Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim Evin Halleri – Of offf!...

Bizim Evin Halleri – Of offf!...
 

Kaynak:İnternet


Evde bir oflamadır, puflamadır gidiyor son günlerde, bahar gelsin mi gelmesin mi kararsızlığı yaşarken bizler de savruluyoruz bir o yana, bir öte tarafa; Gülşin’imin kulakları çınlasın, “Gülgün be, vallaha kırkından sonra her yıl geriye gidiyormuş insan” dediydi de, inanmadıydım!

Mevsimler daha bir vuruyormuş insanı, durduk yerde kötü hissedebiliyormuşsun kendini, hiç büyümeyecek sandığım içimdeki küçük kız bile evlenme yaşı gelmiş de geçmiş hanım kızlar edebiyle oturuyor oturduğu yerde!

Yani, varın gerisini siz düşünün!

Bir bara gidip de canlı müzik dinlemeyeli neredeyse yılını dolduracak, vay be! Makyaj yapmadan çıkıyorum sokağa artık mesela, ayol tırnağımın ucundaki oje dökülmüş diye bakkala gitmeyen bir kızdım şahsen!

Anneannemin şakağında bir siyah nokta vardı, nasıl ısrar ederdik izin versin de çıkartalım diye, elletmedi rahmetli, nasıl şaşırırdım insanın yüzünde böyle bir nokta olacak ve çaresine bakılmayacak; peh!

Meğerse insan artık ilgilenmiyormuş o kadar yok sivilcem mi var, siyah mı noktam, göz kenarlarımda hafiften kaz ayakları mı oluşmaya başladı, amanın dünyam mı karardı!

Eh işte, bir sivilcenin dünyayı karartmayacağını anladıktan sonra oluyormuş bunlar, elimden düşmeyen aynaları nerelere koyduğumu unutmam da bu yüzdenmiş, anladım, o aynalar ki yıllar boyu en ışık alan pencereye ya da koltuğa dayandırılır, karşısında mikrobiyolojik araştırmaları aratmayacak bir çalışma başlatılırdı: minik bir nokta mı baş gösteriyor, amanın yoksa kirpiklerim mi kırılıyor?

Bir de işin şu tarafı da varmış, göz de görmüyor artık anacım, göz görmeyince de gönül katlanıyormuş yani; acı vermedikten sonra ne sivilceymiş ne siyah noktaymış, görmediğinden ancak acı varsa anlıyorsun ki, siyah noktalar acı da vermez yani eninde sonunda; anneannemi anlama noktasına gelmiş bulunuyorum yani kısaca…

Of ve de pufların bir bölümü yaşlanma belirtileri ile ilgili olsa da, bir bölümü de siyasal komediden dolayı; komediye gülünür gerçi de, bizimki kara mizah, vaktin daraldığını gördükçe gülüp de geçemiyor işte insan!

Üstüne vazife gibi düşünüyorsun da düşünüyorsun, yok hadi kendinden geçtin çocuğun için, vicdanın için bir şeyler yapmak istiyorsun ama bir bakıyorsun neredeyse tutulmuş tüm yollar, kahırlanıyorsun… Offf!

Ekonomi yerlerde, adamlar bir kamyonun peşinde; puffff!

Oğlum kendini bulma çabalarında, yollar deniyor, vazgeçiyor dönüyor, vazgeçmeyip inat ve ısrarla ilerliyor, pişman oluyor, pişmanlığına kılıf uydurmak istiyor, bir süre sonra vicdanı devreye giriyor; offf!

Maia gezsin istiyor, haklı yavrum, dört duvar arasında sıkılıyor, bir bana bakıyor, bir oğluma; yine hayır yok bunlardan bana diyor ve bir puflayıp uyumaya çalışıyor…

Tabii ki en ufak ses bas bariton sesiyle havlamasına neden oluyor; genetiğinde olsa dahi, deşarj olamadığından havlıyor garibim fazladan!

Hayvanların bu kadar zeki olduklarını bilmezdim, anacım Maia neredeyse her şeyi anlıyor, işine geldiğinde elbette!

Benim kanka Hakan genelde her akşam bize uğrar, Maia gezmemiş, ya da gezmesi yeterli gelmemişse onu kapıda karşılarken daha mel mel bakarak derdini anlatır; gezmesi yeterli gelmiş ve ola ki o saatte şekerleme yapıyorsak, kapının sesine dahi cevap vermez; duydum ama duymamazlığa geliyorum, biz uyuyoruz, rahatsız etme ve git düşüncesiyle bana sokuldukça sokulur! “Çıt” sesine bas bariton sesiyle havlaması bir türlü sonlanmayan Maia’dan “tıs” sesi dahi çıkmaz!

Maia ile bir şeyin farkına vardım: İnsanların yemek yerken ve uyurken çıkardığı sesler bir diğer insanı yeri gelip de rahatsız edebiliyor, bir bebeklerin bir de hayvanların o tür seslerine sınırsız tahammül gösteriyoruz, hatta tahammül ne kelime, mutlu oluyoruz!

Bebek ve köpeğin “horr” ve şlap şlup” seslerine bu kadar sevgiyle bakarken niye aynı konumda olanlara tahammülsüzlük gösteriyoruz?

Oysa, her birimiz biliyoruz ki, bizler de an geliyor aynılarını yapıyoruz!

Bakınız, çözümlenmesi gereken bir konu daha, hafife almayın, çözümlense inanın kaç milyon aile kurtarılır!

Öyle değil midir, sevgili iken yanınızda geğirmez, esnemez, pırt da yapmaz, birlikte yaşamaya başladıktan sonraya denk gelir bu iğrenç şeyler; aynı iğrençlikleri yapıyor olmamız da durumu değiştirmez, zira yanında yapmamak için olanca çabayı harcıyoruzdur diye düşünürüz, bizden gelen sesler kaçaklardır, ondan gelenler “Off ya, olmamalıydı bu!”

Bebek ve hayvanlara gösterdiğimiz anlayış ve hoşgörüyü demek ki kendimize de yalnızken gösteriyoruz, ancak bir başkasına asla!

İnsan olmamızdan mı utanıyoruz ya da utandırılıyoruz da, insan doğasına ait bazı şeyleri karşımızdakinde gördüğümüzde katlanamıyoruz?

Offf… Of!

Ne garip işlerle harcanıp gidiyoruz!

Gülgün Karaoğlu

Mart,12/2010

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..