Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '14

 
Kategori
Haber
 

Bizim Neslimizin Bayramları Böyleydi

Bizim Neslimizin  Bayramları  Böyleydi
 

Bayram sabahlarını iple çeken bir nesildik.Annemiz arifeden başlardı hazırlığa .Kırmızı pembe desenli ,elleriyle işlediği masa , sandalyelerimizin örtülerini kömür ütüsünde ütüler , sabahleyin sermek üzere tahta sandalyeler üzerine dizerdi. Cuma Pazarı'ndan alınan kunduralarımızın yanına , yeni çoraplar, ütülenmiş kısa pantolonlar, pazenden ya da basmadan dikiş makinasıyla diktiği, yakası kolalanmış gömlekleri sıralardı.O yattığında, herkes derin bir uykuya dalmış ne rüyalar görmüştü bile...

***
Bayram sabahı erkenden kalkılır, yer yatakları toplanır,köşedeki yerine konur, üzerine kaneviçe işlemeli beyaz bir örtü örtülürdü, Akşamdan şerbeti dökülen , babamızın yaptığı cevizli kadayıfın kıvamına gelip gelmediğine bakılırdı. Bayram namazından dönen babamızla, yer sofrasında zeytin peynir,ekmek ; kavrulmuş un, yağ ve yumurta karışımı özel bir kahvaltılık taze ekmekle iştahla yenilirdi. Siera radyodan duyulan Muzaffer Akgünün yanık sesiyle söylediği bayram türküleri biraz hasretlik, biraz da nedensiz bir gamla dinlenir, büyüklerimizin gözleri nemlenirdi. Sonra da kıyafetleri kapışırdık.

Annemiz giyinmeye fırsat bulamadan tek tek bizleri giydirir, kazara sökülen giysimizin ya da kopan düğmemizin onarımını yaparken, ipliğe geçirdiği iğneyi dişleri arasına sıkıştırır,dizi üzerine çöker , bazen ağzımıza bir kumaş parçacığı tıkıştırarak , üzerimizde dikerdi.

Ortadaki masanın üzerine veya radyonun yanına ,kocaman kapağıyla bir şişe limon kolonyası , sürahi , altlığı örtülü ters çevrilmiş su bardağı ile kenarları tırtıklı şekerliğe, kağıtlı şekerler,lokumlar konulur, gelen büyük misafirlere sunulmak üzere hazırlanırdı. Kapı girişindeki rafa bayramlaşmaya gelen çocuklar için ayrıca alınmış şeker düz tabağa konulur, boşaldıkça kese kağıdından üzerine ilaveler yapılırdı.

***
Bayramlaşmamız çok güzeldi.Önce Babamızın elini öperdik.Bazen delikli iki buçuk kuruş , yirmi beş kuruş , ya da bir lira harçlık verirdi.Annemiz üzeri çiçekli, desenli , üçgen şeklinde katlanmış mendillerden cebimize koyardı . Torbamızı alır mahalleye dalar öğlene kadar bayramlaşır, sonra Alemdağ Caddesi'ndeki Arnavut'un leblebici dükkanına giderek incirli karamela alır, şekerini atar, kağıdında bulunan 50 adet Türk büyükleri serisini tamamlamaya çalışırdık . 1 Numaralı resim "Atatürk" tü . Onu bir türlü bulamazdık ! Rivayet olurdu ki :" 1 numarayı bulana bir fotoğraf makinası verilecekmiş. Hatta İdris'in geçenlerde bulduğunu" söyleyenler bile vardı .

***
Öğleden sonra Gündoğdu Sineması'na giderdik . Erkenden, Zeki Müren'in plakları sinemanın çevresinde duyulurdu. " Ben küskünüm feleğe ..." Belgin Doruk ,Zeki Müren dizileri, Göksel Arsoy -Türkan Şoray Efsanesi, Şöför Melahat'ın maceraları , Eşref Kolçak'ın yumrukları, Ayhan Işık'ın Clark Gable'ye benzer gülüşleri, merhum Salih Tozan'lar , Suphi Kaner'ler,sonra Ayşecik filmleri, Necdet Tosun, Sami Hazinses , kötü adam Erol Taş , Danyal Topatan , Hüseyin Baradan'lar vardı . Bir de Kovboy Ali filmi vardı, Yılmaz Güney'i ünlendiren ...Bir millet Uyanıyor'u kaç kez izlemiştik. O filmde "Atatürk ve Türk Bayrağı " çıkınca hep birlikte alkışlayan millettik . 

***
Küçükken ,yerde bir lokma ekmek görsek hemen yavaşlar, eğilir , baş parmağımız ve işaret parmağımızla ekmeği yerden kaldırır, gözlerimizi hafiften kısar, saygıyla onu öper, başımıza koyardık . Sonra da yüksekçe bir duvarın çözülmüş sıvaları arasındaki boşluğa özenle kaldırırdık. "Kuşlara yem olsun !" diye de duvar üstlerine koyduğumuz da olurdu. Bu , hilafsız bizim neslimizin "nimet" olarak gördüğü üretime ,üreticiye duyduğu saygının göstergesiydi.

27 03 2012
msgazioğlu

 
Toplam blog
: 40
: 956
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Yüreğinize ulaşabilmek ,duygularımı ,deneme , anı , şiir  ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum ...