Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim evin halleri – Gülüşüyoruz…

Bizim evin halleri – Gülüşüyoruz…
 

Kaynak: İnternet


Son katta oturmak ne zormuş, yazın İzmir’in sıcağında bir cehennem, kışın ise bir buzhane, bahar geldi neyse…

Şu bir-iki ayı iyi değerlendirmek gerek diyerek kıpırdanmalar başladı ev içinde, yazın ancak gece nefes alınabiliyor diye, kışın da yazdan kalan alışkanlıkla geceleri yaşar, gündüzleri uyur vaziyetteydik zira!

Oğlumun ufak bir diş problemi vardı, benimse yıllarım dişçi koltuğundan geçmiştir, teşhislerim bu nedenle gayet iyidir de, tedavi pratiğim pek yoktur, yoksa diploma almamda neredeyse bir problem yoktur!

Görünüşte diş macunu reklamlarına çıkacak kadar düzgün, pırıltılı dişler, içleri kofmuş meğer!

Gerçi yıllar içinde tedavilerin bir bölümü olan kaplamalar düzgün dişlerimi sıkıştırıp üst üste bindirmiştir ya, o başka…

Peşini de bırakıyoruz aslında, az buz bir para değildi ödediğim…

Her söylenen yalan, her şikayet provokasyon deniyor ya hükümet tarafından, vallaha külliyen yalan, hayatımda ilk kez hem oğlumu hem de kendimi diş polikliniğine götürdüm! Evimizin yakınlarında Allahtan!...

Dakika bir gol bir oldu tabii! Kaydımızı yaptırıyoruz, hanım kızın karşısındaki koltuğa oturmuşum, oğlum ayakta yanımda duruyor ve diğer yan tarafımda da bir bey… İşlemimizi yapan hanım kız gerçekten pek hanım, yardımsever ve kibar, bizim işlemimizi yaparken bir taraftan da soruyor “Sizin neyiniz vardı?” “Damağım kırıldı!” diyor adam…

“Eyvah! Nasıl oldu bu böyle?” diye soruyorum, aldığım yanıt: Dili ile itelenip de bize gösterilen protez damak!

Oğlum dalga geçiyor sonrasında, anne damak nasıl kırılır ki başka diye…

Ne bileyim oğlum, bende onu merak ettim ya zaten, ama protez aklıma gelmedi vallaha!

……

Özel diş hekimi gibi olmuyor bu işler, kısıtlı paranın gözü kör olsun, oğlum değil de, ben o yolu daha çok gidip geleceğim gibi gözüküyor! Aslında poliklinik tertemiz, sistemini oturtmuş, hekimleri işlerinin ehli, randevu sistemiyle de çalışıyorlar elbette de, özel diş hekimi gibi bir gün sonraya değil de bir hafta sonraya randevu veriyorlar…

Poliklinik pek uzak değil, ancak geçilen yollar üzerindeki evler, insanlar şekil değiştiriyorlar, sanki bir şerit var, o şeritten geçildikten sonra başka bir kültür başlıyor!

Geçen gün röntgen çekimi için giderken sırta asılan bir çanta tercih etmiştim, şıklıktan falan değil, amacım omuzlarımın ağrısını eşit ağırlık taşıyarak azaltmak, ancak şerit sonrası yolda rastlaştığım hanımlarda yanındaki ile sohbeti kesecek düzeyde bir ilgi gözlemledim, ancak yine de pek hızlı yürüyüşüme verdim!

Aynı çanta ile bugün aynı yoldan dönerken karşımdan gelen iki erkek ilkokul öğrencisi vardı, göz göze geldik, gülümseyerek geçerken, muzipçe olanı seslendi “Teyze! Kaça gidiyorsun sen?” Döndüm gülümseyerek, “Dörde mi, beşe mi gidiyorsun Teyze?”

“Neden sordun ki?”

“Çantanı asmışsın sırtına!”

Güldüm, yürüdüm…

Eğlendik karşılıklı…

Şeridin ötesi o çantaya alışıktı, görmezdi bile belki, dalga da geçerdi ama çaktırmazdı ya da, kendi arkadaşları arasında gülüşürlerdi, ama öyle de doğaldı ki kerata! Umuru dahi değildi! Belki de çok emindi, böyle bir şeyden dolayı annesi ya da babası onu kınamayacaktı!

……

Bahar geldi dedim ya, tam da bu zamanlardaydı sanırım, iki sene önce, ben şirkette oğlum evde, evet pek severek çalıştığım bir işim vardı o vakitlerde, görüntülü konuştuk iki dakikalık msn’de, sonra oğlum yazdı ki “Camı kapatıyorum anne!”

“Kapat kuzum, üşümeyesin! J)) Bunlar aferin anlamında…”

“Anneee…. Kamerayı kapatıyorum!”

“Hah, eee, tamam, onu da kapat…”

……

İşim gereği teknolojiye pek de uzak olmamakla beraber, yaşlandıkça algılayış azalıyor ondan mıdır, yeni teknolojilere ve deyimlerine adaptasyonda geciktiğimizden midir ne, ya da oğlum değil de bir başkası deseydi şıp diye anlar mıydım, yine de pek değilim!

Annem örneği vardır çünkü önümde…Maşallah çok akıllı, becerikli bir kadındır kendisi, Allah uzun ve sağlıklı ömür versin, mesela düzenli izlediği, dinlediği programlar vardır, Balbay’ın en iyi takipçilerindendir kendisi, öyleydi yani, Balbay konuşamıyor artık bildiğiniz gibi, hatta hep dert yandığı bir konudur, “Programı dinliyorum kızım, yayın akışında bir problem yok, radyomda bir sıkıntı yok, ne zaman Balbay’a bağlanıyorlar, yayın kesiliveriyor!” diyen anneme cep telefonu aldıktan bir süre sonra telefon açmıştı bana, “Kızım Metin mesaj bekliyormuş benden!”, “Kim bu Metin ben bilemedim, acaba babanın lokmasını döktürdüğümüz adam mı?”

“Anne o adam neden seni arasın, dur bir bakalım…”

“Metin… Babanın bir zamanlar arkadaşı vardı, o olmasın sakın!”

“Annem… Bakarız, aradı mı tekrar?”

“Yoo…”

Annemim mesaj bekleyen Metin’i, pek aşina olmadığımız cep telefonunun “metin mesaj bekliyor” yani, “Bekleyen yazılı mesajınız var” versiyonuymuş meğer!..

Hepi topu GSM operatöründen gelen bir bildirimmiş ancak tabii ki aile içinde bu metin ayrı bir “Metin” oldu gitti!...

Ara ara soruyoruz, “Anne, Metin’den ne haber, cevap bekliyor mu senden?” ya da az biraz kapıyı geç açtığında “Metin’i mi saklıyorsun anne yoksa?” diye gülüşüyoruz!

Biz annemle, çocuklarımız bizimle, bazı çocuklar başkalarıyla gülüşüp gidiyoruz işte!...


Gülgün Karaoğlu
Mart,10/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..