Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '07

 
Kategori
Blog
 

Blogda sınırsız saçmalama ve sövme özgürlüğü var mıdır?

Blogda sınırsız saçmalama ve sövme özgürlüğü var mıdır?
 

Ben niçin yaklaşık otuz yıldır Milliyet, on yıldır Radikal gazetesi alıyorum da mesela Vakit, Ortadoğu, Tercüman, Yeniçağ ya da benzeri çizgide bir gazeteye para vermiyorum? Ya da tersine niçin bazı kişiler Milliyet’i, Radikal’i değil de kendi dünya görüşlerine uygun gazeteleri alıyorlar? Herhalde yanıtlanması o kadar da zor bir soru değildir bu… İnsanlar farklı görüşleri de duymak istemekle birlikte kendi dünya görüşüne yakın yayınları takip ederler. Hem inanç ve görüşlerinin yaygınlığına bakmak, hem ifade etmek isteyip de dile getirme imkânı bulamadığı fikirlerin yine kendilerine yakın hissettikleri yazar ve gazeteciler tarafından daha iyi biçimde savunulduğunu görmek isterler. Hiçkimse her satırında kendi inanç ve görüşlerine küfür edildiği bir bir gazeteyi her gün cebinden para verip de satın almaz.

Gazetelerin belli bir kimliği ve yayın anlayışı vardır. Yazarlarının siyasi çizgisiyle, haber politikasıyla, sermaye yapısıyla, hukuk, demokrasi ve insan haklarına yaklaşımıyla, siyasi parti ve ideolojilere yakınlığıyla biri ötekinden belli çizgilerle ayrılır. Buna ek olarak her gazetenin bir hedef okur kitlesi vardır; “ben şu şu görüşlere yakın okura hitap ediyorum” der. Yöneticilerini, yazarlarını ve muhabirlerini de ona göre seçer. Okur da gazetesini seçerken bu ayırt edici özelliklerine bakar.

Milliyet Blog, Milliyet gazetesinin bünyesinde yer alan bir yapı olduğuna göre yukarıda saydığım ayırt edici özellikler burası için de az- çok geçerlidir. Buradaki yazılarla bir ırkçı internet sitesinde yazılanlar arasında bir farkı bulunmalı. Burası şaibeli kişi ve grupların sitelerinden yazı kopyalayıp blog diye yayımlanan bir yer olmamalı. Bugün Türkiye’de ırkçı, nefret ve kin aşılayan, kişileri, başka uluslar ve etnik grupları aşağılayan, açıkça hedef gösteren binlerce internet sitesi zaten var. Milliyet Blog, bu güzide ortamın özgürlükçü yapısından yararlanıp buradan o iftira odaklarının değirmenine su taşınmasına engel olmalı.

Özellikle Milliyet Blog’a son dönemlerde katılan birkaç kişi buranın, demokratik, insancıl, renkli, çok sesli ve özgürlükçü ruhuna hiç uymayan üslupta ırkçı, tahammülsüz, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygısız, kin ve nefret dolu bloglar yayınlamaya başladı. Başta Ermeniler ve Yahudiler olmak üzere öteki bütün ulus ve etnik topluluklara, solculara, liberallere, insan hakları savunucularına, sosyalistlere, sivil toplum örgütlerine vs vs, kısaca kendilerinden başka kim varsa herkese, artık bayatlayıp cılkı çıkmış iftiraları oradan buradan kopyalayıp blog diye göndermeye giriştiler. Hani bunlar kendi fikirleri olsa yine gam yemem. Resmen kendilerinden biraz daha yetenekli birileri tarafından kaleme alınmış hezeyanları çeşitli kaynaklardan harfiyen kopyalayıp buraya aktarıyorlar. Yazdıklarının hepsi bin yıllık yalan yanlış yaveler. Hastalıklı saplantılarını kendi dilleriyle ifade edebilmekten bile acizler. Ama bir o kadar da muhterisler aynı zamanda...

Dünyanın her yanında, yeni bir Hitler olmaya imkân bulamadıkları için kendilerini onun eylemleri ve eserleriyle ifade etmeye çalışan mukallit Hitlercikler vardır; onların benzerleri zaman zaman burada da boy gösteriyor maalesef. Türkiye’de Hitler’in saçmalıklarını topladığı Kavgam adlı kitabı zaten bol bol bulunuyor ve çok satıyor. Bunlar vardır ve var olacaktır. Seslerini duyurmak isteyecekler ve duyuracaklardır. Ama bunun yeri burası mı olmalı? Bunu yapabilecekleri ve zaten yapmakta oldukları binlerce site mevcut. En azından burası saygın, güvenilir, zıt ama özgün fikirlerin karşılıklı saygı çerçevesi içinde tartışıldığı bir yer olarak kalsa, sayısız benzeri gibi bir sanal çöplüğe dönüşmese olmaz mı?

Blog yazarları ve Milliyet okurları olarak bizlere de bu konuda görev düşmüyor mu? Bu türden yazılara tepki vermemiz gerekmez mi? Hadi belki editörlerimiz ifade özgürlüğü adına her yazıya müdahale etmek istemiyorlar diyelim, biz okur ve yazarların bu türden örneklere daha net biçimde tavır almamız gerekmez mi? Ülke genelinde yaygınlaşmaya başlayan ve her an büyük bir patlamaya dönüşmeye aday boğucu atmosfere biz de mi katkıda bulunalım? Ülkeyi Yugoslavya’ya döndürme heveslilerine iki satır yazıyla da olsa tepki göstermeyecek miyiz? Habire aşk yazısı, sevgililer günü blogu yayımlayarak neyi değiştireceğiz? Bugünkü Milliyet’in köşe yazarlarını okuyup içinde bulunduğumuz ortamı biraz düşünelim.

İçeriklerle ilgili sorunlar bir yana benim ve birçok blog yazarının ezeli sorunu olan sınırsız blog yayımlama uygulaması hâlâ devam ediyor. Kaç kişi yazdı, yakındı ama hiçbir şey değişmedi. Sevgili editörlerimiz belki işlerine karışıyorum diye bana kızıyorlardır ama hakikaten ben bu uygulamanın gerekçesini anlayamıyorum. Vakti bol, ordan burdan fikir ve metin kopyalama kaygısı bulunmayan kişilerin Milliyet Blog’u egolarını tatmin için kullanmasına izin vermenin mantıklı bir açıklaması var mıdır? Bu bir tercih midir, yoksa teknik bir sorun mudur? Bu konuda daha önce yazdığım yazılarda o zamanlar en aktif durumda olan arkadaşlara seslenerek, “Böyle giderse zamanla öyle hırslı insanlar çıkar ki sizi bile sollar” demiştim espriyle karışık. Nitekim bu öngörüm gerçek oldu. Mesela dün bir yazar tam 9 adet blog yayınladı. Evet yazıyla tam “dokuz” adet!.. İnançlardan, Sevgililer Günü’ne, İş Yaşamı - Kariyerden, Bloga, Aşk – Evlilikten Türkiye Ekonomisine kadar tam dokuz adet çok değerli, olmazsa olmaz blog!. İçinde “erkeklerin bir kadında aradığı en temel özellikler çok büyük olmasa da güzel ve yuvarlık göğüsler, şekilli ve vücuda göre ölçülü kalçalar...” gibi çok orijinal, çok anlamlı, tarihsel öneme sahip, psikoloji ve antropolojinin bütün kurallarını yıkıp yeniden kuran cümlelerin sıralandığı dokuz blog... Blog anasayfasını ne zaman açsam her yerde aynı ismi gördüm. Umarım en aktif olmak için yarışan arkadaşların hoşuna gidecektir bu aktivite!..

Sözü daha fazla uzatmadan şunu söylemek istiyorum: Her yayının ve gazetenin olduğu gibi Milliyet’in de bir omurgası vardır. Yönetim ve yazar kadrosunun, okurunun profili bellidir. Okurları gazetenin bu özelliklerini gözönünde bulundurarak satın alır ya da internet sitesini ziyaret ederler. Zaten bunun mantıken de böyle olması gerekir. Dünyaya din çerçevesinden bakıyorsanız buna uygun yayın yapan gazeteleri; ırk, milliyet gözlüğünden bakıyorsanız ona uygun yayınları takip edersiniz. Bugün Türkiye’de her görüşe uygun yayın organları mevcuttur. Nasıl ki, bir blog yazarı Vakit gazetesinin internet sitesinde ateizm propagandası yapamazsa Milliyet gazetesinde de ırkçı, Hitler özentisi, hakaret içeren bloglar yayımlanamaz; yayımlanmamalı. M. Blog da zaten sözleşmesinde kendini tanımlamıştır. Herkes olduğu ve olmak istediği yeri bilmeli.

Foto: http://www.perromutt.com

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..