Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim evin halleri – Deliyim ben!

Bizim evin halleri – Deliyim ben!
 

Sıkılıyorum ben bayramlardan! Vallaha da öyle! Özel hiçbir şey yapmak istemiyorum, her bir günden, hele ki şimdilerde yeni bir iş bulamadığımdan hep evdeyim, hiçbir farkı yok bence, hatta yaptırımlar yüzünden diğer günlerden daha bir ağır hissederim kendimi!

Belki de bunun en büyük nedenlerinden biri dargınların barışma vesilesi olarak ortaya getirilmesidir ki, dargınlığa karşı olan biri olarak barışmak için vesile olarak bayramları kullanmak pek bir anlamsız ve samimiyetsiz gelir!

Darılıp, küsecek kadar ne çözülemeyen bir problemin olur da, o problem bayram gelince şıp diye çözülür?

Onun yerine, diyelim ki oldu böyle bir dargınlık, özlediğinde, dargınlığı anlamsız bulduğunda aramak daha samimi değil midir sizce de?

Bir diğer nedeni de, işin iyice ranta dökülme olayıdır!

Eskisi gibi yama yama üstüne dolaşılmıyor, yılın birçok ayı ama kaliteli, ama ucuz, sürekli bir şeyler alınıyor, bayram alışverişi diye tüketiciyi aşka getirip de tüketmenin anlamı var mı?

Satın alma gücü olmasa da, bayramdır diyerek harç borç bayramlık giysi, tatlı, şeker almak zorunda hissedenler, ayıp olmasın diyerek komşu ziyaretlerine gidenler, giderken son paralarıyla tatlı paketini eline takanlar…

Dedikodular…

Gördün mü Aysel yeni kazak almış! Ayol nereden bulurlar bu parayı, çalarlar mı, çırparlar mı anlamadım vallahi!

Ne pinti şu Mehmet’ler, giderken fıstıklısını almıştık biz, onlar gelirken cevizlisini almışlar baklavanın, üç liranın hesabını yapıyor namussuzum!

Ayol sen kaçar para verdin ağbinin çocuklarına, o bilmem ne kadar verdi bizimkilere de…

Bunun neresi bayram ayol, neşeli geçmesi gereken bir işkence!

Yok, ben almayayım!

Eşofmanlarımı çıkarmadım iki gündür üzerimden, tatlı da yapmadım, şeker, çikolata da almadım!

Bayram diye değil, ama denk geldi, tüm dostlar bir aradaydık, dostlarımın canı çekmiş, çiçek getirmiş… Evin içi çiçek bahçesi… Canlarım benim!...

Ne zamandır Öslem’le bir araya gelemiyorduk, bir fıstık olmuş mübarek (Maşallah!), görmeyeli üç hafta mı olduydu ne…

Münoş da öyle!

Oğlumun arkadaşları son zamanlarda evimizi cıvıldattı, Burak ve Orçun artık üniversite öğrencileri ve İzmir dışında okuyorlar, bir araya gelişleri muhteşemdi! Berkay oğlumla yaşıt, henüz lise öğrencisi, Oğulcan’ın ilkokuldan bu yana kankası!

Son zamanlarda daha bir sık kalır oldu bizde, kahkahaları beni uyutmuyor gerçi ama o keyiflerine tanık olmak var ya, yaşadığını anımsatıyor insana!

Özgün, Öslem ile Taykun’un oğlu, kan olarak değil ama yürek olarak yeğenimdir kendisi!

Bayramın birinci günü, babası bizdeydi, Özgün’cüğüm de bize uğradı tabii ki… Gülgün Teyzesi her zamanki gibi sabahlamanın dengesini tutturmak üzere uyuma çabalarındaydı, ama ne mümkün! Zırt telefon, pırt Maia havlar, Taykun’un telefonu çalar, arada bir “Yeter!” diye bağırsam da, arkasını takip eden kıkırdamalarımdan höykürmemin gerçek olmadığını anlarlar!

Böyle bir durumdayken ben, Taykun otuz santim ötemdeki bilgisayarda oyalanırken, Özgün’cüğümün gelip de yatağımın kenarına oturup, “Aslında bende uykusuzum Gülgün Teyze…” deyişiyle, ne yaşı, ne yakışıklılığı, gel kuzum yan tarafa da sen yat… Oyyy, kıyamam ben bu yakışıklılara, bit kadarlardı ay ayol!

En sevdiğim anlardır: Büyüdüler, boy aynası önünde kendilerine bakışlarını dinlenmek üzere yattığım yatağımdan görüyorum, en çok da, yanlarındayken ben aynada kendilerine bakışlarını sakınmamalarını seviyorum! Yan dönüyorlar, bir saç düzeltip, bir diğer tarafa!

Omuzları dikleşmiyor mu, hah işte budur arkadaşlar diye çığlık atarak el çırpasım geliyor, duruma göre bazen yapıyorum bile! Bazen, fazla da üzerlerine gitme diyorum! Oğlum uyarıyor da sonrasında, anne… Utandırdın çocuğu! Ay aman annem, o da bilmiyor mu onu ne kadar çok sevdiğimi?

Yani, işte böyle, bayrama ne hacet, herhangi bir hafta sonunda da yaşanabilecek şeyler!

Hoşluklar, keyifler için bayramları beklememek gerek diye düşünüyorum, katılanlar olur, katılmayanlar da, aynı ya da ayrı fikirlerde olsak ne olur aslında, mühim olan yaşarken kendine ve sevdiklerine ortak mutluluk alanları yaratmak! Bu alanları yaratırken de, bir başkalarının mutluluğundan çalmamak!

“Deliye her gün bayram!” dedikleri bu mudur, öyleyse itiraf ediyorum seve seve: Ben deliyim! Göğsümü gere gere!...

Gülgün Karaoğlu

Aralık,10/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..