Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '14

 
Kategori
Blog
 

Blog’un mu var, derdin var!

Blog’un mu var, derdin var!
 

 Bir kere blogçuluk fena halde bir alışkanlık. İnternet’in alışkanlık yaptığı belli. Ama bu Blog yazmak işlemi, ondan da öte bir “İtiyat”..!

Yani, yazdığımız şeyler de dişe dokunan şeyler olsa, canım yanmaz. Aslında toplasan toplasan saçma sapan şeyler.. Anı desen anı değil; günce desen günce değil; makale desen makale değil… Peki, ne?

Bana göre, fındık, fıstık yemek gibi bir şey…Hani hep kendi kendine :”Yeter yahu, bundan sonra şu çerezlerden gidip gelip atıştırmayacağım…” diyorum. Yine oturup, “Hadi bir bakayım, hiç YORUM gelmiş mi ?” diyorum. Yorumlara baktıktan sonra, onlara yanıt vermezsen olmaz. Arkadaşlara, uygun yanıtlar bulmak için, biraz ahlayıp pufluyorum… Sonra, hadi yeni bir  “BLOG” daha yazayım, diye oturuyorum.

Dikkat ederseniz, benim Bloglar hiç de alışıldık boyutlar da değil. Öyle bir iki paragraflık bloglardan hoşlanmıyorum. En az bir buçuk sayfa olmalı benim yazdıklarım. Ancak bu boyutta bir yazının okuyucunun karşısına doğru dürüst çıkabileceğine inanıyorum.

Ama benim bir de “şiir”lerim var biliyor musunuz? Şiz onlara “Şiir” diyor musunuz, bilemiyorum. Çeşitli boyutlarda, çeşitli  şekilde şiirler kaleme alıyorum. Çok kısa şiirlerim var. Onları Japon şiirlerinden esinlenerek yazıyorum. Şu Haiku’lardan sözediyorum. Onlara tam bir Haiku denir mi bilmiyorum. Ama ben onları öyle isimlendiriyorum. Onlar da gerçek Haiku’lar gibi üç satırda yazılıyorlar. Hiç olmazsa “Ruh”unun Japon Haiku’larına benzemesini istiyorum. Epey bir, “Dörtlük” yazdım. Onlara da Rubai adını taktım. Sonra eski şiirin rüzgarıyla yazdığım “Gazel”lerim, “Mesnevi”lerim var… Onlardan daha da var. Zaman zaman sandıktan çıkarıp sergiliyorum.

Ne yapayım, bütün hayatım boyunca “Şiir”i sevdim, iyi şairleri, iyi şiirleri bulmaya çalıştım. İyi bir şiir beni iyi eder; adeta esrikleşirim. Çünkü iyi bir şiirin kolaylıkla yazılamıyacağını biliyorum. Bin şiirden belki de biri iyi şiirdir. İyi şiir yazmak büyük ustalık ister.  Hiçbir zaman kendimi “Şair” saymadım. Sadece hoşuma gittiği için bazı şeyler kaleme alıyorum; Arkadaşlarım da okuduğu zaman gerçekten göneniyorum.

Okunmak gibi güzel bir duygu mu var. Okunmak demek, bir kere iki aklın bir araya gelmesi demek.. Karşı taraf hoşlanırmış, hoşlanmazmış, onu bilemem. Ama gözünün içine de bakarım. Acaba bir tele dokundu mu, diye. Bir yanıt beni çok sevindirir.

Keşke birbirimizi bu konuda sıkı eleştirebilsek. Ama bizim dünyamızda gerçek bir Eleştiriyi kaldırabilecek insan sayısı çok az. Eğer biraz eleştirel bir söz işittik mi, hemen huylanıyoruz ve kendimize göre gardımızı alıp, şiirimizi ve adeta kendimizi savunuyoruz.

Çoğu insanlar hayatlarını şiirlerine koyuyorlar. Şiirin böyle yazılacağını sanıyorlar. Oysa şiir de diğer anlatı biçimleri gibi bir kurmacadır. Daha açıkçası uydurma sözler bütünüdür. İçinde hayatımızdan bazı izler bulunsa bile; iyi bir şiirde bunlar çok iyi saklanmıştır.

Şiir, bize bir yazım güzelliği; hayatı örnekleyen ve resimleyen ve bunu çok duygulu veya zeki bir şekilde anlatan üstün bir oyun manzumesi getirir. İçinde hayattan hiçbir şey bulunmayan şiirler zaten, hiçbir şeydir. Her şiir bana göre , biraz hayattan süzülmüş felsefe taşımalıdır; şair bir çeşit hikmet sahibi insan olmalıdır. Boş şiirler, insana bir şey kazandırmayan, düşündürmeyen şiirler, işte boş şiirlerdir.

Hele şiirde bir de Türkçe düşüklüğü, acemilikler varsa kaldır at… Çünkü şiir yazında ustalık gerektirir. Kişi Türkçe’yi bilmiyorsa, onda usta değilse, boşuna çabalamamalıdır… Ama bu sözde doğru değil. Tabii çabalamalıdır. Sonuçta herkes sonuçta bir yere varır.

Bence şiir sevmeyen insanlar, hayatın anlamını da bilmezler. Niye yaşadıklarından haberleri yoktur. Şiir insana derin bir bilinç hali verir.

Bunlar benim saf düşüncelerim. Siz boş verin, aldırmayın… Herkesin düşüncesi kendisine.

Düzyazı olarak, çok çeşitli alanlarda at koşturuyorum. Bakarsınız “Anı”larımı yazarım; oradan hareket eder bulunduğum kentin sokaklarını eleştiririm. Sonra “Sosyoloji” yazıları yazmaya soyunurum. “Kişisel Gelişim” işi de ukalalık yapmak için iyi bir alan gibi gözüküyor. Okuyanı da epey var. Orada hayat deneyimlerimin bir bölümünü sergiliyorum.

Blog’u ben büyük bir aile olarak kabul ediyorum. Orada yaramazlar vardır; aklı başında olanlar vardır ve umutsuzlar. Yaşamı sevenler ve inkar edenler… Ben herkesi seviyorum. Daha doğrusu sevmeye çalışıyorum. Kimseden nefret etmiyorum. Kimseyi de rahatsız etmek istemiyorum. Öyle ya: biz büyük bir aileyiz. , birbirimize yardım etmeliyiz, haberleşmeliyiz… Aile böyledir.

Örneğin bugünlerde Aklım Almanya’daki arkadaşımız Ümit Culduz’da.. Bu günlerde yine ortalarda görünmüyor. Ne oldu?

Son olarak “Sigara bıraktığına ilişkin” güzel haberlerini işitmiştik. Çok sevinmiştim. Sonra ne oldu. Başardı mı? Hala sigara orucu devam ediyor mu? Nasıl?

Bu konuda izlenimlerini  bir “Blog”da yazsa çok yararlı olur. İnşallah kendisinden kısa zamanda güzel haberler alırız.

Bugünlerde acı günler geçiren, zor günler geçiren arkadaşlarımız var. Şennur Köseli arkadaşımıza bu zor günlerde metanet tavsiye ediyorum. Allah sabır versin.

Bir diğer değerli arkadaşımız, Refik Başdere önemli bir kalp ameliyatı geçirdikten sonra hastaneden çıktı. Onu da, yeniden Blog’larımızın arasında, içinde görmek istiyoruz. Kendisinden güzel haberler bekliyoruz. Özledik..

İşte Blogçuluk böyle… Yazsan bir türlü yazmasan iki… Biz yazanlardanız. Siz de okuyanlardan mısınız? Hadi bakalım.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..