Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Blog yazısı kritiği ve bir yazar anısı

Blog yazısı kritiği ve bir yazar anısı
 

Net'ten


Farklı bir heyecandır, yazıyı yayına verip beklemek. 

Bazen uzun bir bekleyiş olsa da yazımı karşımda görünce önce 

bir sevinç dalgası sarar, ardından da belki, kullandığım bazı sözcüklerle 

ilgili pişmanlıklar. “Buraya farklı bir sözcük gelse daha iyi olurmuş” 

düşünceleri. Ama artık yazı sizden çıkmıştır. Yayınlandıktan sonra 

yazısını okumayan var mıdır bilmem ama ben, artık bana ait olmayan,  

özgürlüklerini ilan etmiş tümceleri, sözcükleri hata bulma telaşıyla 

okur sonra da pek beğenmem. Bir sonraki blog yazımı daha iyi yazmam 

gerektiği konusunda kendime söz veririm. 

Bu faslı geçtikten okunma sayılarına gelir sıra, kim ne derse desin herkes 

çok okunmak ister.Veee gelen/gelmeyen yorumlar!!! 

İşte en önemli nokta burasıdır. Çünkü yazdıklarımızdan kimin ne kadar 

etkilendiğini sadece yorumlardan öğrenebiliriz. (kimi zaman al gülüm ver gülüm 

durumları olsa da) Gelen yorumlardaki ifadelerden yazımıza gösterilen ilgiyi 

anlar, değer verildiği duygusunu yaşarız. 

Bence işin en tatmin edici kısmıdır gelen yorumlar. Üstelik de kalemini beğendiğiniz 

diğer blog yazarları yazınızla ilgili yorumlar yapmışlarsa değmeyin keyfinize. 

Bunun, benim gibi yazmaya sonradan başlayanlara ait bir duygu olduğunu 

düşünürken, Yusuf Atılgan’ın Oğuz Atay ile ilgili anısını okuyunca, yazın 

dünyasında kendini kanıtlamış isimlerin bile yazdıkları romanlara kendi 

dünyalarındaki diğer insanlardan ilgi ve takdir beklediklerini anladım. 

Anıya gelince: 

Yusuf Atılgan, Oğuz Atayı kaybettikten sonra yazdığı yazıda, Atay’dan bir paket 

aldığını söyler.Oğuz Atay, Tutunamayanları imzalayarak göndermiştir. 

İçine de “ilgileneceğinizi umarak… “ diye yazmıştır. 

Yusuf Atılgan bu kitabı okur ve çok sever ama bunu oğuz Atay ‘a hiçbir 

zaman söylemez. 

“Benim okuduğum kitap o kadar müthiş bir eserdi ki, böyle muazzam bir kitabı  

kaleme alan birinin daha nice eserler yazacağını düşündüm. Benim oluruma,  

iltifatıma söyleyeceğim iki çift lafa ihtiyacı olmadığını düşündüm.  

Dolayısıyla takdirlerimi hiçbir zaman ona iletme ihtiyacı duymadım“ diye anlatır. 

Ama ardan seneler geçer, ortak arkadaşlarının birinden işittiği şey bu olayı 

hatırlamasına sebep olur. 

“ Ben Yusuf Atılgan’a kitabımı gönderdim ama kendisinden tek bir kelime bile  

duymadım.Tek gördüğüm kayıtsızlık oldu.” demiştir Atay bu olayla ilgili olarak. 

Ve Atılgan bu anıyı anlatırken “Eğer bugün hayatta olsaydı ne yapar ne eder  

muhakkak onu bulur, karşısına geçer, yüz yüze ona kalemini ne kadar takdir  

ettiğimi söylerdim” der. 

Verilen emeğe biraz takdir herkesin gereksinimi sanırım. 

Hep derim ya sözcükler çok önemli mutlaka kullanılması gerekli. 

En çok da içinde olumlu duygular barındırıyorsa söylenmeli… 

Mayıs 2011 / Kurşun 

 

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..