Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '16

 
Kategori
Blog
 

Bloghane...

Bloghane...
 

Bak konuya nereden gireceğim…
 
Burası kimlerin evi..?
 
Diyeceksin ki, bizim, hepimizin…. 
 
Biz hepimiz kimlerden oluşuyor..?
 
Bir kere Patron takımı; yöneticiler, editörler takımı…
 
Ondan sonra da, 70 yaşını aşmış piri faniler takımı… (İhtiyarları kim ister.. Onlar huzur evine..)
 
Diğer yanda elde çalakalem gezen ceberrut, genç kuşak ki, çoğu zaman kırılgan; çoğu zaman atılgan; belli ki kendinden başkasına pek yer vermeyen ama acemilikten de elleri ayakları titreyen yeni kuşak… (Dikkat ensemizde bekliyorlar…!)
 
Kendi halinde olanlar; kimseye karışıp, görüşmeyenler; bir de hane berduş olup, her yerde gezenler; telefonlaşıp şirketlerini kuranlar… 
 
Çocuklar… Onları da dedeleri amcaları ellerinden tutup buraya getiriyorlar ve şiir yazdırıyorlar: Yaşasın Atatürk, diye…
 
Ne olup bitenin farkında olanlar; farkında olup yazmayanlar; bir de bir türlü yazamayanlar; yazıp da terse forse olanlar…
 
Bu işe canı sıkılıp; başka yerde, nerede bir açık kapı görürse oraya dalanlar… Uzaktan gazel okuyanlar… Yine canı sıkılıp, geriye dönenler…
 
Hane berduşlar… İnsansızlar… Yalnızlar… Dost arayanlar; bulamayanlar… İyi bir aile kızı veya evladı arayanlar… Bulamayanlar… 
 
Bulanık suda balık avlayanlar… Hele oltayı bir atayım; belki de bir gariban düşer, deyip, saldıranlar…
Kendisini buğday ambarında sanıp; hep siz yiyorsunuz… Hani bana bana, diyenler..
 
MB’un haracını yiyor gibi gösterip, sağ gösterip sol çakanlar…
 
Bizi dine, imana, Allah'a, Peygambere, Kur'an'a çağırıp; kendisi nereye gittiğini bilmeyenler..
 
Atatürkçüler,
 
Kürtçüler…
 
Şiir yazdığını sananlar…
 
Hayatını öykü şeklinde anlatanlar…
 
Hayatının ilk denemelerini, tıpış tıpış “Denemeler” şeklinde yazıya dökenler…
 
Bütün dünyayı gezip, özet raporlar verenler…
 
Kocasının yiyemeyeceği yemek reçetelerini, “ilerde lazım olur, kitabıma koyarım,” düşüncesiyle başkalarına tavsiye edenler…
 
Çat kapı gezenler… MB’luğun dedikodusunu çevirenler…
 
İzmir’liler … (Onlar bambaşka bir kategoridir) Bazıları çoktandır görünmüyor. Ama belli ki bizi izliyorlar…
 
Bizi her yandan izleyenler… Dünyanın her tarafından, örneğin Almanya’dan; New-York’dan izleyip, bazılarının leşkerini çıkaranlar…  Çoğu zaman sessiz, kimi zaman kıs kıs gülüp, laf sokuşturanlar…
İlanımız çıktı mı, diye satır aralarına girenler…
 
Onbini aşkın yazar, çizer, izler … takımı. Çoğu zaman sessiz; ara sıra yazanlar. “Bak ben geldim…” diye ilk yazısını yazıp, ikinciye bir şey bulamayanlar…
 
Her gün aboneymiş gibi, günlük yazısını yazıp… “Bu ayda ödemeleri unuttular,” deyip kendi kendine tatmin olanlar…
 
“Ben varım.. Yaşıyorum…” diye feryat edenler. Ama kimselerin görmediği kimseler…
 
Ortalarda gezip, yaramazlık yapıp, amcasının, dedesinin bıyığını çekip “beni nasıl görmezsiniz,” demeye getirenler…
 
Kimsenin anlamadığı acaip şeyler yazan… Gizli dahiler… Veya kendisini dahi sanıp, arasıra Bakırköy’e muayeneye  gidenler… Kendini en akıllı sanıp, kimselere yüz vermeyenler.
 
Habire yazıp, hiç “Yorum” yazmayanlar; yorum kabul etmeyenler… Yorum yazanları da terse forse edenler.
 
Burası hepimizin evi.
 
Burası Blokhane… Yazar, çizer takımının alışkanlık peydahladığı; çoğu kez birbirine görmeden; ne durumda olduğunu sezdiği…
 
Akıllı ağabeylerimizin, ablalarımızın olduğu.. Onlarsız; onların yorumu olmadan bir günümüzün geçmediği, bir oyun alanımız…
 
Bazen bir yazı görüp, yazanın elini öpmek istediğimiz. Bazen kardeşimiz; bazen büyüğümüz..
 
Bazen bir yazı görüp, “yahu bu yazıyı Editör takımı nasıl basmış, “diye hayret ettiğimiz, yazar takımı ve onun üstündekiler.
 
Yani hepimiz… Tüm yazanlar, çizenler… Gayret dayıya düştü, diye vatanı buradan kurtarmaya çalışanlar.
 
Hepimiz, birimiz için, birimiz hepimiz için… (Yaşasın… Ama doğru mu..??)
 
Neyse kendimize bir kapı bulmuşuz. İçimizi dökmek için… Başka ne isteriz ki…  Kendimize göre okuyanımız da var; eleştirenimiz de var…
 
Allah'tan umut kesilmez… Bir de bakarsın.. Bu kapı sahipleri, bir gün bu gani istekleri kırmazlar ve hepimize yetecek kadar bir maaş bağlarlar..! O zaman da dadından yinmez..
 
Neyse şimdi, gelsin reklamlar, gitsin yazarlar… Biz de bir iş yaptığımızı sanalım ve bu dünyaya çeki düzen vermeye çalışalım. Ola ki bir gün, birileri sözümüzü dinlerler ve MB’loğu bize tapularlar…
 
Olmaz olmaz, deme; olmaz olmaz… Demiş atalarımız. Ha gayret, yine sabah oldu… İş başına bu günkü yazı hazır olmalı. Müşteriler bekliyor!
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..