Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '12

 
Kategori
Blog
 

Blogda tartışma etiği üzerine...

Blogda tartışma etiği üzerine...
 

Atatürk ‘Manevi mirasım akıldır, bilimdir’ derken herhalde arkasından gelenlerin ona bir nevi kutsallık atfederek iktidarlarını, siyasi konumlarını meşrulaştırmak için kullanılacağını biliyordu.

 

Blogda Atatürk’ün ‘Tam bağımsızlık ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu’ sözlerini gündeme getirdim. Ancak nedense blogda karşı düşünce belirten yazanların ortak özelliği karşı çıktıkları düşünce/görüşün kim tarafından öne sürüldüğünden söz etmeden ya yazı döşeniyorlar ya da yazılmış yazılara yorum yazarak bir yerlere eklemlenmeyi seçiyorlar. Tabiri caizse ‘kendi anlayış ve kavrayışları’ ile genel/geçer sözler sarf etmeyi düşünsel tartışma sanrısı ile bir nevi egolarını rahatlatmayı seçiyorlar.

 

Bunun ilk örneğini  ‘Kemalizm Atatürkçülük okuması’ başlığı altında yazdığım yazı ve sonrasında yaşadık.(İlgili yazı için buraya tıklayınız.)

 

Söz konusu yazıda ileri sürdüğüm görüşlerimi okuyalım,

*“Kemalizm iktidarı elinde bulunduranların icraatlarını meşrulaştırmak için oluşturdukları 'ideoloji'dir. Ve Cumhuriyet tarihi de 'Kemalizm' adına uygulanan siyasi linçlerin, darbelerin koruma kalkanıdır; emperyalizmin taşeronluğunun vücut bulmuş halidir ve asla Atatürk'ü ve onun ideallerini kapsamaz”   

 

*‘Kemalizm’ “Atatürk’süz Atatürkçülük”ün vücut bulmuş halidir.

 

*“..Anadolu aydınlanmasının temel taşlarından olan Köy Enstitüleri’nin kapatılması, İmam Hatip Liseleri’nin açılması (O günün koşullarında doğru bir uygulama olduğunu söylemeliyim. Köylerde cenaze kaldıracak İmam bulunmadığı rivayetlerle anlatılır.), çok partili hayata geçilirken ağa, şıh, şeyhlere tanına imtiyazlar...Kemalist İnönü ve CHP’si tarafından gerçekleştirilen uygulamalardır. Kemalizm örtüsü ile ‘Milli Şeflik’, Atatürk’ün resmini Türk parasından çıkaracak kadar ‘Kâmâlist’ İnönü’nün  ‘otoriter’ yönetimi,Cumhuriyetin kurucu felsefesinin temel direkleri olan bağımsızlık, laiklik, aydınlanmacılık gibi ilkelerden ödün vermenin meşrulaştırılması için ‘Kemalizm’ ile toplumun gözünü bağlamıştır.”

 

* “..Yine Atatürk döneminde ortaya koyulan milli kültür anlayışı yerine, hümanist(liberal) anlayışın daha ön plana çıkması gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntıdır. Bu bağlamda,  ileride İnönü döneminde kapatılacak olan Köy Enstitüleri ve Halkevlerindeki eğitimin, hümanist(liberal) kültür çerçevesinde verilmeye başlanması ve bunun edebiyat, sanat, dil ve tarih anlayışına yansımaları da yadsınamaz. Günümüzün liberalleri, dincileri, Kemalistleri bu iklimde yetişir, hormonlanır!”

 

*“İnönü döneminde Atatürk bir bakıma halktan izole edilmiştir.”

...

Öne sürdüğüm görüşler net ve anlaşılır. Karşı yazı yazan U. Kesici’nin  “İnönü "Kemalist"miş; İlahi Necati Tüfekçi....” başlıklı yazısına buradan ulaşabilirsiniz. İki dizede bir adımın verildiği yazıyı okuyan ve yorum yazan Y.Nihat diyor ki, “Kemalizme meşru bir taraf kazandırma hususunda, senin söylediklerine katılmıyor değilim. Dikkat edersen ben de hiç Atatürkçülük diye bir terim kullanmam. Sen bu işi iyi etüd etmişsin. Ne yaparsın ki, 1938'in öncesi ve sonrasını öyle bir yoğuruyorsun ki, Mustafa Kemal'in peşinden gidenler bile cin çarpmışa dönüyor. Neyse, bu blogdalkiler Kemalizmi ve Atatürkçülüğü senden öğrenmek zorundalar. Ha benim için sıkma canını... Benim için ha Aliydi, ha Köraliydi...”

 

Türkiye ve dünyaya dair birikimi olduğuna inandığım Y.Nihat, yazdığı yorum ile U.Kesici’yi onaylıyor; adım zikredilerek yazılan yazıda yukarıda özetlediğim görüşlerime yanıt olup olmadığı hakkında  -yazımı okumadığı için herhalde- bir fikre varma gereği duymadan, U.Kesici’nin otoritesini(!) kabul ediyor.

 

İlk yazıda pek zamanım olmadığını ifade etmiştim. Adım verilerek tartışma etiğine uymayan problemli yazıyı görmezden gelemezdim, yanıtımı verdim. Yazanın adını başlıkta kullanarak tabi. İlgili yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız.

 

Yazının içeriğine ayrıca girmeyeceğim ancak sonunu şöyle bağlamıştım; “Bağlayayım Ufuk Hoca, Atatürk antiemperyalisttir, cumhuriyetin ilk dönemine tekabül eder! ‘Kemalizm’ ise  İnönü, Menderes, Demirel, Evren, Ecevit, Özal, Tansu, M.Yılmaz, Erdoğan’dır. Kimin neye hizmet ettiğine tarih elbet eder biçecektir.

 

Ve iyi ki MB’de editör değilsin! Yoksa tek sesli, megolaman monologcuların cirit attığı bir site olurdu burası.”

...

Yazan daha önceki gibi adımı vererek yazmıyor, ‘Kendini Atatürkçü sanan biri’ oluyorum.“Kendini "Atatürkçü" sanan biri; Devrimler "Atatürkçülüğün" değil; "Kemalizmin" devrimleridir..” başlıklı yazıyı okumak için buraya tıklayınız.

 

İlk yazıda ve yanıt olarak yazdığım ikinci yazıda da kendimi ne Atatürkçü ne de Kemalist olarak ifade ettim. Blog arşivimde de herhalde yoktur, kendimi hiç Atatürkçü sanmadım. Ancak Atatürk’e yapılan saldırılara, saygısızlıklara da sessiz kalmadım!

...

Kendini Atatürkçü sanan biri’ diye adeta rumuzla yazılan yazıda söz edilenlere bende yanıt verdim. “Hoca bina okur, döner döner yine okur!...” başlığıyla. Tabi hoca’nın kim olduğu belli.

 

Yazımın uzun bir bölümünü alıyorum okurun sabrına sığınarak;

 

 

Haksız, eşitliksiz, demokrasisiz, adaletsiz, hukuksuz.. iktidarları sürdürmeyi meşrulaştırmanın aracı olarak; ‘Gazi Mustafa Kemal, Atatürk, Mustafa Kemal’ demenin tercümesidir ‘Kemalizm’. İşte bu nedenledir ki‘Atatürksüz Atatürkçülük; Kemalizm’ diye altını çizerek özetliyorum uygulananları.

 

Bilindik ezberlerin dışında söz söyleyeni anlamaktansa  ‘yaftalamak’ kolaycılığı, birde ‘Kemalist’ kimlikle yapılınca, ‘derya içinde olup deryayı bilmeyen balık’ durumuna düşürüyor söyleyeni. Boğazı işgal etmiş İngiliz donamasına ‘Geldikleri gibi giderler’ diyen Mustafa Kemal anlaşılmamış zamanında; ‘Kemalist’im’diyen de beni anlamasın ne gam!

 

İstemeyerek sürdürdüğüm tartışmada ‘sırtlanlara’ ekmek çıkmaz.

 

Ey okur, ‘işte, bu ahval ve şerâit içinde’ demem o ki; Hocanın ‘biri’ bina okur, döner döner yine okur!

 

Blogda fikir tartışması nasıl gidiyor sayın okur? Benim için aslında tartışma bitmişti. Kendini gerçekten Kemalist, Atatürkçü olarak konumlandıranlara üzüntü vermeye evrilen sürece;  “Tekrar tekrar itiraf ediyorum, CIA’nin MB’deki ajanı benim! Sicilim kabarık; Nadir Nadi’nin ‘Ben Atatürkçü Değilim’ kitabını, İlhan Selçuk’a ‘Atatürkçü değilim’ köşe yazısını da ben yazdırdım!...” noktayı koydum.

...

Sonuç olarak blogda yürütülen tartışmalarda“etik sorunu” olduğu gerçek. Hele asıl tartışmayı yürütenlerin yanında birde  “İstemeyerek sürdürdüğüm tartışmada ‘sırtlanlara’ ekmek çıkmaz.” diyerek ifade ettiğim; yorum veya blog yazarak yancılık edenler yok mu (sen bana ben sana hikayesi, karşılıklı yorum yazıp ego cilalamak ) etik sorunun derinleşmesinden başka bir işe yaramıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..