Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '14

 
Kategori
Magazin
 

Bizim neden böyle dizilerimiz yok?

Bizim neden böyle dizilerimiz yok?
 

Kanallarımız, maşallah dizi eksikliğini hiç hissettirmiyorlar ekran başındakilere. Ne var ki, bunca bolluğa rağmen gün oluyor kimi yerli kanallarda yayınlanan yabancı dizilerin içeriklerine bakıp ‘Neden bizim yapımcılarımız da böyle işler üretmiyorlar’ diye imrenmekten de kendimi alamıyorum doğrusu.

‘Bataklık Cinayetleri’ ismindeki Discovery dizisi bunlardan biri…

İzleyiciyi, Amerika’nın güneydoğu eyaletlerindeki bulanık sulara götürüp, oralardaki bataklıklarda gizlenmeye çalışılan cinayet sırlarının çözümüne ortak eden ‘Bataklık Cinayetleri’, en karanlık sırları barındıran yosun kaplı ağaçlar, çıkmaz yollar, eski rıhtımlar ve tropikal ormanları keşfetme fırsatı yaratan bir dizi. Araştırmacı ruhlara hitap eden bu yapım aynı zamanda gizemli suç mahallerinin tetkikine de farklı bir örnek.

***

‘Uzaylıların Sırrını Çözmek’ adıyla yine Discovery’de yayınlanmaya başlayan bir başka dizi de yıllardır merak edilen UFO’ların sorgulandığı bir yapım.

Dört profesyonel UFO araştırmacısından oluşan bir ekibin, yaşanmış olayların üstüne gittiği dizide, uzay ve havacılık mühendisliğinden alınan bilimsel açıklamalardan birebir kaçırılma deneyimlerine kadar pek çok farklı bilgi birikimi bir araya getirilmiş.

Dünyamızda uzaylıların da yaşamakta olduğuna dair artmakta olan iddiaların arkasındaki gerçeği bulmayı amaçlayan ‘Uzaylıların Sırrını Çözmek’, bilimkurgu türüne ve insan ötesi canlılarla ilgili hikâyelere ilgi duyanları memnun edecek türden.

***

İkinci sezonuna kardeş kavgasının damga vuracağı CNBC-e dizisi ‘Vikingler’ ise Rüzgârın Çocukları’nın maceralarıyla tarihe uzanan bir yolculuk.

‘The Tudors’ ve ‘Camelot’ gibi dünya çapında beğeni toplayan tarihi dizilerin yazarı Michael Hirst tarafından yaratılan efsane dizi ‘Vikingler’, belgesel tadında tarih anlatımından hoşlananlara yönelik bir kurmaca. Birinci sezonu izleyenler bilir… Öyle ‘Spartacus’ gibi erotik sahneler veya komplolar yok ama savaşlarıyla, kaliteli sahnelerdeki düz akışıyla tarihi, tarih gibi görmek isteyenler için biçilmiş kaftan.

***

Belgesel tadındaki bu kurgulara örnekler sıralamakla bitmez.

Peki, bizde böylesi diziler mevcut mu? Ne gezer.

Oysa izleyici kitlesi hiç de azımsanacak oranda değil. Özellikle de gençlerden bu türdeki yapımlara yoğun ilgi var.

Öyle ki, internetten indirip izleyenler veya Türkiye’de bir süre sonra yayınlayan kanallardan takip edenler, yerli dizicilerimizin bu içeriklerin benzerlerini işlemeleri için yeterli motivasyonu yaratacak kadar çok.

İçerik oluşturmak için malzeme derseniz, iz sürülecek konudan veya tarihi öyküden bol bir şey yok ülkemizde!

O halde neden bir Allah’ın kulu da çıkıp bu tarzda çalışma yapmaya yönelmez?

Şimdi denecektir ki, belgesel yapımlarımız dolu. Tamam da benim bahsettiklerim öyle elde mikrofon dağ bayır koşturma görüntüleriyle doldurulan belgesel tür değil ki… Belgesel tadında kurmaca eksikliğini işaret ediyorum ben! Kaldı ki illa da yabancılarla aynı formatta olması gerekmez. İstendiği takdirde rahatlıkla kendi tarzımız yaratılabilir.

Şimdi bir bakalım… Tek bir tane uzaya yönelik konuların işlendiği adam gibi bir bilim kurgu dizimiz var mı? Yok.

Neden? Çünkü maliyet gerektirir ve uğraşmak ister!

‘Türk’ün Uzayla İmtihanı’ diye bir komedi-bilimkurgu yapılmıştı iki yıl önce… Bir ümit olabilir, devamları için örnek teşkil edebilirdi. Ancak her şeyin suyunu çıkartma merakımız yüzünden abartılar ve saçmalıklarla doldurulan dizi, minibüs muhabbetine bağlanarak 9 bölümde reyting uzayında kaybolup gitti. Böylece Türk’ün uzayla imtihanı da sınıfta kaldı.

***

Beceremediğimizden değil, becermeye gönül vermediğimizden başlamadan biten uzay maceramız gibi gizemli olayların konu edildiği yapımları da dizicilerimiz es geçiyor. Gerekçesini sorsanız, ‘İzlenmez’ cevabını alırsınız. Sanki kendileri adam gibi bir iş ortaya koymuşlar da millet izlemiyor!

Alın size ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ örneği… Doğaüstü güçlere sahip gençlerin öyküsü bal gibi de izleniyordu. Ancak her iyi işin dibine darı ekme huzursuzluğu devreye girince apar topar ekrandan yollandı. Oysa daha bol efektlerle güçlendirip, senaryoda biraz daha titiz bir çalışmayla işi çok daha ileri götürmek mümkündü. ‘Bu izleyiciye bu kadarı yeter’ mantığıyla gerek duyulmadı herhalde.

Filmlerinden dizisine hep tartışılan ve bundan dolayı hakkıyla bir örnek üretmekte zorlanılan bir diğer tür, tarihi yapımlar…

Siz bakmayın ‘Muhteşem Yüzyıl’ın tuttuğuna. Hep dediğimiz gibi Hürrem faktörü olmasaydı tıpkı ‘Fatih’ dizisi gibi o da kısa sürede yolcu edilirdi. Buradaki kısırlığın nedeni de, tarihi tarih gibi yansıtmaktan korkar oluşumuz!

Tarihteki eksiği gediği sorgulayan veya yaşanmışlıkları kurgularla süsleyen, derhal hedef tahtasına konuyor. Düşmanı anlamsızca küçültmek, tarihi kişiliklerimizi abartılarla yüceltmek Yeşilçam filmlerinden günümüze vazgeçilmeyen bir kural olunca, haliyle diziciler de ‘The Tudors’ veya ‘Vikingler’ benzeri adam gibi tarihi yapımlar ortaya çıkartma kısırlığı yaşıyor. Tarihi dizileri tiyatro misali dört duvarın arasına kıstırıp aksiyondan eser bulunmayan beş on askerden ordular oluşturmakla yetiniyor.

Dizilerimizin yabancı ülkelere satılmasıyla övündüğümüz bu günlerde gönül ister ki, artık üçlü aşk dramalarından veya şive-töre sarmalındaki hoyratlıklardan bıkanlar için işaret ettiğimiz türden farklı seçenekler de üretilsin.

Onca sinema-TV bölümlerinin açıldığı üniversitelerden mezun olanlar elbet bir gün bu konuların da peşine düşecektir umuduyla koyalım noktayı.

 

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..