Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '08

 
Kategori
Siyaset
 

Bizim solculuğumuz insan sevgisine dayanmalıdır -3

Bizim solculuğumuz insan sevgisine dayanmalıdır -3
 

Anadolu devrimi, tarihin tanıklık ettiği en büyük siyasal, sosyal ve ekonomik yenilenmelerden ve ilerlemelerden biridir. Cumhuriyet toprağı üzerinde demokrasi çiçeklerinin açan altyapısını kuran, kuldan birey, tebaadan toplum, ümmetten ulus yaratan, okuma-yazma seferberliği içinde enstitü kuracak denli köyden kalkınmaya inanan, demiryolları ve fabrikalarının dinamizmi ile parasını güçlendiren, mali dengesinin istikrarını borç alarak değil Osmanlının borçlarını tasfiye ederek sağlayan, traktörü tarlaya, tohumu toprağa sokan, öğretmeni en ucra yere sevinerek gideceği koşulları yaratan, bir büyük halk hareketidir.

Atatürk, bazı çevrelerin amaçlı saptırmalarına karşın, yalnız savaşını değil devrimlerini de halkıyla beraber yapmıştır. Eğer bu halk inanmasaydı, laiklik de dahil o büyük şahlanış gerçekleşmezdi. Kurtuluş savaşını bile TBMM eliyle yürüten Gazi Mustafa Kemal, Polatlı'yı düşman topları döverken, bir yandan askerleriyle birlikte kahramanca savaşıyor diğer yandan da ileride ekonomik zaferleri sağlayacak eğitim çalıştayını düzenliyordu. İnanmayan olsa ne kılıçla ne kalemle onunla aynı safta durmazdı! Durdular, ve emperyalizmi ikinci sınıfa düşürerek, mazlum uluslara çağdaş uygarlığın, Fevzi Çakmak'ın deyimiyle "çoban ateşi"ni yaktılar!

Atatürk çağına göre hem de çok ileri yenilikler yaptığına -daha söze gerek yok halen de yaşayan 20. yüzyılın en şanlı devrimlerinden birini gerçekleştirdiğine göre, düne göre sola yakındır sayılabilir. Ancak karma ekonomi gibi, toplumsal ve kültürel kalkınma gibi başarımlarına bakılınca bugüne göre de Atatürkçülük, yaşayan ve yaşamsallığını koruyan sol tanımlamasına yakın bir öğretidir. Bu onun tüm halkın özgürlüğü ve ulusun bağımsızlığı temelinde herkesi kucaklamasını getirir; pratiğinde insanları ayırmayan, Tekirdağlı ile Diyarbakırlıyı, Akdenizli ile Karadenizliyi bir tutan anlayışınca da destek bulan ve haklı çıkan bir gerçekliktir.

Atatürk'ün insancıllığı hem ulusal hem de evrensel saiklere, yönelimlere ve açılımlara dayanmaktadır.

Atatürk yendiği Yunanın bayrağını çiğnetmeyen, "Yurtta Barış Dünyada Barış" diyen ve zorunluk dışında savaşları cinayet sayan ve kızlarımızın ve kadınlarımızın ellerini öpen bir yiğit asker, bir tam adam ve gerçek bir insancıldır.
Onun devriminin ekonomik politik tercihleri de insancıl ve toplumcudur. Atatürk, kapitalizm ile sosyalizm arasında kıskaca giren dünyanın ürettiği savaş potansiyelini görmüş ve yoksul dünyanın ezilen halkları esenliğe ermeden dünyaya gerçek ve kalıcı bir barışın gelemeyeceğini çok iyi analiz etmiştir. Onun çürümekte olan imparatorluk sisteminin nasıl bir saltanat ürettiğini ve yoksul halk yığınlarının eğitimsizliği üzerinden her türden ağalığın nasıl da toplumu sömürdüğünü çok iyi bildiğini ve kutsal değerler diyerek bazılarının burada yarattıkları cennetleri için milyonların yaşamının cehenneme çevrilmesine nasıl bir büyük isyanla karşı geldiğini iyi anlamak gerekir.

Atatürk, eğitimin, geçerli bir meslek sahibi olunmasının, erkini özgürlüğünden alan bireylerin yetiştirilmesinin siyasal ve sosyal düzenimiz için olduğu kadar ekonomik düzenimizin dirliği için de önemine inanmıştır. Yurt genelinde kadın erkek ayırmadan okullaşmanın artmasının ve akademik yaşamın geliştirilmesinin mantığı bu düşüncesinde yatar.

Atatürk, planlı kalkınmaya inanmıştır. Tasarrufların birikimine ve özsermaye gücüyle yurt genelinde dengeli yatırımlar yapılarak katma değer ve gelir artışında vatandaşları eşitlemeye büyük özen göstermiştir. Populist politikalar değil uzun soluklu ve kalıcı projeler eliyle iş ve aş sorununa çözüm aranılması gereğinin önemini kavramış, kula kulluk edilmeyen bir düzeni yapılandırmaya çalışmıştır.

Yine Atatürk bugün demokrasiye geçmeye çalışan kimi Balkan ülkelerinde ve seçilmiş yönetimlerin eliyle İskandinav ülkelerinde kısmen uygulanmaya çalışılan karma ekonomik modelin yaratıcısıdır. Türkiye'ye de Dünya'ya da bu anlamda yeni bir ekonomik model armağan etmiştir. Onun yitiminden sonra 1960'larda kazandıkları "bağımsızlığı" kurumsallaştırmaya çalışan Suriye ve Irak gibi ülkeler planlı kalkınmanın bir ürünü ve kaldıracı olan DPT benzeri yapılanmalar oluşturmaya çalışmışlardır.

Atatürk köye ve köyün ekonomik sorunlarına en az endüstrileşmeye verdiği önem kadar bir önem vermiştir. Topraksızlığın aşılmasına gönlünü bağlamış -türlü nedenlerle onun şanına yaraşır bir- toprak reformu tam olarak gerçekleşmediyse de, tarımda kooperatifleşmenin ve ortak makine parkları kurularak bir tür imecenin ve bilimsel üretim yoluyla verim artışının önü açılmıştır.

Atatürk, kalkınmacı, üretken, hakça paylaşıma dayalı ve ulusal kaynakların emperyalistlerce sömürülmesine karşı bir ekonomik politikadan yanadır.

İnsancıl Sol da, üretkenliği önceleyen, bütüncül kalkınmaya inanan, bölgeler arası gelişmişlik ve hanehalkları açısından gelir adaletsizliklerini en aza indirgenmesini savunan, merkezi ve yerel ekonomik işleyişin etkinliğine, işçi ve işverenin üretime odaklı hedef bütünlüğüne, önem veren, doğal kaynakların sınırsal sahibi olan ulusların yararı öncelenerek ama insanlığın genel yararı da gözardı edilmeden tasarruf edilmesine değer veren, karma ekonomi modelinin işlevsel yönlerini çağımıza aktarırken, ekonomide özel, kamu sektörü yanı sıra kooperatifler eliyle halk sektörü de kurulmasını savunan, ekonomide ulusal gelişmeye inanan bir anlayıştır.

Daha da ötede İnsancıl Sol, uluslararası borç ve servet paylaşımının hakça olarak gözden geçirilmesine, silaha değil sağlığa ve bürokrasiye değil halka yatırım yapılmasına inanan, yeni projelerle yoksulluğun aşılmasında mikro krediler benzeri uygulamaları destekleyecek bir düzeneğin ihyasından ve emeğin sömürü alanı dışına çıkarıldığı bilimin ise insanlığın en ücra köşesindekilerin de yararına sunulduğu yeni bir sosyal küreselleşmeye önem veren yaklaşımıyla evrenseldir de...

İnsancıl Sol, bu anlayış ve yaklaşımlarıyla Atatürk'ün özlemlerine en uygun çağdaş yorumu yapabilecek ve kendi sınırlarını aşarak Dünya'ya yaşanılabilir bir çevrimin davetini de sunabilecek ulusal gelişme- sosyal küreselleşme diyen bir anlayıştır. O açıdan da şu ana kadar görülen soldan farklıdır, onlardan aşkındır. Halkındır. İnsanlığındır.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..