Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Blog hoşlukları, gizemleri, dostlukları

Blog hoşlukları, gizemleri,   dostlukları
 

Beyoğlu İstiklal Caddesi 2007 ezgi umut


Zaman zaman bir iki yıl önce yazdığım eski blogları okuyorum. Son günlerde yeni alışkanlığım bu. Sonra da yazılan yorumları okuyorum. En baştan burada yazmaya başladığımda ne kadar deneyimsizmişim. Bakmayın siz insanların kalıbına ya da yaşına. Bazıları gerçekten de saçları değirmende ağartır benim gibi. Bi türlü "kaçın kurasıyım ben" lerden olamaz. Şaşkınlık ve dalgınlık gibi özellikleri nedeniyle.

<ımg alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/04/17/fft16_mf222506.Jpeg" align="right">


Bir de alımlama denen bi olay var işte! Siz dikkatinizin zayıf olduğu bi anda karşınızdaki yorumcuyu olduğu gibi değil de olmasını istediğiniz gibi görüyorsunuz, yani ben demek istiyorum. Bunun sonucunda şimdi güldüğüm hataları işleyebiliyor insan. Bunun en uç noktadaki örneğini Narçiçeği ile karıştırdığım bir başka arkadaşa yorum yazarken yaşadım. O sıralarda kafam karışık. Narçiçeğine yazıyorum diye başka bir blog dostuna tuhaf gelebilecek ki haklıdır bi yorum göndermiştim. Bunu hatırladıkça hala sıkılırım. İşin tuhafı ne yazdığımı hangi konu üzerine yorum yazdığımı unutsam da o anda yani yanlış algımın yarattığı şoku kavradığım anda hissettiklerim -düpedüz mahcubiyet- hala taze kaldı.

Bir başka yanlış algılamam da çok beğendiğim dobra dobra mantık yürütmeleri nedeni ile kadın herhalde diye bir kimlik giydirdiğim bir dost blogçu. Ben öyle blogçuların "hakkımda"ki sütununa da pek bakmazdım yine de bakmam ya. Bir ara ortalıkta görünmedi bu arkadaş sonra adı değişmiş. Bir baktım erkek adı. Aman allahım! Oysa imgelemimde canlanan benim gibi savaşkan bir kadındı. Bu olay da benim moralimi çok bozdu. Kendime kızdım. Olayın karşımdakini incitecek bi boyutu olmasa bile benim açımdan bir düş kırıklığı idi. En azından saflarımızdan birinin eksilmesi...daha doğrusu kurduğum gerçekliğin yıkılması...

Bilmem okuyan ya da hatırlayanınız var mı. NOTOS Dergisi ilk çıktığı zamanlar dört gözle öykümün yayınlanmasını beklerken bir bir dünyadan ayrılan sevgili teyzeciklerimden de bahsettiğim bloğumu yazalı nerede ise iki yıla yaklaşan bloğumu...

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=24701


Uzun bir süre bir kaç sayı Notos dergisine öykü gönderdim. Hiç biri yayınlanmadı. Sonra havlu attım. Vazgeçtim öykü göndermekten, ama dergiyi alıp okumaya devam ediyordum. Sonra bu son Aralık- Ocak sayısında yayımlanan fotoğrafa baktım ilk aldığımda. yazmayacağım dedim. Gazze'ye saldırıların yoğunlaştığı , küçücük çocukların, insanların bombalarla öldürüldüğü sıralarda , zaten yüreğim dolmuş taşmış... Bir iki ay önce bana bir büyük şairi, Nizar Kabani'yi tanıtan blog dostunun gönderdiği linkteki yüzlerce kez izleyip belleğime yapıştırdığım Resim Dersi adlı şiirin videosu ve Nizar Kabani'nin yaşamındaki o kanlı ayrılıklar uçuşmaya başladı usumda ve oturdum. Yarım saatte bir öykü çıkardım dergideki fotoğrafa baka baka ve ne yaptım biliyor musunuz? ... Gönderdim. Onca suskunluktan sonra bu son olsun diyerek gönderdim. Şimdi bir hafta daha beklemenin heyecanını yaşayacağım. Yayımlanacak mı yayımlanmayacak mı? Notos Dergisinin bu sayısında öyküm çıkacak mı çıkmayacak mı?

Koşup Kadıköy'deki gazete bayimden NOTOS dergisinin Şubat- Mart sayısını alacağım 1 Şubat'ta.. Sonra gideceğim başka bir simitçide çayımı yudumlarken heyecanla ambalajını açacağım. Önce kapağa bakacağım. Kapakta bir işaret bulabilecek miyim acaba? Bi yandan da düşününce halim komik geliyor.

Bunu neden anlatıyorum?

Hiç yüzünü görmediğim adını bile bilmediğim muhtemelen hemcinsim diye düşündüğüm bir blog yazarı, katkılarıyla yaşamımda bir şeyleri değiştirmiş olacak eğer öyküm yayınlanırsa Notos dergisinde. Bana Nizar Kabani'yi tanıtan blog yazarına öyküm yayınlanmasa bile buradan teşekkür etmek isterim. Sayesinde büyük şairi tanıdım duygulandım ve bir öykü yazdım diye....

Oradan şuna gelmek istiyorum. Sevgili arkadaşım Narçiçeği haklıdır bazı konularda yazdığı bloğunda ama ille de adın kimliğin kişiliğin sergilenmesi mi aslolan?

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=157457


Bu konuda duyduğum kaygı ve sıkıntıları da blogdaki ilk yılların deneyimsizliği ile ben de Sybill'den Beyza'nın Kadınları'na adlı bloğumda yansıtmıştım.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=52029

Kimliği kişiliği ortalıkta olup da aynı kişinin bir kaç adet farklı kişiliğe bürünmediğini nereden bileceğiz? Tenzih ederek söylüyorum ki kimse özel bir kişi yok bu örneği verirken. Bunu çözecek bir sihirli yetimiz de olmadığına göre üzerinde düşünmeye de değmez demek istiyorum. Yani ben de değişime uğramışım arada geçen sürede. Kişi ismini ve resmini yayımlamak istemiyorsa yayımlamaz. Kendine göre önemli nedenleri olabilir. Sadece devlet memuriyeti değil kimbilir daha bilemediğimiz ne zorluklar vardır yaşamlarda. Ataerkil aile, dedikoducu hısım akraba, töre, kan davası yok mu bu ülkede örneğin...

Kimliğini yayımlamayan kişiyi, dürüstlüğünden şüphe duyuyor isek muhatap almayız. Yaşam kıymetli. Su gibi akıp giden saatler kıymetli. Yapılacak o denli güzel işler varken boşverelim diyorum. Böyle sıkıntılarımız varsa en fazla okumayız olur biter. Kişinin kendisini gösterdiği hali ile de kabul etmekten başka bir seçeneğimiz de yok zaten.

Bunları anlatmama neden olan eski bir bloğum. Biraz önce NOTOS'u Sevmek- Öykünün Öyküsü adlı bloğumu okudum nostaljik bi heyecanla, bekliyoruz ya öykü çıkacak mı çıkmayacak mı? Eski bloğuma gelen yorumları okuyorum ilk yorumdan başlayarak.

Enfal Törün adlı arkadaşımız iki yorum yazmış o bloğa, başka da yorum yok.

İlki çok güzel destekleyici paylaşımcı bir yorum. Çok teşekkür ederim Enfal hanım diye yoruma yanıt yazmaya başlamışım. İkinciyi okuyunca kıpkırmızı oldum.

Enfal Törün arkadaşım son derece nazik bir şekilde yaptığım hatayı düzeltmiş. İşin daha da tuhaf olanı, yorumlara bakayım dediğimde aramızda geçen bu sıkıntılı olayı unutmuş olmam ve ezberin bozulmaması...

Umarım kendisi bu yazıma alınmaz. Burada kendi dalgınlığımı anlatmaya çalıştım ve algılama zaaflarımı. Yani bizden kendimizden kaynaklanan " ön yargılı algılamalar"ın da her zaman olabileceğini anlatabilmekti amacım.

Bir de gerçek, köklü blog dostlukları var kurulan, yazışmalarla başlayıp gezilerle toplantılarla pekişen. THK' unun İnönü uçuş okulunu, İzmir toplantısını , Şileyi, Ankaralı arkadaşlarla İstanbul buluşmalarını unutmam mümkün değil. Onlarcasını gözlüyoruz burada. Kimliklerin kişiliklerin dertlerin tanındığı bilindiği paylaşıldığı dostluklar var dostlarım var bloglardan. O bir şans aslında biliyor musunuz? O tür gerçek dostlukların olabilmesi yaşamda bir şans. Burada öylesi sevgili bir arkadaşım, bir dostum var ki, bu yazımı ithaf edeceğim. Yüreği sevgi ile dolup taşan bir dost, gerçek kardeşim gibi... Teşekkür ederim Nergiz herşey için, eşi bulunmaz temiz kalpli sevgili arkadaşım. Çok teşekkür ederim.

Tüm dostlara, bloglardaki tüm dostlara sevgi ve saygılar.



<ımg alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/04/17/fft16_mf222506.Jpeg" align="right">








 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..