Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim evin halleri - 8

Bizim evin halleri - 8
 

Bizim evin hallerini yazmaya epey bir ara vermiştim, aaa epey de bir haberler birikmiş meğerse…

Hoşuma gidiyor, yazıyorum, sonra dönüp okuduğumda yaşarken farkına varamadığım bazı şeyleri dış göz gibi yorumluyorum!...

Efendim, bizim evin hallerini yazmadığım arada, zorunlu olarak emekli oldum, haberiniz ola…

Çalıştığım şirket batmıştı, maaşlar içeride kuzu kuzu yatmış, ha toparlandı ha toparlanacak derken kenarda köşede duran az buçuk birikim de bize elveda demişti, bu sayede…

Emeklilik günümü doldurunca, emekli olayım madem bende dedim, üstelik laf aramızda birkaç ay da erteledim, İtalyan’lar ile işbirliği yapılacaktı, İtalyan ve Yunanlılar ile çalıştığımdan bilirim, Avrupalı anlamaz emekli olmuş insanın çalışmasını diye askıya almıştım ama baktım paralar suyunu çekti, şirketin de ne olacağı meçhul, en azından emekli ol, ev geçindiren kadınsın, üstüne bir de yeni bir iş bulursun dedim…

İçeride kalan haklarım mı, offf off…. Üstüne bir bardak soğuk su içtim! Hem de, dürüstlük adına, patronun yurt dışındaki bazı işlemlerini takip ederken haberim olduğu üzere, milyon dolarlar tutarında işler kotardığına aracılık ede ede!...

Ehhh, salak da diyebilirsiniz, mahsuru yok bence…

“Salak ama dürüst, en azından!” Gururlu fakir genç durumu!...

Yeni bir iş de bulamadım hali hazırda, arada kız kardeşimin mezeci dükkanına yardım ediyorum da, emek harcamamak ve az buçuk para kazanmamak psikolojisinden yırtıyorum!...

Bu dönemlerde ayakta durmama yardımcı olan kardeş, anne ve dostlarıma teşekkürlerimle…

Zorunlu bir durum olduğu için bu emeklilik mevzuu, vallaha hala anlayamadım ben bu durumu!

Hiç de emekli gibi hissetmiyorum kendimi, hem de emekli olup da köşeye oturacak şartlara da sahip değilim hattı zatında…

Ama, bu kilo almamı engelleyemedi, ahhh menopoz da yapıştı bağrıma, sistemli yaşantıma da bir haller oldu “Amannn, bulaşıklar mı, dursun ay, hallederim eninde sonunda!”…

Hele bir makinedeki temizleri boşaltayım, yok yok… Sanki uykumu tam olarak alamadım, şöyle biraz uyuyayım önce, nasıl olsa bana ait gündüz ve gece…

Aman, her şeyi bir erteleme, bir erteleme…

Ertelenmiş tüm şeylere inat mı, psikolojim mi bozuldu ne?

Göbeklendim resmen, can simidi taşıyorum belimin ortasında, içime çekebiliyorum da, çek çek nereye kadar, nefessiz kalıyor ay insan!...

Geçen gün Hakançım ile Kemeraltına gittik, Beş Liraya pijama takımı gördüm, atladım üstüne elbette de…

Dükkandan çıkar çıkmaz biraz anladım sanki meseleyi, işportacı ruhu vardır da bende, ucuz buldum mu almadan duramam, ucuz bulduğum ve kullanmadığım tonla şeyler ile dolaplar dolar, yine de giyecek bir şey bulamam, “şekerim ne diye ben bunu aldım ki, ev çatı katı, cehennem sıcağı, minicik şortlar ile terlerken, kısa kollu tişört altı bermuda…

Bu arada adama da demişim ki alırken, hah, namuslu namuslu yatarım işte, ne güzel!...

Hey Allahım, Hakançım bilgevari bir koca adam, yanında tombalacık Halime tarzı bir kadın, adam uyku uyuyamamıştır eminim bütün gece… Kesin karı koca zannetmiştir!...

“Ne yani, ne demek istedi şimdi bu kadın böyle?”…

Bir de çantalar satılıyordu, yine beş Ytl’ye, hani içine koy geceliğini, terliklerini,ilaçlarını, vs… git kal arkadaşının evinde tarzı…

Anneme alayım dedim, oysa çok daha kaliteli olan ve aynı işi görecek çantaları, bavulları var ama, işportacı ruhu var dedim ya bende, almadan duramam…

Aaaa, yoksa ben mi kullansam ne diye çark ettim!...

Bu arada, aman yanlış anlaşılmayayım, deli bir mum tüketicisiyimdir, hoş objeler peşindeyimdir, onlara verdiğim paraya acımam da, işte böyle bir algıda seçiciliğim var!

Biraz önce oğlumla hoş bir sohbet paylaştık, akabinde kaç gündür duran şu pijamayı bir deneyeyim dedim, öyykkkk…. Anneanne tarzındayım neredeyse!... Hoş, anneanne olamam, babaanne demek lazım!

Ayy, çok komik, yıllar önce oğlum henüz küçücükken, heveslenirken ailesi olup da çocuklarının olacağına, anneanne olacaksın demişti bana, ben de “Yok anneanne değil, babaanne olacağım” demiştim de, “Hayır!.... Sen babaanne olamazsın!… diye çemkirip ağlamıştı zavallıcığım…

Neyse… Öyykkk görüntülü pijamalarım ile geçtim oğlumun karşısına.

- Anne!!!!!

Aaaa… Bak, bir de bu çantayı aldım kuzucuğum, yalnızca beş liraya…

-Anne!... Torun mu istiyorsun, onu söyle!...

Hani geçenlerde de almıştın ya ayaklarım ağrıyor diye anneanne-babaanne ayakkabısı! (Ortopedik demek istiyor)!...

Bir de bunlar, ohha yani anne, torun mu istiyorsun ne!

Ayy, yok beeee!..

Hani nerede mini şortlarım benim, “Anneee, sana bir çanta ve pijama aldım, beğenir misin bilmem ama, gelirken getiririm…”


Gülgün Karaoğlu

Haziran,22/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..