Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '10

 
Kategori
Blog
 

Blogculuk bu!

Blogculuk bu!
 

Kaç yıldır tatile gidemedim! Gitsem de iki gün sonra sıkılırım! Aynı yüzleri görmek, aynı havuza ya da denize girmek ne bileyim buna benzer şeyler beni soğutur, pılımı pırtımı toplayıp eve dönerim!

Biraz da sorumluluğum var tabi ki!

Bakın, her gün aşağı yukarı üç yazı yazıyorum!

Milliyet Blog’un kapısına “Tatildeyiz, haftaya geliriz!” yazacak değiller ya, benim gibi nöbetçi blogerler, tatile giden arkadaşların yerini dolduracak!

Doldurmalı!

Yer yer bana aşina olmayan kategorilerde yazılar yazıyorum sırf bu nedenle! Hiç ilgimin olmadığı konular da var işin içinde!

Sorumluluk anlayışımın bir sonucu bu!

Okunma oranları olsun, yorumlar olsun büyük çapta düşse de görevimizin başındayız evvelallah! Blogcunun doğasında gönüllülük esası yatıyor çünkü! Yatıyor diye biz de mi yatalım arkadaşlar?

Yatanı Allah da sevmez ben de sevmem!

Buna en önemli kanıt olarak bu yazımı yazış saatimi gösterebilirim!

Yatıp uyuyamaz mıydım?

Uyuyamazdım çünkü bu bizde ırsi! Anneme çekmişim! Daha doğrusu dayılarıma! Biri hariç diğer dayılarım sabaha kadar otururlardı. Hatta bu yüzden anneme gecenin on birinde “ Var mısın anne köye gidelim? Dayımlar uyumazlar nasılsa! Bir buçuk saatte gitsek olur yarım. İki saat kalırız, bir buçuk da dönüş, tam uyku zamanımız! Sen sabah namazını eda edersin yatarız anasını satayım!” der ikna ederdim köye giderdik!

Hariç olan dayımı göremezdik! O tavuklarla aynı saat dilimine mensuptu! Herkes yatardı o kalkardı! Öyle inat bir şeydi!

Sanırım horoz sesiyle uyanmak onu farklı bir iklime götürüyordu! Sormazdım bile!

“Demek Ayşe gelmiş öyle mi?”

“Gece geldi gece gittiler!”

“Nasıl da göremedik!”

Dayımın hanımı bunları söyleyen! Annem babama kaçacağı zaman birtek o biliyormuş!

“Ayşe Abla, ben Hüseyin’e kaçıyorum haberin olsun!”

“İyi ediyorsun Ayşe! Ondan daha iyisini mi bulacaktın! Hüseyin iyi uşaktır!”

“ Babam da beni sizde biliyor nasılsa! Yarına kadar sesi çıkmaz!”

“Biz de erken yatarız nasılsa!”

“Tabi!”

“İyi hadi güle güle Ayşe! Biz yatacağız!”

Tabi Kasım dedemin gece haberi olmuş! Ali Hoca dedem gitmiş yanına!

“Kasım, bizim Hüseyin bir iş etti!”

“Ne oldu Hoca? Hayır mı?”

“Hayır her halde; Ayşe bize geldi bu gece!”

“Niye?”

“Herhalde Hüseyin’e kaçtı!”

“Söyle Ayşe’ye gözüme görünmesin! Tamam Hoca, sen diyeceğini dedin, hadi sana güle güle!”

Hemen haber göndermiş yengemi kaldırtmış yataktan!

“Hani Ayşe sizdeydi?”

“Bizi uyuttu kaçtı demek baba!”

Dedem babamı çok severdi! Daha doğrusu herkes! Fakat annem altı ay dedemin yanına gidememiş korkudan!

Klasik ağlamaklı buluşma burada da gerçekleşmiş altı ayın sonunda!

İşte o yengemi geçenki Büyükada buluşmamızda kaybettik. Cenazesine yetişemedim. Karanlık olmadan mezarını ziyaret ettim ve gece okunan dualara iştirak ettim.

Konu nereden nereye geldi görüyorsunuz!

İnsanlık hali işte!

Hatıraları var ve yazılıyor. Hayırla anılıyor.

Blogculuk bu işte!

Paylaşım!

Herşeyiyle!

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..