Blog okuyucuları kusura bakmayın

Biliyorum yazı yazmak bir sanattır.

Tıpkı bir hattat gibi düşüncelerinizi satırlara işlersiniz.

O kelimeler sizin gerdana dizdiğiniz incilere benzerler.

Her şeyin bir usulü olduğu gibi yazınında üslubu vardır.

Hat yazarken mürekkep lekesi nasıl görünümü bozarsa, satırlarda da cümleler, kelimeler hatta imla işaretleri öyle dikkat çeker.

Bu anlamda yazı vardır bir göz atar geçersiniz. Yazı vardır tamamını okursunuz. Yazı vardır üzerinde düşünürsünüz. Yazı vardır defalarca okumakla kalmaz arşivinizde saklarsınız. Yazı vardır dostlarınızla paylaşmak istersiniz…

Düşüncelerini kabul etmeseniz bile her yazı bence saygıya değerdir.

Çünkü kelimesine hatta noktasına kadar bir fikrin eseridir.

Orada insan emeği vardır. Zaman zaman yazılarımızda o anın heyecanıyla olacak ki imla eksiklerimiz, kelimelerde tashih hatalarımız olabiliyor.

Tabi ki bunları okuyucularımızın çok değer verdiğimiz hoşgörüsüne bırakıyor, onların düzelticiliğine güveniyoruz.

Bunun yanı sıra bazı konularda belki de olmaması gereken cümleler kullanabiliyoruz.

Okurlarımızın bu cümle bu yazıya yakışmadı dediğini duyar gibiyim.

Cümleler içerisinde kelimelerde öyle.

Okuyunca gerilime ve gerginliğe yol açabiliyor.

Ancak bilinmesi gereken bir şey daha var ki o da yazıların bir konu hakkında yazarının düşüncesini ifade etmesidir.

Elbette kırılanlar hatta darılanlar olacaktır.

İnsanlar ıslanıyor diye gök gürlemez, yağmur yağmazsa bunun kime ne yararı olabilir ki?

Demek istiyorum ki yazılarda bazen gök gürlemelerine hatta şimşek çakmalarına benzeyebilirler.

İçerisinde böyle hareketlilik olmayan yazılar insan beyninde nasıl iz bırakabilir ki?

Bunları da dikkate almak gerekmez mi?

Bütün bunların yanı sıra akort yapmak amacıyla akort bozmuşta olabiliriz. Ancak demek istiyorum ki sonunu getiremediğimiz, yabancısı olduğumuz bir şarkıyı tıpkı kendi bestemizmiş gibi söylemenin anlamı yoktur.

Ben buna alınıyorum. Kopyacılığa, sanatçının önceden hazırlanmış sesiyle okumasına tahammül edemiyorum.

Görmeden bilmeden iddiacılığa evet diyemiyorum.

Bu konuda sizlerin daha da hassas olduğunuzu da biliyorum.

Bunun için de yazılarımda zaman zaman duygu göz ve düşünce zevkinizi bozarsam kusura bakmayın diyorum.