Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '07

 
Kategori
Mizah
 

Blog yazarlarıyla Matrix serüveni (Final)

Blog yazarlarıyla Matrix serüveni (Final)
 

Corpheus beni Kahin'le tanıştıracağını söylemişti. Kahin benim "beklenen insan" olup olmadığımı söyleyecekti. Aradıkları ben miydim emin olmak istiyordu Corpheus.
"Seni uzun süredir bekliyorduk" dedi.
"Sen hepimizin umudusun. Kurtarıcısı olacaksın."
"Hocam bir yanlışlık olmasın" dedim.
"Ben bulabileceğiniz en berbat adamım. Çoraplarımı yıkamam. Yıkanmayı sevmem. Kira ve fatura ödemem. Belediye otobüslerine arka kapıdan binerim, İçki kullanırım. Prezervatif kullanmam. Tanıdığım insanlar için kurtarıcıdan çok kurtulunması gereken bir adamımdır ben."
"Gevezelik etme" dedi Keo. Ve bağırdı.
"Luleus..."
Lale Beşe geldi. Blogdan Lale Beşe... Hemen yanında da Sevim Özkan vardı.
Birde Ruksan İldan... Şaşırdım...
"Laleus ve Sevimus öyle mi?"
Sevim Özkan,
"Sevimus değil. Sevus" dedi.
"Severus" dedim ben de.
Corpheus onlara emretti.
"Onu soyun..."
Utandım.
"Celal abi pardon yani abi ben yani alerjim var soyulmaya karşı. Hem bu hanımlar bizim blogdan arkadaşlar yapma abi..." dedim.
O sırada Frinity yani Fulya geldi. Hiç konuşmadan elindeki ışın tabancasıyla alnımdan vurarak bayılttı beni.
...
Ayıldığımda dev bir masanın tam ortasındaydım yatıyordum. Çıplaktım. Yatıyordum. Gözlerimin önünde bir klavye vardı ama dokunamıyordum. Her yanımdan kelimeler uçuşuyordu. Dev masanın her yanında sandalyeler ve binlerce bilgisayarda binlerce blogcu yazılar yazıyorlar ben Corpheus'un sesini duyuyordum.
"Matrix'e hoşgeldin. Burası bizim için yaratılan bir sanal dünya. Uçsuz bucaksız bir internet dünyası. Porno siteler. Vahşi oyun siteleri. Alışveriş siteleri."
Gerçekten de gözlerimin önünden rengarenk siteler akıp gidiyordu.
"İşte Keo. Biz bütün bunların tam ortasında bu sahte sanal dünyaya meydan okuyarak yürekten bloglar yazıyoruz. Blogcunun varoluşu bu. Ajan Smith ve adamları burayı bulup bizi yok etmek istiyorlar. Blogculara iyi bak. Onları iyi tanı."
Baktım. karıncalar gibi bir sürü blogcu... Nilgün, Snopy, Harun Deniz, İbrahim Kapaklıkaya, İbrahim Pekbay, Işın Çavdar, İnci Perisi, Mehmet Eren, Kemal Ayaydın, Yılmaz Değirmenci, Patriot, Mavi Ruh, Emekli Bir Subay, Tuba, Harun Deniz, Mehtap Dalayman, Sedaca, Erksan Erçelik, Akdenizli, Oğuzkan Bölükbaşı, Yasemin Sürmen, Halide, Gerektiğinde, Nil Görkem, Cellma, Mustafa mumcu, Berk Yüksel, Patriot, Haluk Aktaş, Neşe Evrim, Korkut Ata, Analizatör, Mustafa Öncül, Ahmet Tahir ve daha niceleri...
...
Lale Beşe ve Sevim Özkan geldiler. Beni kollarımdan kaldırarak bir suyun içine attılar. Her tarafımdan tıklama sesleri geliyordu. Klavye sesleri. suyun içi harflerle doluydu... Sırılsıklam olarak çıktığımda siyah giysilerle bir koltuğun üzerindeydim. Uzay aracı gibi bir yerdi. Corpheus ve Frinity ayaktaydılar. Ben yarı baygındım.
"Dayanabilecek mi?" dedi Corpheus.
Frinity, "Dayanacak. Bu o. Bu o..."
"Buna Kahin karar verecek" dedi Corpheus.
O sırada büyük bir sarsıntı oldu.
"Lanet... Geliyorlar" dedi Corpheus...
Bir anda kumanda odasında bir panik koşuturanlar... Bilgisayarlardan ateşler çıkıyor. Süleyman Ekim bağırdı.
"Alçaklar... Bilgisayarımı çökerttiler. Dün gece yayına hazırladığım iki bin blog gitti. Üç saatimi verdim ben o bloglara ya. Şerefsizlere bak yaa."
Ümit Culduz sakin dolaşıyordu. Corpheus'a yaklaştı.
"Corpheus... İstatistik tuttum. Bu yüzellinci saldırıları bunların."
Corpheus sinirlenmişti.
"Ümit git başımdan. Bak seni öyle bir parçalarım ki parçalarını bulup istatistikini de tutamazlar."
"Siz dalga geçin bakalım benim istatistiklerimle. Çok umurumda sanki."
...

Neyse saldırı bitmişti. Ben kendime gelmiştim.
...
Frinity kulağıma eğildi.
"Keo... Gerçek dünyayla tanışmaya hazır ol..."
...
Bir anda ışıklar yandı... Söndü.
Corpheus'un sesini duydum.
"Bağlantı noktasını verin çabuk."
"İstiklal Caddesi... Kens Bar önü..."
...
Corpheus, Frinity, Laleus, Ümitus ve Sevus bir binadan çıkıyorduk. Merdivenleri iniyorduk... Sokaktan geçerek eski bir binaya girdik. Eski bir asansörden çıktık. Corpheus kapıyı çaldı.
"Kahin'le tanışmaya hazır ol..."
Kapı açıldı. Su Karakuş... Kahin elbette başkası olamazdı.
Ben Kahin ile başbaşa kalmıştım. Sıradan bir ev kadını gibiydi. Kek yapıyordu.
Bana sorular sordu.
"Frinity'nin seninle ilgili duygularını biliyor musun?"
"Anlamadım."
Aaaa... Dur ya anladım beee. Matrix'te Trinity Neo'ya aşık olur. Elbette burada da Frinity yani Fulya bana aşık oluyor. İyi be. Kaptık kızı... Tabii kahine çaktırmadım...
Kahin anlatıyordu.
"Trinity senin peşine düşecek..."
Düşer tabii. Aşık olacak bana. Belki de oldu... Sordum kahine...
"Peşimde başkası da olacak mı? Ama bunlar kadın değil..."
"Keo yoksa cinsel tercihin..."
"Hayıııırrrr. Yanlış anladın. Ben ev sahiplerimden bahsediyorum. Genelde onlar peşime düşerde."
"Keo... Sen hep başkalarından farklı oldun. Bunun nedenini hiç düşündün mü? Uyuyamadığın geceleri... O patlamaları..."
"En son bir kazan dairesi patlatmıştım. Deneyde küçük bir prüzü çıkmıştı da..."
"Benim dediğim o değil Keo... İçindeki patlamalar... Sen buraya aitsin... Frinity biliyor. Ona söylemiştim."
"Neyi?"
"Keo önüne iki seçenek çıkacak... Başkasının hayatı ve senin hayatın. Sen bir tercih yapacaksın."
...
O sırada Corpeus ve Frinity kapıda konuşuyorlardı.
"Frinity... Sence Keo o mu?"
"Evet... Buna eminim."
"Nereden biliyorsun?"
"Kahin bana söylemişti... Kendi duygularımdan biliyorum. Onun yanında hep aynı duyguyu hissediyorum..."
"Trinity yoksa..."
Tam o sırada Kahin'in odasından çıktım.
...
Karargaha dönmüştük. Şimdi Corpheus beni eğitiyordu. Ben, Corpheus ve Süleyman Ekim Sümerbank pijamalar giymiştik. Bilgisayar başında blog yazma yarışındaydık. İlk bitiren yan masadaki duble Adana kebabı yiyecekti.
"Daha hızlı Keo..."
Çok hızlıydım. Neredeyse saniyede bir blog yazar hale gelmiştim. İnanamıyordum...
"Aferin" dedi Corpheus...
"Dünyanın en hızlı ikinci blog yazarısın artık."
"Birinci değil miyim?"
"Bu mümkün değil" dedi Corpheus. Süleyman Ekim'i gösterdi. Süleyman Ekim yan masada baklava yiyordu. Adana'yı bitirmiş üstüne tatlıyı götürüyordu. Sevus koşarak geldi.
"Ajan Smith... Frinity'i kaçırdı..."
Hemen toparlandık.
...
Ajan Smith'in karargahını bastık. Önümüze gelene basıyorduk tekmeyi tokatı. En üst kata çıkmıştık. Ajan Smith karşımdaydı. Ajan Smith simit çayla karnını doyuruyor ve söyleniyordu.
"Koskoca Matrikx'in fedaisiyiz lavuklar üç kuruş para veriyorlar."
Ajan Smith beni gördü simiti fırlattı. Tabanca çekti ateş etti. Eğildim kurşun yanımdan geçti. Frinity gerideydi. Bana aşık olan kadını kurtarmalıydım. Corpheus öne atıldı. Ajan Smith, Corpheus'u vuracaktı. O an Kahin'in sözünü hatırladım.
"Başkasının hayatı ve senin hayatın. Sen bir tercih yapacaksın."
Düşündüm. Öne atılıp Corpheus'u kurtarmak vardı serde ama Frinity de beni seviyordu.
"Kusura bakma Corpheus" deyip Frinity'i kapıp tüydüm.

...

Aşağı indik Frinity'le. Bu arada Corpheus da Ajan Smith ile boğşuyordu. Frinity'i hemen bir diskoya götürdüm. Bana orada aşkını ilan edebilirdi ve romantik bir gece yaşayabilirdik.
...
Diskoda ışıklar altında Frinity ile başbaşayım.
"Kahin bana senin benim için bir şeyler hissettiğini söyledi."
"Nasıl hissetmem" dedi Frinity...
"Seni her gördüğümde bunu hissediyorum."
"Eeee... Aşk" dedim... Eğildim öpeceğim artık Frinity'i...
İtti beni.
"Ne aşkı beee" dedi. Tokatı vurdu.
"Ayakların kokuyor... Çorapların... İğrenç... Hissetmemek mümkün mü?"
Tam o sırada Corpheus geldi.
"Lavuk Keo... Beni ajan Smith'le bırakıp kaçtın adi blogcu."
Hemen kalabalığa karıştım. Corpheus elinde sopa bağırıyor.
"Keo... Tutun şunu.."
"Blog kardeşliği Corpheus... Celal abi... Blog kardeşliği..."
"Tutun şunuuuu..."
Ümit Culduz bağırıyor...
"Celal bey tutarsanız haber verin. Tutunca söyleyin. İstatistikini tutayım bende..."



 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..