Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '08

 
Kategori
Mimarlık
 

Bizde mimarlık

Bizde mimarlık
 

Yurtdışından bir Mimari örneği...Doğal ve sevimli, çevresiyle uyumlu...


Sevilesi bir meslektir. Toplumumuz bu mesleği çok sever ve genellikle bireyler de kendinde bu potansiyelin varlığını hisseder! Bundan dolayı bu mesleğin eğitimini almış diplomalı zat(!)a ihtiyaç pek duyulmaz.

Gereksinim, varsa eğer, bizzat şahsın kendisi tarafından giderilebilir zaten... Ayrıca ‘’Proje’’ denen üretim biçimine bedel ödemek ne kadar lüzumsuzdur(!). Yine de bölük bölük Mimar yetiştirmekten vazgeçemeyiz.

Ben de mezuniyeti 25 yılı aşmış bir ‘’Diplomalı Mimar’’ım. Emekli olma konumundayım artık. Ülke gerçekleri ister istemez bunu dayatıyor. Mimarlık, (-Emekli olunacak bir meslek-) değildi, düşünceme göre... Hatta asıl verimin yıllarca çalışılarak elde edilen birikimle ortaya çıkacağını düşünüyordum.

Ama tabii bir arz-talep meselesi var. Mimarlık disiplini toplumca talep edilmiyor, hatta nesinin talep edileceği bilinmiyor bile...''Doktor muayenesi''ne, ''Avukat danışmanlığı''na yapılan ödemeler, sıra ‘’Mimari Proje’’ye geldiğinde gereksiz bulunuyor. Sadece bazı resmi kuruluşların prosedür gereği yerine getirilmesini talep ettiği bir işlem(!) gibi görülüyor. Sonuçta kentlerimizin ‘’Mimarsız’’ Mimarisi ortada... İmar vahşetiyle bir boğuşmadır gidiyor. Bu noktada suçlanan yine ‘’Mimar’’ oluyor, o da başka!

Talep yokluğu karşısında arz oldukça yüksek. Pek çok Mimarlık Fakültesi az geliyor; İç Mimarlık Bölümleri yaygınlaştırılıyor. Toplum, Mimarlığı bilmiyor! Mimarla, İç Mimar kendi aralarındaki farkı bilmiyor! Zaten ''ihtiyaç fazlası Mimar''a, her yıl yenileri ekleniyor. Yoğun bir iş rekabeti, bundan dolayı fiyat düşüklüğü ve kalitesizlik birbirini takip ediyor. Bu arada yaşı ilerleyen Mimar, ‘’birikimli’’ değil, ‘’ıskartaya çıkmış’’ olarak görülüyor. Yaşanmaz, çirkin ve işlevi bozuk kentler bir yanda yığılıyor, Mimarlar, İç Mimarlar öbür yanda…

Mimarlık Fakülteleri bugün üniversite sınavlarında alınacak en yüksek puanlarla girilen okullardandır. Bizim zamanımızda da öyleydi. Kazandığımı öğrenmem hayatta yaşadığım en büyük sevinçlerimden olmuştu. Maalesef bizim öğrenciliğimiz ‘’Anarşi’’ ile ‘’12 Eylül ihtilali’’ arasında geçti. Uzun süreli kapatmalar ve hızlandırılmış dönemlerle okuduk. Yine de memnunduk, endişemiz mezun olduktan sonra iş bulamamaktı...bulduk. Kimimiz devlet memuru oldu, kimimiz akademik kariyer yaptı; Bazılarımız da özel sektör denen bağımsız çalışma
hayatına atıldı. Ben bu son gruptayım. Çeşitli Mimarlık bürolarında ve büyük firmalarda çalıştıktan sonra kendi firmamda devam ettiğim çalışma hayatımın artık bezginlik aşamasındayım. Beni bezdiren yazımın girişinde de sözünü ettiğim memleket koşulları oldu. Parayı ön plana almasanız da, geçiminizi sadece projeden çıkarmanız çok zor. Sıradan vatandaşı bırakalım, müteahhitler bile yaptıkları inşaatın maliyetinin binde birini projeye ödemek istemiyorlar. Siz Şehrazat’a bakmayın. O bir kurgu…(-Böyle olsa ne iyi olurdu di mi! kurgusu) Gene de sıradan bir vatandaştan, bildiği bir Mimar ismi vermesi istendiğinde ya Şehrazat ya da Mimar Sinan diyecektir.

Bir kere, Mimarlık ünvanına kavuşmanın bu kadar kolay olmaması gerektiğini anladım. Üniversite Sınavını aşma güçlüğü dışında, Mimar olmak bizde pek zor değil. Batı ülkelerinde 7 yılı bulan zorunlu eğitim süresi bizde 4 yıl. Çelişkili iddia gibi gelecek. Ama, işte kolayca elde edilen bu meslek, sonuçta hakettiği yerde değil. Ne toplum ona ihtiyaç duyuyor, ne de o topluma gereğince hizmet verebiliyor. Yaşınız kırkı geçtiğinde asıl verimli olacağınız çağda devredışı kalıveriyorsunuz ya da beziyorsunuz.

Tabii bütün Mimarların Belediye Başkanı olma şansları olmuyor! ''Mimar''ı bol, ama ''Mimari''si çok zayıf ortamda bu şekilde yuvarlanıp gidiyoruz.


 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..