle marka olmuştur. Orlando eyaletinin adını çok kimse bilmez ama, burada yer alan Disneyland ve Universal Studios’u herkes bilir ve dünyanın her yerinden milyonlarca turist, bu yapay oyun parklarına gelir.

Paris, kuşkusuz marka şehirlere en iyi örneklerden bir tanesidir. İnsanları oraya çeken onlarca esere sahiptir. Sadece Eyfel kulesi, Louvre ve Versailes sarayını görmek için yılda yaklaşık 30 milyon kişi bu şehre akın etmektedir.

Ülkemizde bu çapta marka şehir olmaya layık en önemli şehrimiz İstanbul olduğu halde, şehrin sembolü olan İstanbul boğazına ilişkin hediyelik eşya bulmak bile çok zordur. Dünya insanının kafasında İstanbul’la ilgili pek çok karmaşık bilgi mevcuttur. Bu şehir hala dış turizme bir paket gibi sunulacak, değerli bir cevher gibi kapışılacak hale gelememiştir.

İstanbul için durum böyleyken, ülkemizde başka marka şehirler var mıdır diye bakacak olursak, bunun bazı başarılı örneklerini görüyoruz.

İlk akla gelenler, Beypazarı ve Eskişehir ‘dir. Bu iki şehrimiz, son yıllarda Ankaralıların sık ziyaret ettiği marka şehirler olma yolunda ciddi aşamalar kaydetmiştir. Bu iki şehir daha çok gidilen, daha çok konuşulan,kendi halkının sahip çıkmasıyla büyüyen ve szenginleşen şehirlerdir. Yurt dışı örnekleriyle karşılaştıracak olursak, henüz bu şehirler yurtdışından turist çekecek kadar global bir marka değildir.

Muhteşem denize, yemyeşil tasarım harikası bahçelere sahip sınırsız lüks otelleriyle ünlü Antalya, marka olabilmiş midir?

Durum böyleyken, yerel seçim yarışında bir partinin sloganı haline gelmiş “marka şehirler yaratmak” söylemi ne kadar uygulanabilmiş ve uygulanabilecektir sorusunu tartışmak istiyorum.

Öncelikle iddia edildiği gibi Ankara, bir marka şehir midir? Bu soruya evet diyebilecek çok fazla insan olacağını tahmin etmiyorum. Ankara bir üniversite şehridir söylemine herkes katılır, çünkü 35 yıldır zaten böyle idi. Bu, Ankara’nın coğrafi ve politik konumu nedeniyle, doğal gelişimi olarak böyle gerçekleşmiş. Bundan sonrası için “Ankara nasıl hafızalarda yer almalı ve her milletten turist çekmelidir ” sorusu sorulmalıdır. Bu sorunun cevaplarından bir tanesi de, öncelikle her kültürden, her dinden, her milletten insanın hafızasında yer edebilecek bir sembole sahip olmalıdır olacaktır. Peki cami sembolüyle Başkent, ne ölçüde çok kültürlü, kendini gerçekten ifade eden bir tanıtım figürüne sahiptir? Ya da ne ölçüde, öznel ve sübjektif çağrışımlar bırakmaktadır? Hedeflerde, sadece Müslüman ve Ortadoğuya yönelik politikalar varsa, diyecek söz kalmaz.

Bu anlamda Gaziantep, marka şehir olma kavramını benimsemiş ve 2003 yılında böyle bir proje hayata koymuş ve bu konuda çalışmalar gerçekleştirmiş, hatta marka şehir.com diye bir web sitesi de kurmuş.

Tüm bunlara karşın “Gaziantep marka şehir midir?”. Bu şehri henüz gidip görme fırsatım olmadı ama öyle bir laf dolaşır ki dillerde “Gaziantep doğunun Paris’idir” denir. En azından bu laf, onların ne kadar marka olduklarının belki de bir işareti olarak sayılabilir. Gaziantep sadece baklavasıyla ve fıstığıyla bile çoktan marka olmuştur. Bunu ulusal boyutta gözlemliyorum.

Gerçekten “Marka şehirler yaratmak”, aslında ülkemizin bir kalkınma ve belki de ekonomik anlamda bir kurtuluş modelidir. Her yörenin kendine ait mutlaka bir tarım ürünü, yemek türü /mutfağı,tarihsel geçmişi vardır. Bütün mesele bu doğal kaynakları, kültürel, tarihsel birikimleri, akılcı bir organizasyon ve yönetimle örgütleyerek önce yerel, sonra dış turizme hizmet sunar ve gelir sağlayan hale getirebilmektir. Üç tarafı denizlerle çevrili, her bölgesi kendine özgü doğal güzelliklere sahip ülkemizin, çoktan marka olmuş olması gerekirdi.

Önümüzdeki yerel seçimlerden sonra rol alacak tüm Belediye Başkanlarının, esasında bir işbirliği halinde marka olabilmeyi ve yerel kalkınma hamlelerini gerçekleştirmiş şehirleri inceleyip, uygulamaya alması beklenir. Hatta Belediyeler Birliği, tüm seçilen başkanlara bir oryantasyon semineri düzenleyip, örnek şehirlerin örnek uygulamalarını, en iyi, en başarılı sonuç alan uygulamaları sunmalıdır.

 
Toplam blog
: 144
: 1429
Kayıt tarihi
: 12.09.07
 
 

ODTÜ İşletme mezunuyum, felsefe bölümünde master eğitimi aldım, uzun yıllar bankacılık ve finansm..