Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '07

 
Kategori
Blog
 

Blog Buluşması: Hepimiz aynı Milliyet'ten miyiz?

Blog Buluşması: Hepimiz aynı Milliyet'ten miyiz?
 

Bura ora mı? Ora bizim mi? İçeri ben ve olmak istediğim ben birlikte girdik. Merdivenlerden iniyorduk el ele. Dikkatliydik. Acaba nasıl görünüyorduk? Yine kaptıramadık kendimizi esen rüzgâra ve elimizdeki kadife çantanın siyah fiyonklarına tutunuyorduk. Yüzlerce göz inceledi ikimizi. Ama bizim gözlerimiz uzağı göremezdi. Yakalardaki kartları doğru düzgün okuyamadık. Zaten hiç kimsenin kimliği ilgilendirmemişti bizi. Tanıdık birkaç ele uzandık. Gülümsüyorduk. Elini uzatamayanlara da göz ucuyla selamlarımızı ilettik. Hesapsız bir merhaba gecesiydi bu.

Nihayet el üstünde gezdirilen tepsilerden biri yanımıza gelmişti. En zararsızını seçtik. Ne de olsa içimizdeki fırtınaya direnmeliydik. Dudaklarımız kurumuştu ve bir çırpıda elimizdekini içiverdik. Heyecanlıydık. Halbuki kendimi korumaya almama gerek yoktu. Koca kız olmuştum artık. Gecenin ilk adımını kazasız atlattığımıza memnun, gönderdim olmak istediğim beni yanımdan. Usulca ayrıldık. Tek başıma idare edebilirdim.

Sahne sağ yanımda, dostlar solumda. Müzik fıkır fıkır kaynıyordu ama biz ısrarla konuşuyorduk. Yarısı duyuldu sözlerimizin. Yarısı uğultuya karıştı. Gözlerimiz daha önemliydi. Gözlerimiz de sözlerimiz gibi dost bakıyordu. Gece bana göre amacına ulaşmıştı.

Bugüne kadar yazdıklarımızla neler başarmıştık? Daha neler yapmalıydık? Karşılıklı görüşler ortalıkta uçuştu. Herkes kendine göre bin bir türlü amaç için yazıyordu belki ama nefesimiz ortaktı. Soğuğu sıcak eden birkaç gülüş, birkaç göz süzülüyordu aramızda. Tedirgin olanları kınayamıyordum. Çünkü ben herkesi görmek istediğim gibi görüyordum. Sonlara doğru bir ara, paraya kurban edilmiş birkaç düşüncenin şaşkını oldum. Ayrıca bir tanımlamanın yüzüme tokat gibi vurduğunu itiraf etmeliyim: Ben güvenilir miyim? Kokteyl planlanandan erken bitti ama dostluk devam edecekti.

Gece ışıkları eşliğinde birkaç cadde uzağımızdaki eğlenceye sürdüler arabayı. İstanbul’u savunur bulmuştum kendimi. “İstanbul özgürlüktür. İsteyen tutsak olma özgürlüğünü bile kullanabilir.” Ben kimdim?

Upuzun bir masanın başına düştü yerim. Kahve içmek istedim önce. Sonra dayanamadım. Renksiz kadehler çekiyordu canım. Şaraba devam ettim. Masadaki herkesle ne kadar yakındık? O an deliceydi belki ama yaklaşmak için yazmak istedim. Yazınca sanki tamamlanacaktı her şey.

Bu bir değişim. Artık yazan tüm “dostlar” farklı bir misyon yüklendi aslında. Bu koskoca tablodan çıkıp da etten, kemikten ve sesten ibaret; sosyalleşebilir miyiz? Bir arada olabilmek ne kadar mümkün? Acaba aynı milliyetten miyiz?

 
Toplam blog
: 86
: 3134
Kayıt tarihi
: 09.10.06
 
 

Marmara İng. İşletme mezunuyum. Pazarlama bölümünde uzmanlaştım. Reklamcı olmak istiyordum. Olmad..