- Kategori
- Blog
- Okunma Sayısı
- 1069
Blog aşkları, nefretleri ve güzellikleri

& ‘Biz aileyiz’ diye diye kafa göz yarmağa, ‘ Devam’ diyenlerin gizli gizli <ı>kendi aralarındaı> aynı usullerle, aynı yollarla, aynı çizgiyi takibederek yürütülüp yönlendirildiğini, tek kale maç oynandığını,
<ı>&ı> <ı>Canı sıkılanlarını>, soluğu ‘Bloglarda aldığını, bu rotayı takip edenlerin; Telefon, e-mail ve MSN’lerle devreye girdiklerini, bu blog kapısının oksijen maskesi yerine de geçtiğini, bunalanların hayatı buradan <ı>kışkış’ı> ladıklarını,
<ı>&ı> Son dakikada barışarak kavgalarını sona erdirenlerin işi tatlıya bağlamışken, burnumuza yanık kokusu geldiğini, bu davanın Nürnberg’ de biteceğinin sanıldığını,
<ı>&ı> Blog toplantılarına <ı>gölge düştü ve düşürüldüı> diyenlerin bir bir fikirlerini söylediklerini. Özetle: <ı>‘ Eşek benim değil mi, dama kadarı> <ı>binerim!’ı> mantığının yürütüldüğünü, devamla da ‘Ben böyle bir şey hissetmedim’ ‘Olmamalı amma, olmuş!’ ‘ Vay bunlar da olacaktı ha!’ ‘ Ne yalan söyleyeyim, sarsıldım’ ‘ Gerçekten komik!’ <ı>‘Bayanlarını> <ı>da, onlardan kalır yeri yok!’ı> ‘ MB. Toplantılarına katılmamamda bir hayır varmış demek’ ‘ Eş veya sevgili bulma amacıyla gelenler de olabilir ama, taciz başka konudur’ ‘ Bunca TV. Program, arkadaşlık siteleri varken neden burası?’ ‘ Kim kiminle flört eder, daha sonra bu ilişki evliliğe taşınır. Bunu kontrol edemezsiniz. <ı>Etmemelisiniz de’ı> denildiğini,
<ı>& ı>Ve de sahiden <ı>blog aşkları var mıydıı>? Diye soruların beklenebileceğini, ardından da nefretlerin, özlemlerin, güzelliklerinin de gündeme gelebileceğini, herkesin bu konuda suspus olup, konunun üzerine <ı>yatıldığını, ı>
<ı>&ı> Blog’da aşk var, taciz var laflarından sonra, seyrüseferlerin yavaşladığını, iptallerin olduğunu, havada, karada, denizde <ı>‘Gübecikler’ı> atanların nasıl <ı>bir araya gelsekı> diye düşündüklerini,
<ı>&ı> Bu nazik konunun, dünya varolduğundan beri süregeldiğini, bu hassasiyetin, hepimizin olduğunu ama, her koyunun dört ayağı olup, muhakkak birisinden asılacağı gerçeğini de, kabul etmek gerektiğini, <ı>‘Masumı> <ı>aşk’ ı>denilen bir müessesenin de yeryüzünde varolduğunu,
<ı>&ı> Elbette ‘<ı>aşkları>’ yaşanmak içindir. Sitelerde, iki bekarın, evliliklerini bitirmiş veya bitmek üzere olanların, daha sıfır kilometrede olanların, alanın da, satanın da razı olduğu, ailelerin de okeyledikleri izdivaçların ve de henüz kur safhasında olanların, birleşmelerinin<ı> didiklenmekı> istendiğini
<ı>&ı> Sonu evlilikle bitecek ilişkilerde, <ı>masum aşk çiçeğini ı>hiçbir gücün yerde çiğnetmeyeceğini, kapı arkası, merdiven dibi, terastaki aşkların su yüzüne çıkmasıyle <ı>‘Ne malum evlilik kararıı> <ı>almayacaklarını’ı> deyip, teselli bulmamız gerektiğini, elbette davetiyelerin, bizlere de ulaşacağını varsayım olarak düşündüğümüzü, ‘Bu ne <ı>telaşı>, bu ne <ı>şüpheı>, bu ne <ı>aceleı> yahu!’ dediğimizi,
<ı>&ı> Eli yüzü düzgün helal süt emmiş kızı, <ı>‘Google’ı> ‘un bile bulamadığı çağımızda, site aşklarına şapka çıkarıp ‘<ı>Oley!ı>’çektiğimizi, yeter ki ilişkinin, aşkın kanununa göre işletilmesinin beklendiğini ve<ı> ı>konumuzun<ı> ! ‘Aşk Holding’ olmadığını, ı>
<ı>ı>
<ı>& ı>SON olarak özetlersek ; Aşkların türlü çeşitli olduğu, buna göre ‘Yıldırım aşk, ELT. Aşk, Anonim aşk, belalı aşk, kaçamak aşk, ümitsiz aşk, gizemli aşk, diye şekillendiğini, toptancı usulü ile hepsine birden ‘<ı>Karman - Çorman Aşk’ı> adını takacaksak, esas aşkın adresi neresidir diye sorduğumuzu, bu adresi hepimizin bildiğini, şimdiye kadar herkesin sus-pus olduğunu, kiminin de <ı>hınzırca ı>davrandığını,
& A be kızanlar, kızancıklar te be kızçalar, <ı>nıçın ı>köşelerinizde susarsınız? A be yok mudur iki lafcağızınız? ‘ <ı>Nıçın bi şeyı> sülemezsiniz!?’ dediğimizi,
<ı>&ı> Hafiyeliğe soyunan, inek altında doğmamış buzağıyı arayan, aşkın çırasını yakan, <ı>Brütüs’ lüğeı> soyunan, dalaşıp da, vurdu mu, oturttuklarını sanan bre gafillere : ‘Aşkın kanununu yazmak <ı>sana mı düştü. ı>Sana ne, bana ne, ona buna ne, size bize ne? dediğimizi,
<ı>ı>
& MB’ un sessiz ve <ı>derinlerinden ı>bir arkadaşımızın yazdığına göre ‘Bizleri profesyonel yazarlardan ayıran en önemli etken, okuyucular tarafından <ı>merak ediliyor ı>olmamızdır’ dediğini, MB’ ğu, açık öğretim fakültesine benzettiğini, kimimizin <ı>tay tay ı>durmağa çalıştığı, kimimizin de maraton koştuğu bir platform alanı gördüğünü uzun uzun anlattıktan sonra ‘ Bu yazdıklarım, kitabımdaki cümleciklerden biridir’ diyerek, <ı>diplomatik ı>kariyerini böylecene sergilediğini,
<ı>&ı> Aslını sevenlerle, aslının aynıdır diyenler, aslını arayanlar, aslını buldum sananlar, fetva verenler, söylediklerine kendileri de inananlar, etlerimiz süt kuzusudur yerine şaşırarak ‘<ı>Sütlerimiz et kuzusudur’ı> diyenlerin hele şükür bu blog’da buluştuklarını,
<ı>&ı> Bu işin, olsa olsa, ’Her zaman <ı>ev ekmeği ı>yiye yiye bıktım, biraz da <ı>çarşı ekmeğiı> yiyeyim’ diyerek francalayı canın çekmiş olabileceğini, bu fikir daha kafasında iken de o şahsın (<ı>Her kim ise?!)ı>yüzüne gözüne bulaştırdığını varsayım olarak kabul ettiğimizi,
<ı>&ı> TV. Dizisindeki <ı>Sütçü Ramizı> havasındaki sevimli bir bloggerin, özürlü klavyesinin kabahatini yansıtmamak için<ı> jantiı> örnekleri vererek: ‘ <ı>Beni sık sık ara’ ı>diye yazdığımızda, klavyenin azizlikleri ortaya çıkıyor. Bunu önlemek için, bu yüzden büyük harf kullanıyorum, sıkıntı veren noktalamalardan kurtuluyorum’ dediğini.
<ı>&ı> Blog’da dikkatlerin ‘<ı>memnu aşklara’ı> çevrilmesinden sonra, bu deprem sonrası elinde kaset ve CD’leri ile cascavlak kalan arakadaşımızın, <ı>’ Elimde kaldı yazık!ı>’ şarkısını söylediğini<ı>, ı>
<ı>& ı>İlan verir gibi blog’dan yakınarak ‘ Okunan ve yorumu çok arkadaşlara bakarak <ı>ben de okunmak, yorum almak istiyorım’ı> diyen bir blogger’in ‘Sadece okunmak ve okumak kafi değildir.Yorum ve sorularımızla insanları bilgilendirmek gerekir. Çok okunma derdinde olsaydım bir blog hazırlar en erotik resmi bulur, başlığın içine de ‘<ı>Porno’ı> kelimesini yazar, çokça okunurdum!’ dediğini, bizim de kendisine ‘Bu iş bu kadar basit mi? <ı>Ört ki, ölem!ı>’dediğimizi, <ı>ı>
<ı>&ı> Bir başka blogger’in ‘ Yazılarım okunsun diye yazmıyorum.Yazı hakkında kimler ne düşünüyor diye merak ediyorum.Yorum beklemesem, uğraşıp burada yazmazdım. Gider köşeye çekilir kendi kendime <ı>konuşurdum’ ı>dediğini, Bizim de ‘’Beye az pilav çek, üstü az kuru olsun!’ dediğimizi, <ı>ı>
<ı>ı>
<ı>&ı> Bir <ı>ince fikirı> sahibi de yorum konusunda: ‘Yorumlamadan yorulmayalım.Yorumların akıllı olması beklentisindeyiz. Elimizde terazi mi var tartalım? Her okur, sizin seviyenizde olmayabilir. diyerek <ı>esnaflıkı> yaptığını,
<ı>&ı> Yine bir başka blogger’in Yorumlarımızda elinize, dilinize sağlık diyorsak bu, <ı>eleştiri konusu ı>olmamalıdır. Eleştirisi varsa yazar. Yoksa ne yazacak ki? Kimseye akıl öğretmeyelim ‘ dediğini,
<ı>&ı> Yorum konusuna milletimizin epey <ı>abandığınını> anlaşıldığını, lay lay lom’lu ve şinanay’lı yazıların, blog’larda çoğunlukta olduğunu, ve <ı>gınaı> getirildiğini, bir blogger’in de ‘Kötüyü eleştirme hakkını kendinde gören herkesin iyi bir şey gördüğünde de <ı>takdir etmesiı> gerektiğine işaret ettiğini, Buna ‘<ı>Başparmağımızıı>’ bastığımızı,
<ı>&ı> Aynı bloggger’ in ‘İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder’ diyen yazarımız ‘ Okuyucu sayısı ile yorumcu sayısı arasındaki farkı dikkati çekerek: ‘ Kimse kimseye zorla, sitemle, dürtme ile yorum yaptıramaz.Övgü ya da eleştiri , geri bildirim almayı hakket mi yor mu? O zaman <ı>teşekkürüı> de eksik etmeyelim’ dediğini,
<ı>&ı> Buraya kadar, blog’ları tarayarak bloglardan alıntı yaptığımızı yukarıdaki sonuçlara da vardığımızı, <ı>kanaat belirtmediğimiziı>, objektif olmak istediğimizi, kurşun adres sormadığı ve sektiği için de yaralanmak istemediğimizden, epeydir sayfamızı yorumlara <ı>kapattığımızı, ı> müşkülpesentleri <ı>angaryadanı> kurtardığımız için sevinçli ve huzur içinde olduğumuzu, <ı>bir avuç dostumuzun da ‘ı> Mesaj’ sayfamızı kullandığını, veya telefonlaştığımızı,
<ı>ı>
<ı>ı>
<ı>ı>
<ı>BİLİYOR MUYDUNUZ ?ı>
<ı>ı>
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

önceki yazı için boş kontenjan kalmadığından bunu da kaçırmayayaım dedim ..Oh be şöyle rahat rahat yorum yazmanın mutluluğunu özlemişim..Neydi o sansürlü aylar...''ört ki ölem'' dedirtecek durumdu. Hoşgeldiniz..bu arada bugün Ali Sirmen'i okurken cümlenin sonunu ''ört ki ölem'' le bağladığını görünce tebessümle sizi anımsadım... Nerelere uzanıyor yazılar değil mi? Sevgi ve saygılarımla...
Tuğba 10.10.2008 22:37- Cevap :
- Hakikaten. Nerden nereye değil mi? Demek Ali Sirmen de ha! Ali beye teşekkür etmeliyim. Görürsem. Ama cümleye nasıl başlasam ki? Di mi? Aynen sevgi ve saygılarımla. Ayrıca da teşekkür ederim. 10.10.2008 22:49
nihayet teşrife açmışsınız yorum pencerenizi..hemide gözümüzü fal taşı gibi açan bir yazıyla..şaka bir yana sayın Cellek sizsiz buraların tadı olmuyor..yazınızı okurken önce sonuna baktım korkumdan ;)) attığınız taşlar bana da değmişmi ki diye ;))siz çok zeki ve de değerli bir kalemsiniz..iyiki varsınız..selamlarımı yolluyorum Zonguldak'tan
Gülden Işık 09.10.2008 20:47- Cevap :
- Sevgili Işık Dostumuz,hemşehrimiz. Ben de sizinle karşılaştığıma sevindim. Bir araya gelmeyi ümit ediyorum. Teveccüh göstermişsiniz. Teşekkür ederim. Eşinize selam. Saygılar sunarım 10.10.2008 0:17
Yazınız kadar yorumlar ve cevapları da eğlenceli olmuş :)) Hele bir tanesi var ki sesli sesli güldüm. Tahmin edersiniz siz hangisi olduğunu :)))
Nilgün Akad 08.10.2008 1:00- Cevap :
- Sevgili Akad. Yazınız beni bir hayli düşündürdü. Dışından gülen de var, içinden gülen de var, sinsice gülen de var. Hınzırca gülen de var. Dudak bükerek gülen de var. Gülümsemesini bilmeyenler de var. Hayatta hiç gülmemişler de var. Sizi tanımıyorum amma, yazınızdan anladım 'Sesli' gülmüşsünüz. Demek sesli de gülünürmüş. Öyle ya! Bilmem. Şimdi ben size teşekkür edeyim mi? Niye mi? 'Sesli sesli' güldüğünüz için. Siz güleceksiniz, ben karşılığında teşekkür edeceğim. Olmaz.! Ters geldi bana. N'apayım, gülmenizin üstüne yatayım,'es' geçelim. Geçtik! Egede söylenir: '' Gagı va, gagıcık va! Gagıdan gagıya,gülmekten gülmeğe de fark va!'' (Gagı, burada kargı manasında) Bana diyorsunuz ki 'Siz tahmin edersiniz hangisi' diye.Hangisi acaba? Şimdi de ben meraklandım. Sütçü Ramizin hünersiz klavyesi mi ? Adamcağız yaşımı soruyordu o mu? yoksa kaldırımlara saçılan balkabaklarının çekirdekleri mi? Bulamadım di mi? Kulağımı emaneten yollayayım da fısıldayıverin olur mu? Kargo ile yollayayım.Saygılar 08.10.2008 12:23
Şimdi siz bana hadi bakalım hayırlı işler deyince, aşk arayışında olsaydım "Amin!" derdim, ayol kim istemez aşk yaşamayı, bakmayın siz yok canım falan der herkes de, ifade etmektir bütün mesele! :))) Arama durumunda değilim, çok şükür! :) Var olan bir şey aranmaz ki! :)) Aşk konusundaki fikrim için :)) http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=91005 Sevgilerimle...
Olcay Gülgün Karaoğlu 08.10.2008 0:18- Cevap :
- İlahi Gülgün Hanım. Günündesiniz her zaman böyle ki, ne zaman misafiirim olsanız bu sütunlara, gülümsüyorsunuz. Güleçsiniz yani. Kırılgan değil yani, 'gülgün' sünüz. Hayırlı işler derken, dediğinizi kastetmemiştim. Durumunuzu bilmediğim için, aşk maşk, varsa, ''şimdilik istemezük emme, yan cebime goyuver'' der mi diye düşündüktü. N'apasınız,yanılmışım! Öğreniyoruz ki, 'Şükür, aşkınız varmış. Ne denir. Tekrar 'Hayırlı ossun!' Daha önceden cebinize koymuşsunuz. Şükür !. Verdiğiniz link' ten aşkınızın derecesini, tansiyonunu, ateşini, yakıcı mı, itici mi, gıdıklayıcı mı olup olmadığını okuyarak gözlemleyeceğim. İşte bu kaa! Beni dost bilip, yorum yapmışsınız. Yani bir şeyi paylaşayım dediniz. Dost acı söyler. Şimdi sorayım bakalım 'Allasen şimdi biz bir şeyi paylaştık mı şu an? Yoo! Yani blog konusu ile fikirlerimizi ortaya koyup da neyi paylaştık biz şimdi? ' Ancak, 'Aşk' 'a tutunup karşılıklı ahkam kestik. Di mi? Yahut samimi davranıp 'Gonuşuk ossun deyu gonuşmuş olduk!' Saygılarımla. 08.10.2008 9:40