Blog yazıları ve flaş haberler

Milliyet Blog yazarları, bilgi ve birikimlerini büyük bir özen ve emekle aktarıyorlar. Kimi az okunuyor, kimi çok. Blog yazarları yazdıkları yazılar için hiçbir ücret almıyorlar ve bu konuyu girişte taahhüt ediyorlar.

Bazı blog yazarları işlerini ciddi yapıyorlar. Emekliler için iyi bir uğraş. Çalışanlar için tatmin, bazıları için de okul.

Milliyet Blog, “serbest kürsü” veya “derdini söylemeyen derman bulamaz “ köşeleri gibi. Eskiden buralara yazılar posta ile mektupla gönderilirdi, şimdi on line ile.

Blog yazarı olarak günün her hangi vaktinde, haber kaynaklarından (medyadan) bir haber alıyor ve sıcağı sıcağına olayı yorumluyor , blogunuza gönderiyorsunuz. Bekle ki, yayımlana. Gün, ertesi günü buluyor. Bu süre içinde gazeteler çıkıyor, gazete köşe yazarlarının aynı haber üstüne yorumundan sonra sizin yazı da yayımlanıyor. Ne değeri kalıyor, ne heyecanı , ne de okuyucusu. Çünkü , haber bayatlamasa bile ilgi dağılıyor.

Böyle durumlar, benim başıma bir iki kez geldi. yayım onayı gecikince, bazı yerlerin sivri bulunduğunu düşünerek yazı üzerinde oynayınca yazı bir kuşa benzedi. Bu kez de ben beğenmediğim için silinenlerde kaldı.

İnternet veya blog yazarlığının avantajı, haberlere , olaylara anında yorum getirebilme. Gazete köşe yazarlığında öyle değil.Yani gazete basımı ile beraber çıkacaksınız. Durum böyle olunca, köşe yazarlarının önüne geçilmesin diye , yayım onayının geciktirildiğini düşünüyorum. Eh, onlar da haklı. Çünkü üyesi bulunduğunuz kuruluşun gazeteleri ve köşe yazarları çok.

Bloga gönderilen eğitim, magazin, mizah, kültür, doğa, gezi, spor, dış haberler, cinsel yaşam, kadın erkek ilişkileri, felsefe, psikoloji gibi konularda problem yok. Çünkü ertesi günü köşe yazarlarının aynı konuyu işleme ihtimali çok düşük. Problem, son dakika flaş haberlerinin yorumunda. Oysa, blog yazarları halkın içinde. Onların, özellikle siyasi haberlere yorumu halkın gerçek duyguları.