Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Bize yetiyor mu?

"500 veya 1000 genci Kuzey Irak'tan getirip okutalım. Kürt de olsun, Arap da. Bizi yaşayıp, tanısınlar, iyi eğitim alsınlar. 15 yıl sonra o ülkenin yöneticisi olacaklar. "

Yukardaki metni 10 kasım tarihli Sn. Derya Sazak' ın köşesinden aldım. Sayın Baykal' ın yeni açılımı için yaptığı konuşmadan bir bölüm.

Ben hayatım boyunca toplumsal, kurumsal olaylarda hep temele inmeye, mantıklı olmaya, analitik, uzun vadeli, neden sonuç ilişkileri içinde genel matematik doğruları da dikkate alarak düşünmeye çalıştım. Bu nedenle kendimi ülkemde hiç bir siyasi partiye, görüşe yakın hissedemedim. Bundan öte hiçbir kişi ve diğer hiç bir toplumsal baskı grubunun, derneklerin vb kuruluşun görüşünü paylaşamadım. Çünkü herkes ve her kurum ile her konunun o kadar temelinde farklı olduğumu düşünüyorum ki en sonunda tam bir asosyal oldum. Şimdi bunları neden yazdım. Yukarıdaki metni tekrar okuyun lütfen ve elinizi vicdanınıza koyun öneri böyle mi olur ? Ya da metnin aslı mı eksik açıkçası bilmiyorum. Eğer öyle ise de ben özür dilerim peşinen. Birincisi itirazım içeriğe değil. Herkesi okutmak eğitmek fikri, bırakın gelecekteki çıkarlarımızı, sadece bir genci okutabilmek, doğruları, bilimselliği analitik düşünmeyi öğretebilmek açısından bile ne kadar olumlu. İkincisi ben ki öneri yok fikir yok derim, bir öneri! olmasına tabi ki karşı değilim. O zaman sorun ne? Ya da benim sorunum ne ?

Sayın okurlar ben sevdiğim bir spordan -basketboldan- örnek vereyim. Yorumcuya soruyorlar ne yapmalıyız oyun kötüye gidiyor diye. Cevap "daha iyi savunma yapmalıyız". Bu öneri değildir. Bu dilek değildir. Bu tam olarak bir durum saptaması bile kabul edilemez. Bu bir cümledir, o kadar. Öneri, somut, açık ve nasıl yapılacağını ve kaynaklarını içermelidir.

Şimdi yanlış düşünmüyorsam Sn. Baykal' ın "genç" sözünden üniversite çağına gelmiş bir hedef kitle anlaşılmalı. Sanırım herkes de öyle anladı. Ve eğer doğru anladıysam, şu anki durumumuzda daha üniversite sınavları yapılmadan kaç öğrencinin açıkta kalacağı belliyken, 500 veya 1000 (aralarında da 500 fark var hesabı da tam anlamadım. Neden 500 veya 1000' de başka bir rakam değil.) öğrenciyi hangi fakülteye alacağız. Neden salt başka bir coğrafyadan olmak bir anda -belirli bir sayıda da olsa- kredi kartı gibi bir fark yaratacak. O 500 veya 1000 öğrenciyi hangi başka niteliklerde olacağı için seçeceğiz ve hangi üniversitelere yönlendireceğiz. Ayrıca o bin öğrencinin okul süresince yerleşimini nerede, nasıl sağlayacağız ve her türlü okul gideri ile hangi kaynaktan finanse edeceğiz. Geçmiş öğrencilik kariyerleri ne olmalı ve o kariyeri nasıl denetleyeceğiz ki Çapa tıp fakültesine ör: 26 tanesini alalım. Ama o 26 öğrenciyi alırsak aynı geçmiş öğrenim değerlerine sahip ör: Sinop'lu ve Çapa tıp fakültesini isteyen ve o puanı da alan 26 öğrenciyi ne yapacağız? Kusura bakmayın onlar 15 sene sonra ülkelerinde yönetici olacaklar öncelik onlarda mı diyeceğiz. Canım mutlaka 1000 öğrencilik kontenjan yaratılır mı diyeceğiz ? Veya zaten bu hükümet her ile üniversite açmak istiyor, oralara mı yerleştiririz diyeceğiz. Ama biz değilmiydik üniversite de nicelik değil nitelik önemlidir diyen. Ya da niteliği düşürmeden 1000 kontenjan açma şansı varsa şimdi açalım zaten. Eğer bu ülkenin gücü 1000 öğrencinin ikametine, okumasına mı yetmeyecek deniyor ise o zaman şimdiden yapalım bunu. Neden mutlaka bir başka olaya ilişkin açılıma vb bağlayalım. Anlamıyorum gerçekten anlamıyorum ben söylenenleri.

Sayın okurlar her zaman şunu düşünüyorum, perakendeci, günlük düşünüyoruz. Kurumsal, temel kavramsal, organize düşünmüyoruz. Örneğin bu öneri şu şekilde gelebilirdi. Üniversitelerimize ülke dışından gelecek başvuru sahiplerinin geçmiş öğrenim kariyerleri açıkça bizim çocuklarımızdan daha iyi ise ve ülkemizde okuduktan sonra ör: 15 yıl okuduğu konuda devletin göstereceği yer ve kurumlarda hizmet vermeyi kabul ediyorlarsa, o daha nitelikli yabancı öğrenciyi mevcut kontenjanı değiştirmeden kabul edelim ve ancak her kriterde eşitlik hallerinde örneğin Fransız aday yerine kuzey Irak' tan gelene öncelik verelim. Eğer mecburi hizmeti sonradan kabul etmezse de xyz koşullarında -çok ağır koşullar olmalı- tazminat öder kuralını da koyalım. Öğrenciliği süresince de şu tür destekler kendisine şu kaynaklardan finanse edilerek sağlanacaktır diye de kendi bütçemizde de yerini belirleyelim. Bakın bu genel içerikde tartışılabilir ama en azından tartışılamayacak noktası özel olmayıp, rutin, kurumsal genel bir mantığı içeriyor olması. Tabi şu da söylenebilir, " canım bu adı üstünde bir açılım vermeydi, doğal olarak detaylandırılacak vb vb" . Hayır sayın okurlar ona da karşıyım. Bizler dahi her aklımıza geleni söylememeliyiz toplumsal olaylarda ama özellikle devleti temsil edenler veya temsil adayı olanlar her akıllarına geleni hemen söylememeliler. Mutlak surette somut, açık, uygulama mantıklarını içeren sözler olmalılar bana göre söylenenler.

Sayın okurlar her sefer soruyorum kendime de, sizlere de, bende ruhsal sorun mu var veya okuduğumu mu anlamıyorum da çok farklı yorumlar yapıyorum, nedir benim problemim?
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..