Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '07

 
Kategori
Blog
 

Blog yazarlarına mektup var

Blog yazarlarına mektup var
 

"Teşbihte hata olmaz." derler, değerli yazar arkadaşlarım. Belki yadırgayacaksınız ama ben bu güzel siteyi "yarış pistine" benzettim. Yazarlarını yarışmaya davet eden bir içeriği var Milliyet Blog Sitesi'nin. Bunu görmemek veya görmemezlikten gelmek mümkün değil.

Yarışın ve rekabetin olduğu yerde, henüz ne olduğu belirlenmemiş de olsa bir " ödül" vardır. İnsanların naturasında vardır yarışmak ve rekabet etmek. Yadırgamamak gerekir.

İnsanız; bazı "beklentilerimizin" olması doğaldır. Milliyet veya bir başka yayın organından gelebilecek bir "yazı" teklifi hangi blog yazarının rüyalarını süslemez ki?.. Ya da blog yazılarımızdan derlenen bir kitapçığa verilecek destek?.. Editörlerimizden oluşturulacak bir jürinin yapacağı (olası bir) değerlendirmede ilk sıralarda yer almak?.. Kendi sayfamıza verilecek reklamlardan (uzak bir olasılık değildir bu) elde edeceğimiz (sembolik de olsa) maddi kazançlar?

Böylesi beklentiler ayıplanmamalı. Hangimiz "sayfası en çok görüntülenen ve okunan" Savaş Şakar Bey'in yerinde olmak istemeyiz ki?.. Yazılarımıza yorum alamamaktan şikayet eden bizler, "en çok yorum alan" Fulya Hanım'a gıpta ile bakmıyor muyuz? Ana sayfada çıkan iki yazısıyla toplam 28 bin kez okunan Nazan Köseoğlu Hanım'a, en çok "mesaj" alan Başak Altın Hanım'a ve en çok "blog yazan" Süleyman Ekim Bey'e "ama" diye başlayan itirazlarımız da olabilir tabii.

Ama unutmamamız gerekir ki, hiç bir "ün" ve "en" boşu boşuna oluşmaz; vardır elbet bir sebebi.

Geçenlerde tuttum, beni, 1.500'ü aşan blog yazarı arkadaşlarımın nezdinde hiç de "sempatik" kılmayacak bir sıralamayı yayına verdim. Dört aylık bir emeğin ürünüydü o yazarlar sıralaması. İtiraf ediyorum, biraz da "provakatif" içerikliydi.

Evet, herkes ağız birliği etmişçesine "Biz burada amatörce yazıyoruz ve yazılarımızı paylaşıyoruz." diyordu ama gidişat da çok farklıydı.

Değerli Kerem Oğuz'un yazdığı gibi" Evet, yazar olmak istiyorduk. Pek azımız bunu açık yüreklilikle dile getiriyor, çoğunluk ise mesajı alttan alta" veriyordu. "Yazılarımızı paylaşmak için yazıyoruz." diyenler ne demek istiyorlardı?

Kalem atmalar, duygusal vedalaşmalar, blogdaki yazıları silmeler ve çekip gitmeler de yaşandı bu süreç içinde. Evet, resti çekmişti kimi arkadaşlar ama redaksiyon da suskunluğa bürünmüştü işte. Kimseciklerin okuma zahmetine katlanmadığı 24 Maddelik Milliye Blog Üyelik Sözleşmesi ortadayken konuşmaya da gerek yoktu zaten.

Meslek hanesinde "Psikolog" yazan tüm yazar arkadaşlar sınıfta kaldı. Bir Kerem Oğuz, bir de Ali Gülcü farketti gidişatı. Suskun kalmayarak görüşlerini açık yüreklilikle ifade ettiler.

İki aydır yazma şerefine nail olduğum bu güzel siteyi dört aydır inceliyorum. Binlerce yazı okudum ve özel olarak incelediğim (aktif olarak yazan 300 blog yazarı arasında) sayfaların sayısı 200. Belki inanmayacaksınız ama yorumlarıyla birlikte. "Sizi blog habercime kaydettim Nazan Hanım... Artık blog habercimdesiniz Fulya Hanım." diye başlayan (ve her biri benim için ayrı bir yazı konusu olan) mesajları da okudum.

Yeri ve zamanı geldiğinde, her birini tek tek ele alacağım pırlanta gibi yazar ve yazar olabilecek arkadaşlar da tanıdım ben bu güzel sitede. Onlarla gurur duydum blog camiası adına. Henüz kimsecikler sormadı niye diye ama benim araştırmalarım devam ediyor.

Yarışmak istiyordum çünkü... Kiminle mi? En azından kendimle. Bu güzel platform bu imkanı da tanıyordu bana. Öncelikle yarışacağım arenayı tanımam ve rakiplerimi (ki sayıları 1.500'ü geçiyor) belirlemem gerekiyordu. En çok okunanlar niye çok okunuyorlardı? Niye bazı yazarlar az, bazı yazarlar çok yorum alıyorlardı?

Sıralamaları daha değişik de yapabilirdim tabii...Mesela...

Yazı başına en çok yorum alan yazarlar listesi...

1- Serap İNCE(*Sıla*) 24 yazı yazmış... 229 yorum almış... Yazı başına düşen yorum ortalaması: 8, 3

2- Ümit CULDUZ 20 yazı yazmış... 132 yorum almış... Yazı başına düşen yorum ortalaması : 6, 6

Elbette bu sıralama da bazı doğruları yansıtırdı ama ben onun peşinde değildim.

Yaptığım araştırmanın ciddiye alınmamasını söyleyenlerin sayıları bir hayli kabarık. "Ortaya bir bit attı, millet hala kaşınıyor" diye değerlendirenler de oldu. Editörlerimizin okunma oranlarımızı sayfalarımıza yansıtması da pek çok kişiyi de memnun etmedi. Bazı şeyler gizli kalmalıydı ve açığa çıkmamalıydı. Ne güzel geçinip gidiyorduk işte. Hem sonra bizler yazılarımızı "paylaşmak" için yazıyorduk... "Yarıştırmaya" gerek yoktu. Karneler gizli kalmalıydı.

Her ne kadar bu gibi verileri "mizahi" bir ambalaja sarıp sunduysam da son derece ciddiydim ben. Biliyordum ki hiç bir araştırma boşu boşuna yapılmaz. Eğer bir işe emek verirseniz, karşılığını mutlaka alırsınız. Hem sonra her araştırmanın amacı "sıralama" değildir. Sadece "sayısal" verilerden ibaret değildir yaşam. Basit ve ilkel de olsa bu araştırmaya verilen tepkiler de birer "veri" sayılabilir.

Yaptığım bu "gülünç" araştırmayla ilgili sayısız blog yayına verildi. Bu yazılara gelen yorum ve mesajlar yüzlerle ifade edilebilir. Benim de kazancım oldu tabii (kayıplarımın yanısıra)... Yeni üye olmuş bir "yazan" olarak tanınmış oldum. Okunma oranlarım arttı ister istemez.

Yaptığım bu araştırmanın henüz yayına verilmemiş ilginç verileri de var. Vakti zamanı gelince bu verileri de kimsecikleri kırmadan ve üzmeden bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bu tür girişimlerin beni sempatik kılmayacağını bile bile yapacağım bu işi. Ayrıca yorum ve mesajlar hakkında incelemelerim de var. Belki düz yazıyla, belki de mizahın o koruyucu çatısı altında sunabilirim bu yazdıklarımı.

Kim ne derse desin. Milliyet Blog sitesi bir yarış platformu gibi. Yazarları yarışmaya davet ediyor. Yarışmak ve rekabet etmek ayıp değil. İnsanız; bazı beklentilerimizin olması da doğaldır. Önemli olan ezmeden, ezdirmeden, aşağılamadan, aşağılanmadan ve kimseciklere çelme takmadan centilmence yarışmaktır.

Değerli blog yazarı Alev Meisel Hanım'ın oldukça anlamlı bir sözüyle noktalıyorum yazımı:

"Yarışanın, günah işlemeye vakti olmaz"...

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..