Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Bizi birleştiren, uzlaştıran Türkiye’dir, Türkçe’dir

Bizi birleştiren, uzlaştıran Türkiye’dir, Türkçe’dir
 

Bir ülkede konuşulan her yerel dil, o ülkenin kültür zenginliğidir. Siyasi amaçlara kurban edilmemelidir.


Dünden bugüne, Türkiye’de var olan Doğu’daki ve Güneydoğu’daki sorunlar hep ‘Kürt Sorunu’ diye lanse edildi,  öyle kabul ettirildi. Bugün bile hala her siyasetçinin ağzında bu söylem vardır. Altını iyi doldurmak gereklidir. Bölgeyi tanımadan, yaşanılanları bilmeden, yapılmak istenenleri görmeden, terörü ve terör taşeronlarını görmezlikten gelerek, Kürtleri yok sayarak bu soruna isim takmak kolaydır. Sorunun kökenine inmek gerekmektedir.

Aslında bu sorunu böyle sıfatlandıran, bana göre çok yanlış olan, bugün ‘Kürt siyasetçileri’ diye de adlandırılan, Hdp ve önceki uzantılarıdır. Bu sıfatların tavan yapmasında, prim kazanmasında, kazandırılmasında bölücü terör örgütünün payı büyüktür. Ama şüphesiz, bu kavramların yanı sıra otuz yıla yayılan asıl meselenin terör değil, Doğu ya da Güneydoğu sorunu değil, Kürt sorunu olarak adlandırılmasının altında başka sebepler yatmaktadır. Şimdi kemikleşmiş bu sorunlar adına ‘çözüm süreci’ denilen bir oluşumla aşılmaya çalışılmaktadır.

Peki, nedir çözüm süreci denildiğinde de altı tam olarak doldurulamamakta ancak ‘bölgeye barış gelecek’ denilmektedir. Bölge halkı da bu şekilde inandırılmaktadır. Barış güzel bir şeydir, olmalı, olmayan yere gelmelidir. Yıllarca, terör, anarşi, kan ve gözyaşı dökülen bu topraklarda elbette barış olmalı. Ancak barış olsun diye de, bir terör örgütünün ve liderlerinin ağzı ile hazırlanmış mutabakata tek taraflı imza atılmamalı, her istediği kabul edilmemeli. Birilerinin siyasi amaçları uğruna Kürt kökenli vatandaşlarımız kurban edilmemeli. Bölge ve insanlar gözden çıkartılmamalı.

Ama gelin görün ki, hükümet, masanın öbür tarafında yer alan sözüm ona Kürtlerin temsilci olan ‘pkk’ ile pazarlık aşamasındadır. Ve günden güne kan kaybettiği söylenen hükümet, yaklaşmakta olan seçimleri de düşünerek, hatta yeni bir anayasayı tek başına yapmayı ve ülkeye Başkanlık rejimini (aslında tek adamlığı) de getirmeyi düşünerek, Doğu’da ve Güneydoğu’daki pek çok yasadışı yapılan anarşi boyutundaki gösterilere, olaylara göz yummaktadır. Hatta kanun dışı olan yerleşim birimlerinin isimlerinin ‘Kürtçe’ olarak değiştirilmesine bile karşı çıkamamaktadır. Birkaç gün önce Hdp kanadından Hatip Dicle’nin ‘bölgede artık 2. Dil uygulaması başlayacak. Manavda, markette, etiketlerde, cadde ve sokaktaki levhalarda, resmi dairelerde bile Kürtçe olacak” söyleminin arkasında yatan psikolojik ve siyasi projeyi iyi görmek lazım. Bunun manasını sanırım anlamışsınızdır. Sonraki adım ne olacak sorusunu sorun kendinize !

Ancak, yeri gelmişken şu Kürtçe meselesine kendimce değinmek isterim. Yukarıda da bahsettiğim gibi Kürtçe bu bölgenin, hatta ülkenin sanki en büyük sorunuymuş gibi hep gündemde tutulmaya çalışılıyor. Biliyorsunuz, bu Kürtlerin temsilcisi olduğunu belirten bazı aklı evveller de yıllardır ‘Kürtçe eğitim’ diye tutturdular. Evet geçmişte bölge halkının Kürtçe konuşma hakkı ellerinden alınmaya çalışılmış. Bu konuda tahakküm oluşturulmuş, yasaklar getirilmiş. Ancak, bence Kürtçe, bu bölgenin, hatta ülkenin en temel sorunu değildir. Ancak, terörle ve siyasi harekatlarla dinamik bir sorun haline getirilmiştir. Başbakan bile geçenlerde Diyarbakır’da bunu politik bir polemik konusu haline getirip “ Bir Kürtçe gramer kitabı edindim. Vakit bulabilirsem, güzel Türkçemiz kadar, güzel Kürtçemizi de öğrenmek istiyorum..” diyerek, sözde Kürt kökenli vatandaşlarımıza kırmızı karanfil uzattı.

Ancak sayın Davutoğlu’nun bilmediği, ya da bilip de göz ardı ettiği bir şey var. Kendisi ‘hangi Kürtçeyi’ öğrenecek ?

Benim bildiği kadarı ile Kürtçe, içinde %80 Farsça ve güneye doğru inildikçe Arapça kelimeleri barındıran, dili çok lehçeli, gramer yapısı yine farçaya yakın bir dildir ve çok dağınık bir coğrafya’da konuşulmaktadır. Öğrenmesi biraz zordu ve lehçeler arasında anlaşmak kolay değildir, Bunun yakından da tanığıyım. Çünkü babaannem bir Kürt’tü. Bu yüzden Yaygın olarak kullanılan Kürtçe Kurmançi’dir ancak Kürtçe bir millet dili değildir. Örnek ;

Kürtçe denilen dilde bildiğim lehçeler arasında Sancari, Cudikani, Urfi, Zazaki, Botani,Beyazidi, Hakkari, Koçeri,  Sorani, Lori, Gorani, Cezire, Akra, Dohuk, Amadiye, Zaho, Surçi, oçani, Erzurumi, Bircandi, Elburzi, Herki ve Şikaki gibi ana lehçeler ve bunların içinde de, özellikle Sorani Kürtçesinin içinde Erbili, Pişdari, Kerküki, Hanakini, Kuşnavi, Mukri, Süleymani, Bingirdi, Garrusi, Ardalani, Sanandaji, Varmava, Garmiyani, Cafi, Yahudi Kürtçesi gibi alt lehçeler var. Bu lehçeler, coğrafi konuma göre değişmektedir. Örneğin; Diyarbakı’da, Zozanice, Kurmanca, konuşulur. Cizre’de Botani lehçesi yaygındır. Muş’ta yaşayanlar Kurmanci lehçesinde konuşulur. Irak sınırında yaşayanlar daha çok Soranice konuşur. Adıyaman’da Zazaki lehçesi hakimdir. İç Anadolu’ya yaklaştıkça bu lehçeler daha yumuşaklaşır. Gramer yapıları farklıdır ve her şeyden önemlisi, bu lehçelerle kimse birbirini tam olarak anlamaz. Bunda coğrafi konum uzaklığı önemlidir ama asıl önemlisi dilde bir gramer birliği yoktur. 1920’lerde Kamuran Bedirxan tarafından Kürtçe, latin harfleri baz alınarak, bir gramer yapısı üzerine oturtulmaya çalışılmıştır. Bugünde bu kaynak üzerinden bir standart Kürtçe oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Size daha iyi bir örnek. Mesela, Elazığ’da şehir merkezinde Türkçe yaygındır ama kırsalda Kurmanci konuşulur. Ama Elazığ’ın bir ilçesi olan ve merkeze çok uzak olmamasına rağmen Palu’da Zazaca konuşulur.  Ve örneğin Harput’ta yaşayan biri, Palu’da yaşayan biri ile tam olarak anlaşamaz, birbirlerini anlamazlar.

Ben buna tanığım. Zira Kürtçe konuşan babaannem, halam, Elazığ’dan gelen yakınları ile köylüleri ile çok rahatlıkla konuşabilirken, bazı Kürt kökenli komşularla (örneğin Urfalılarla, Diyarbakırlılarla ve Mardinlilerle), bazı kelimelerde anlaşabilseler bile rahat konuşamazlardı. Bugün bile Mardin Kürdü ile Van Kürdü bir araya geldiklerinde tam olarak anlaşamaz. Ancak, tek anlaşabildikleri dil Türkçe’dir. Belki bu yüzden bunların ağa babalarının olduğu pkk içinde bile konuşmalar, yazışmalar, demeçler Türkçe olarak yapılmaktadır. Bir de eğitim sistemini Kürtçe yapacaklarını bir düşünün. Bunlar ‘ana dilde eğitim’ istemiyorlar.. Bölgedeki eğitimi Kürtçe kalıpları içine sokmaya çalışıyorlar. Asıl önemlisi bu yerel dili, resmi dil yapmaya çalışıyorlar. Günlük yaşamda çarşıda, pazarda ve kamu dairelerinde bunu göstere göstere kullanmalarının sebebi budur.

Halkların dilleri üzerinde siyasi oyunlar oynamayın. Bırakın onlar istiyorlarsa kendi lehçelerini öğrensinler, konuşsunlar. Bir ülkede dil zenginliği, insan zenginliğidir. Kültür zenginliğidir. Ancak, bizi biz yapan Türkiye’dir. Bizim aramızdaki en güçlü dil Türkçe’dir. Bu ülkenin, bu ulusun resmi dili Türkçedir. Kürtçe, Türkçe’nin karşıtı, alternatif değildir.

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..