Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '13

 
Kategori
Blog
 

Blog yazmakla ilintili...

Blog yazmakla ilintili...
 

Günaydınlar,

Bugün Cezayir’deki son günüm ve burayla ilgili izlenimlerimi anlatmak isterken, nedense, farklı konuların içinde hissediyorum kendimi...

Öncelikle şu soruya cevap arıyorum:

Neden blog yazıyoruz?

Bu soru daha çok niye yazıyoruz ile doğru orantılı. Ben bunu yıllar evvel Kronoloji kitabımı yazarken aşağıdaki şekilde vermiştim:

“ANA-FİKRİM”

İnsan olmayı başarabilmektir ana fikrim. Mücadelemi bunu gerçeklemede sürdürüyorum yıllardır. Tek dileğim bir gün öldüğümde mezar taşıma “HAYATI YAŞAMAYA CESARET ETTİ” yazmaları. Peki bu ne demek? Yani yaşamak ne demek? Zaten her insan yaşamıyor mu? Tabiki her insan bir hayat yaşıyor yani ona bahşedilmiş olanı-Allah tarafından hediye edilen! Acaba hepimiz gerçekten bunun farkında mıyız diye soruyorum? Yaşanak olarak da adlandırabileceğim bir zorunluluk mu bizimkisi. Ya da bu armağanın farkına varıp da bu armağandan en çok faydayı nasıl elde edebiliriz düşüncesiyle, ve her sabah Allah’ a şükrederek uyanıp yepyeni bir günü hakkıyla yaşamak mı?!! Farkında mısınız ki uyumakta olduğunuz gün-aydınlanma-(tan) vaktinde yepyeni bir gün doğuyor güneşle beraber ve bugün, bütün bir gün eskidikten sonra güneşle beraber yok oluyor.

Bu hayatta yıllar yılı çok bi güneşle beraber varolup (uyanıp) arkasından bu dünya yaşamında yorulup yine güneşle beraber çok bi yok oldum. Kim bilir kaç gün! Ama her yenisinde umut ettim yaşamaya dair. İşte bu yüzden bu kitabın adı “KRONOLOJI- Bir Yaşam Mücadelesi”. Bu kitapta hayat tarihlerim ve bazen de saatlerim var. Bu kitapta hislerim, düşüncelerim, ve hayata bakışım var. Bu kitapta faklı farklı yıllarda ve yaşlarda yaşayan, düşünen ve seven bir ben var. Evet gerçekten yaşamayı seviyorum. Her türlü yenilgime rağmen seviyorum. Üzülmeyi-sevinmeyi-silinmeyi-sevilmeyi-sevmeyi-devinmeyi-devrilmeyi-dilenmeyi-direnmeyi-kısacası  her şeyi seviyorum. Beni insan yapmayı seviyorum. Peki soruyorum şimdi, siz de dener misiniz? Yaşamaya cesaret eder misiniz? Kötülüklerden –kötü niyetlerden- kaçarak iyi ahlaklı bir insan olmak için çabalar mısınız? Kaybedecek neyiniz var ki kaybedilmiş bir ben ve bir biz varken! Düşünün ve hissedin… Bilinç üstünde yaşayın bilinç altına kaçmayın. Yüzleşin kendinizle,  korkmayın kendinizden. Bırakın başkalarının hayatını, önce kendi hayatınıza sarılın. Size mutlu olun demiyorum, herkes Poli-anna (birçok-Anna) değildir çünkü! Ama denemekten ne çıkar? Mutlu anlarımızı çoğaltarak şansımızı artırmaz mıyız? Yaşadığınız haksızlıklara sığınmayın! Nitekim herkes kendisidir ve kendi bacağından asılır. “Polis bey aslında ben kırmızıda geçerken rengi sarı görmüştüm” ya da “benim rüşvet vermemin tek sebebi başkalarının da vermeleri”.

Kurtulun bu gibi bahenelerden. İnsanlar ne kadar ibadet etseler de bu yaptıklarının gerçeğini değiştiremeyecekler. Çalışmaktan hep nefret edip, aldıkları ücreti hep az bularak hep başkalarına öykünecekler. Hayatı ıskalayıp öbür hayatta da umduklarını bulamayacaklar bu davranış düzeyiyle. Söyleyecek tek sözüm var: HAYATINIZI –AMA KENDİ HAYATINIZI- YAŞAMAYA LÜTFEN CESARET EDİN. Sadece tüketmeyin, üretin de! Bunun ne demek olduğuyla ilgili   başka bir kitap var aklımda.  Bir gün baktığınızda karşınızda olacak. Sizleri seviyorum tüm insanları. O yüzden yazıyorum, yani paylaşmak için. Umuyorum ilerde paylaşımlarımızı artırabiliriz. Beni bilenler bilir, sözümün eriyimdir. Sözlerde birer, birer benim erlerimdir. Düşüncelerim ise kumanda odam, yaşadıklarım ise hazinem, varlığım, ben-im.

Bu kitap böylelikle bitmiş oluyor. Gerçekten çok kişisel ve herhangi bir türü olmayan bir kitap oldu bu. Bir çeşit deneme denilebilir ama kafi gelmez tanımlamaya. Sadece hissedildiği ölçüde ve hissedilen şekilde tarafımdan kaleme alınıp bilgisayara dökümü yapılan bir kitap.  Sadece bu kadar!

Hayat hepimiz için zorsa, ki bence öyle, bu kitapta kendinizi betimleyen bir hikaye ya da hikayeler bulabiliyorsanız, benim kitabım bir an bile olsun sizi biraz daha sizleştirebiliyorsa, ve her şeyden önemlisi, beni samimi bulabiliyorsanız, kitabımı kitaplaştırmada ben doğruyu yapmış olacağım.

Bu kitabın ana-fikrini noktalarken, herkesin hayatı yaşamaya dair farklı düşüncelerine saygı duyduğumu belirtmek isterim. Umarım yakında görüşürüz. Her şey gönlünüzce ve beyninizce olsun…

Yani yazmaktan anladığımız ne? Özcesi paylaşmak, insan olduğumuzu paylaşmak! Bunları haklı/haksız gerekçeleriyle anlatmak!

Düşünün ki yazmadığımızı, duygu ve düşüncelerimizi ne yapacağız? Bu kadar birikim, bu kadar yükleme, ne olacak? Üzerimizdeki bu ağırlıktan nasıl kurtulacağız?

Ben denedim, mümkün değil!

Çok yazdığımız için bizi eleştirenler var. Başkalarını okuyup, yorumlamadığımızı ve bu yüzden az okunduğumuzu tespit edenler var. Ve hepsi de haklılar kendilerine göre ve ben de haklıyım, yazmak istediğim çok fazla düşünce, bilgi ve sistem birikimi var. Aslında halen kendimi tutuyorum birçok konuda!

Neyse...

Diğer taraftan arkadaşların bir editör olma hayali ve havası da var. Bir çeşit özümsemişlik hali ve ne yaptığını bildiğini iddia eden!

Ne demiş Mevlana: Ne kadar bilirsen bil, bildiklerin, karşıdakilerin anlayabileceği kadardir!

Arkadaşlar, birbirimizi değerlendirmekten çok, neler ortaya döktüğümüze bir bakalım. Şayet bizler blog yazarlarıysak, okuduklarımızdan çok yazdıklarımız önemli. Yorum yapan blog yazarı olmak, blogtaki düşüncelere yorum yoluyla itiraz etmek, bana çok akılcı gelmiyor açıkçası. Yazan zaten düşüncesini blog yoluyla ifade etmiş diye düşünüyorum...

Sosyalleşiyor olmanın dışında ve daha çok, duygu, düşünce ve sistem üretmemiz gerektiği kanaatindeyim. Madem yorum yapmak önemli, lütfen bunu “blog yazarları tartışıyor” bölümü ile yapalım ve hatta tecrübeli bir editör, bizi kontrol edip yönlendirsin. Ve hatta, gerekli yerlerde kendi yorumlarını da katsın... En sonunda bu yazılanlardan sonuç çıkaralım ve düşünce birliği oluşturalım. Bunu Türkiye’nin her meselesi için yapabiliriz...

Son olarak, rahatsızlık veren bir tarafım olduğunun açıkçası ben de farkındayım, ama inanın bu kesinlikle yeni birşey değil.  Beni tanıyan herkes bu konuda hem fikirdir. O yüzden ben son derece rahatım bu teklifleri getirirken!

Umarım sizler de en az benim kadar rahat olursunuz...

Görüşmek üzere...

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..