Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizi anlatıyorlar...

Bizi anlatıyorlar...
 

Saklısı gizlisi yok yaşadıklarımızın.

İşgüzarlıktır artık saklamak. Ayan beyan güngörmüş, güneş değmiş gerçeğimiz sığmıyor gizin karanlık bohçasına.

Saklamak isteyen denesin…

Ama artık nafile, edilmiş her söz, devinen beden, sallanan el kol, bizi anlatıyor. Gülüşümüz, yüzümüzün uçurumundan düşen, mendilimizde hüzün olan gözyaşı bizi anlatıyor

Susarak anlatılan destanlar vardır, yazılmış şiirler yaşanmış trajediler bilene…

Onca güzellik içinde hiç zorlanmadan seçtiğimiz, beyaz gül, kırmızı gül, güller arasından gelen, eğilip kokladığımız sarı gül, okuduğumuz kitap, yürüdüğümüz, yürümediğimiz yol bizi anlatıyor.

Karşılıklı oturduğumuz tütün sarıp çay içtiğimiz, yan yana düşüp yürüdüğümüz arkadaş, sarıldığımız kucaklayıp öptüğümüz dost bizi anlatıyor…

Yaşadığımız şehir, geldiğimiz köy, yüzdüğümüz deniz bizi anlatmak için sıraya giriyor. Parklar, bahçeler, yıkılmış evlerin enkazı altından yükselen çığlık, su birikmiş yollar, dar sokakların tenha yalnızlığı, balkondaki begonyalar ve cam önlerindeki camgüzelleri…

Pencereden pencereye gerilmiş iplerde sakız beyazı çamaşırlar, tül perdedeki kuş deseni, gecenin karanlık yüzüne çekilen kalın kadife perdelerin ağır başlılığı bizi anlatıyor…

Küfür içinde iki yakası bir araya gelmeyen şehir, inen akşam, doğan gün, işsiz hovarda delikanlılar, aşifte kızlar, köşe başında dikilen travesti bizi anlatıyor.

Kan çanağı gözleri, sıska bedenleri yorgun, elleri kir pas içinde çocuklar, çocuk işçiler bizi anlatıyor. Gece vardiyasının yorgunu mavi işlik, son girilen kavganın mağlubu, sıkılmış yanına düşmüş yumruğu işçiler bizi anlatıyor…

Çingene pembesi masallara konu ağzından ateş saçan yedi başlı ejderhaları, kara yılan başlı yalanları anlatan kim, anlattığınız kim?

Söyleyin hadi, en sevdiğinizin aşkına, kimi kandırıyoruz, kimi…

Sabahın erkeninde kalkmış gülen kargaları mı, denize küs, çöplüğe inen martıları mı, yoksa gidip gelmeyen turnaları mı?

Çölleşen ruhlarımızla düştüğümüz uçsuz bucaksız bozkırlarda kendi gölgemizde kaldık… Yandık, yakıldık kendimize el olduk…

Kara tahtaya ak yazı olan tebeşiri elinden düşmüş eğitmenler, sürmanşet bir gazete haberi olan vurulan aydınlar bizi anlatıyor…

Taş duvarında dikenli tel, demir kapıda paslı asma kilit Eylül sabahı, susan mavi ağlayan yeşil, yanan ormanlar…

Tarağı sakalında çember çeviren, bir elini cebimizde unuttu kapıp kaçan, takiyeci tarikatçı, yazı tura atan bankacı, Allah için üçe alıp beşe satan simsar bizi anlatıyor…

Susmayan umudum, yenilmeyen düşlerim, yaşama sevincim, güzel çocuklar, sevdiğim, narinim kızıl gül bizi anlatıyor…

Güzel günler de olacak diyor…

Hasan Kaya

www.hasankaya.com
 
Toplam blog
: 65
: 1019
Kayıt tarihi
: 11.09.09
 
 

Mart 1959 Erzincan doğumlu, İzmir de yaşıyor.. ..