Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '16

 
Kategori
Blog
 

Blogname...

Blogname...
 

Name nedir? Belli ki bir çeşit mektup… Daha çok sevgililere yazılan cinsten… E biz burada kime name yazacağız, bu yaştan sonra… Sevgili falan, filan… Olur mu yav..!
 
Olmaz olmaz da, insan hiç mi yakınmaz… İnsanın yazı var kışı var… Kış geldi mi, açta açıkta kaldın mı ne yapacaksın? Ya avaz atacaksın, ya name yazacaksın…
 
Bizim sesimiz pek öyle büyük adamlara gitmediğinden naşi, ancak düşük profilli birisini bulabilirsek , belki derdimizi anlatabiliriz Çaresi… O kadar kolay değil… Hele bir kez anlatacak makamı bulalım da ondan sonrası belki gelir.. 
 
İnsan derdini nasıl anlatır? 
 
Belli ki  iki yolu vardır: Ya bağırır çağırır; olmazsa daha sakince, sözlü olarak karşındakine ifade etmeye çalışırsın… Eğer bir dinleyen bulabilirsen; eğer gerekli  makama erişebilirsen… O kadar zor ki. Ben artık istediğim makamlara telefonla bile ulaşamıyorum. Bir telefon açıyorsun, derdini anlatacaksın , sonra karşı taraftan güzel bir bayan sesi, “Efendim falan yere ulaşmak istiyorsanız 1’i , filan yeri istiyorsanız 2’yi… istiyorsanız 8’tuşlayınız diye gidiyor.. “ Ondan sonra o robot ses , bir kez daha , bir kez daha tekrarlıyor… Ama biliyorsun ki, o ipin ucunda hiç kimse yok… İnsanları kandırıyorlar… Seni, beni , herkesi… Kimse yok..!
 
İkincisi name yazmak; yani Dilekçeyle başvurmak. Kolay mı, bir kere ilk merhalede dilekçeni beğenmezler; yirmi tane hata bulurlar… Beğendikleri zaman da bu iş böyle olmaz, lütfen Avukatınızla gelin derler… Bütün çabanız yarım kalır…
 
Ben burada , örneğin Editörlere bir dilekçe yazsam, ne olur? Nasıl olur? Nasıl gönderebilirim? Bu arada, vazgeç diyenler çok fazladır biliyorum.. En iyisi telefonu açıp, ağzına geleni söylemektir ama… Öyle de işler bir yere var mıyor? 
 
En iyisi “empati” , karşılıklı anlayış;  ve etkili iletişim… Yoksa kimse sizi dinlemez. 
 
Evet, doğru bırakalım şu Editörlerle uğraşmayı… Hem onlar Birinci kademe çağrı merkezleri değil mi; bir üst merkezi, yöneticileri filan bulabiliyor musun; görebiliyor musun..? Olanaksız… Onun için vazgeç bu işlerden; tehditle, kibirlenmeyle, yüksekten konuşmayla, efendim ben kimim, demeyle bu işler olmuyor… Adamların karşısında On bin kişi var.. Seninle mi uğraşacaklar. Vazgeç bu sevdadan da sen kuralları bir kez daha oku.. Ev sahibinin isteklerini, dilekerini kendine göre değiştirmeye çalışma… Yaparsan sonu ne  olur? Elbette düş kırıklığı…
 
Blog-name..
 
Galiba biraz kendi kendimize, biraz da bizi anlamaya çalışanlara yazılmış bir betik…Ama kolay mı? “Kim anlar, kim dinler varak-ı mihri vefayı,”  derler eskiler…
 
Neyse, bereket versin hala memlekette bir Yakınma Kurumu var… Canın sıkıldı mı, otur bir dilekçe yaz… Olmadı mı, bir daha, olmadı mı bir daha… Daha sonra… Daha sonra…
 
Godot’yu bekler gibi gelecek yanıtları bekle…
 
O yanıtlar ya hiç gelmeyecektir. Gelse bile öylesine hayal kırıcı olacaktır ki…Belki de kalem elinizden düşecektir…
 
Blog-name , belki de kendi kendime yazdığım, saçma sapan bir rapordur… Eee kimse dinlemeyince, ne yapacaksın… Anna Frank gibi kendi kendine günceni tutacaksın. Ama ona da kimse aldırış etmeyecekmiş!! Ederler, bir gün o günceyi bulurlar ve ederler. İşe yarar mı? Ne işe yarar..? Bilmiyorum ama belki de orada, insaniyet adına bir ders vardır.
 
Küçük bir insan bile bir an gelir, bir gün gelir, insaniyete dersini verir…
 
Diyeceksiniz ki, Bombaların fırıl fırıl göklerimizde uçuştuğu çağımızda, senin Allaha yazdığın dilekçenin bir kıymeti farikası var mıdır? Kim dinler, kim yanıt verir? 
 
İnanmalısın… İşte inanç burada başlıyor… Hiç umut olmadığı bir zamanda; hiç umut yokmuş gibi yaşadığımızda… Hala bir ışık yakan olabilir! Kim mi, o kadar da meraklı olmayın… sadece bekleyin…
 
Blog-name …
 
Koskoca Milliyet Blog’dan yazılıyor be.. Hiç kimse işitmezse, biraz ayıp olmaz mı?
 
Ben kendi adıma konuşmuyorum. O koskoca ülkede yaşayan garibanlar adına… Fazla mı ileri gittim. 
 
İşte name bu! Bazen isimsiz bir kişiye de yazılabilir! O gider sahibini bulur?
 
İster : “İMDAT”  deyin; isterseniz, gizlice sevgilinizi annesinden isteyin… Ama sesinizi çıkarın…
 
Ağlamayan  bebeye mama yok! Tamam mı? Tamam mı??
 
Siz yeter ki isteyin : Vermezse Mabud; neylesin sultan Mahmut..!
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..