- Kategori
- Siyaset
Bizim için doğru çözüm
tarafların adaleti terazide eşit olmalı
Çözüm, tek taraflı olmaz. Her iki taraf da çözüme olumlu yaklaşırsa netice alınır.
Eğer her iki taraf çözüme olumlu yaklaşmazsa o zaman netice almak mümkün değil.
Önce anlayış birliği olmalı, iyi niyet olmalı ve istek olmalı. Karşı taraf sürekli kendi için doğru olan çözümü ifade ediyor. Onlar için en doğru çözüm, Kıbrıs Türkleri’nin kendilerine tabi olacağı, “Kıbrıs Cumhuriyetine” yama olmalarıdır. Bunun için de, işlerine gelen, tek kimlik ve tek egemenlik olgusunu kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.
Görüşmeler süresince gördüğümüz ve anladığımız açıkca şudur: Rumların düşünceleri ve önerileri bizi egemenlikleri altına almak istedikleri yöndedir.
Peki bizim için doğru olan nedir ?
Kıbrıs adası üzerinde barış ve özgürlüğümüzün devamı için en başta güvenlik çıkarlarımıza uygun bir çözüm olmalı;
Mutlaka, Anavatanın etkin ve fiili garantörlüğü devam etmeli;
Adil ve Kalıcı bir çözüm, Kıbrıs Türk halkının hak ve kazanımlarını koruyabilecekleri bir çözümdür.
Kendi kendimize düşüp birbirimizden şüphe duyup birbirimizin psikolojisini bozmak yerine; Annan Planına evet diyerek barış istemini ve iyi niyetini ortaya koyan Türk tarafına verilen ve tutulmayan sözlerin hesabını sormalı ve özellikle de Kıbrıs Türk halkına uygulanan ve uygulanmakta olan ambargolar ve izolasyonların derhal kaldırılmasını güçlü bir sesle talep etmeliyiz. Hatta çok önceden bunu yapmalıydık.
Bizlerin azınlık statüsünde değil, eşit bir taraf olduğumuzu davranışlarımızla da kanıtlamalıyız.
Bulunacak çözüm, sadece Rum tarafına menfaatler sağlayan bir çözüm olmamalı. Tarafların eşit olarak kabul edildiğini, önlerine konan şartlarla çok daha iyi anlayabiliriz. Dünya güçlerinin, “zor” olanı bize, “kolay” olanı da Rum tarafına kabul ettirme gayretlerine sessiz kalmamalıyız.
Adada eşit statüde iki farklı ırk yaşamaktadır ve onlara ait iki farklı dil ve iki farklı din vardır.
O halde; tarihten de ders alarak bir daha çatışma ortamı yaşamayacağımız bir geleceğe sağlam adımlarla ve bu gerçekten yola çıkarak imza atacağımız hale getirmeliyiz.
İki eşit halkın ve iki eşit devletin taraflarca kabulü, Kıbrıs Türk Halkının onaylayacağı bir çözüm için olmazsa olmaz olarak kabul görülmelidir.
Dolayısıyle; bu çözüm için nihai karar , ne hükümetin ne de muhalefetin tek başına verebileceği bir karardır. Bu kararı halkın kendisi verecektir.
Kıbrıs davamızda bizim beklediğimiz şey adalettir. Adaletin tecellisi için de 24 Nisan 2004’te atılan adımla bize yaşatılan birçok adaletsizlikler olmuştur. Ödüllendirilmesi gereken taraf bizken, cezalandırılan taraf olduk.
Bugüne kadar görüşmeler sürecini tıkayan taraf GKRY tarafıdır. Hiç bir zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı bu süreci tıkayan taraf olmamıştır. Olmadığını kanıtlamıştır.
Türklerin topluca kuzeye kaçmaları, güvensizlikten bir kaçıştı. Özgürlüğe ve bağımsızlığa kaçıştı. Baskı ve zülümden kaçıştı. 1974’te, güneyde yaşayan Kıbrıs Türk halkı, sadece can güvenliği için, arkasına bakmadan evini malını terk etmiştir. Yıllarca evlerinden köylerinden olan Kıbrıs’lı Türkler’e, ne malları, ne de katledilen canları için hiç bir tazminat ödenmemiştir.
Bugüne baktığımızda maalesef, Orams, Arestis gibi davalarıyla, bilinçli veya bilinçsiz yapılan birçok ihmaller ve hatalar, KKTC’nin aleyhine gelişmeler sağlamıştır. Alınan ve alınacak olan kararlarla, KKTC bir çıkmaza sürüklenmektedir. Özellikle ABAD kararlarını da dikkate alarak neyi müzakere edebileceğimizi bir kez daha düşünmeliyiz. AB komisyonu raporu için ne kadar ses çıkardık, yeterince protesto ettik mi?
Tüm bu yaşananlar karşısında bir ortak akıl yolu ile bir çıkış yolu yaratabildik mi?
O halde daha ne bekliyoruz? Ülkede, “Ulusal Konsey” yok, “Ulusal Birlik” yok, ”Ulusal Karar” yok ! Peki “ulusal beklentilerimiz” ne olacak? Güvenli geleceğimiz, gelecek mi?
1963-74 arasında Türklere yapılanları, tazminat konusunu olarak niye gündeme getirmiyoruz?
İnsan hakları varsa her millet için vardır. Zaman sürecinde tarifsiz ve telafisi çok zor yaralar yaşayan Kıbrıs Türk halkı için en doğru çözüm haklarını elde ettiği çözümdür ancak.
Bunun için de birlikte hareket etmek zorundayız.
Yoksa alternatifsiz değiliz. Çözümün en garanti alternatifi de KKTC’nin tanınmasıdır.
Kısacası, en erdemli değer "adalettir". Çözümün de adaletli olanı sürdürülebilir olandır. Tabii ki; adaletten daha önemli olan gerçek BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK gerçeğidir. Bağımsız ve özgür olmayan toplumlar asla gelişemez kurumlarını oluşturup erdemli bir toplum oluşturamazlar. Boyunduruk altında yaşadıklarından kendilerini asla ve asla ifade edemezler. Tarih sahnesinden yıkılıp giderler.
Dolayısıyle, bizim için doğru olan çözüme doğru yol alalım.
Emine Sütcü
24 Aralık 2008