Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Bizim basamaklarından yavaşça çıktığımız tarihe siz gömülüyordunuz aynı süratle

Eylülün başı gibiydi. Herkeste yazın şımarıklığı, sonbaharın serin sersemliği vardı. Ve yataktan kalkmanın zulüm olduğunu bilirken biz, her sabah bir sese kulak verip, okula gideriz. Uyanmak istemeyen beynimize “ öğretmenin kızar” kelimesinin verdiği etki yeterli olurdu ve tüm hücrelerimiz silkinip ayağa kalkardı. Ne olacağını bilmeden ama sonunda iyi bir şey olacağına kani gelerek; bilinmez geleceğimize ilk adımızı atardık.

Bu ses bizi derin uykularımızdan uyandırıp birer birer toplardı okula ve bizim için hazır olarak bekleyen sevgi çemberinin içine. Öyle bir sevgi çemberi ki yeri gelir yirmi kişilik, yeri gelir otuz kişilik. Herkesin; içinden en az bir yudum alabileceği, en az bir sunum tadabileceği bir sevgi çemberi.

Bu sevgi çemberi bizim bilinmeyen geleceğimizin zeminini oluşturup, habercisi olacaktı. Yaşadıklarımızı anlatacak bir dost olup, bizi tarihin basamaklarından yukarılara çıkaracaktı.

Dostluğumuz öyle bir şeydi ki; sizin acılarınız bağrınızda gizlenirken, siz bizim sevgiye muhtaç, çölleşen kalbimizdeki iç çekişlerimize ağladınız. Ellerimizin çatlağına merhem, yüreğimizin ezikliğine ve mazlumluğuna derman, boynumuzu bükmemize neden olan sebeplere düşman oldunuz. Çekilmez yüklerimizi kaldırırken siz vardınız yanımızda, bizle beraber eğildiniz yükün altına. Solan umutlarımızı yeşerttiniz bir çırpıda. Dünyaya darılmaya, yaşama surat asmaya başlarken yaşam sevdasını bize aşılayan yine sizdiniz. Biz; çaresiz, sahipsiz, bir köşede unutulup hor görülürken; kurak ve çorak dünyamızda aydınlandık, dahinin ışığıyla, bereketlendik sonrada yaşam aşılamaya başladık bize öğrettiğiniz gibi her insana.

Aydınlandıkça; beklentilerimiz arttı dünyadan. Yaşama daha sıkı bağlanıyor, çıkarlarımızı düşünüyor ve memleketimize daha yararlı olmak için çırpındıkça çırpınıyorduk. Kimimiz tarih yazıyor, kimimiz talihinin sessiz ve ıssız girdaplarına gömülüyordu; her şeyden bihaber. Çok kayıp veriyor, yavaş yavaş yalnızlaşıyorduk; hedeflerimize koşarken. Amaç güzeldi ama yollar çirkindi. Bir kısmımız yolların çirkinliğine katlanıyor tarih sahnesine çıktıkça; güçleniyor, güçlendikçe; bir basamak daha ilerliyorduk.

Basamaklardan çıkarken düşünüyorduk bizi buralara getirenleri ama ulaşamıyorduk, yetişemiyorduk zamana. Belli bir süre sonra yine anımsıyorduk ama, bu seferde işler, sorumluluklar takılıyordu ayaklarımıza. Nice dahinin tarihin akışını değiştiren insanların hep öğretmenleri vardı, onlara bu bilinci aşılayan, hayatına yön veren yöngeçler vardı. Bizlerse dahiyi görmekten, surete bakmaktan özü önemsememiştik çıkarların boy ölçüştüğü dünyamızda. Nice büyüklerimizi yetiştirmişlerdi; tarihimize yön vermiş, milletimizi yüceltmişlerdi; öğretmenler. O zaman onları yüceltmeli, değerlerine değer katmalıydık her dem.

Zamana yenilmemeliydi sevgilerimiz. Sahte dünyada tek gerçek olarak kalmalıydı; öğretmenlerimiz, yaşadıklarımızı anlattığımız dostlarımız, tarih sahnesine çıkaran emektar eller… Bizim basamaklarına yavaşça çıktığımız tarihte, siz neden gömülürsünüz kendi sessizliğinize?

 
Toplam blog
: 21
: 411
Kayıt tarihi
: 21.09.06
 
 

Çalışmayı ve okumayı seviyorum. Uyumayı sevmiyorum. Herşeyi bilmek istiyorum. Bütün insanları tanıma..