Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '07

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Boğaziçi Köprüsünün yapılış hikayesi

Boğaziçi Köprüsünün  yapılış hikayesi
 

Avrupa'yı Asya'ya bağlayan "Birinci Boğaziçi Köprüsü"nün temeli Beylerbeyi ayakları şantiyesinde; 20 Şubat 1970'de törenle atıldı.

Kabataş ve Kadıköy'den kalkan iki adet şehir hatları vapuru, davetlileri taşıyarak tören alanına getirdi. 21 pare top atışıyla çalışmalar başladı.

Mart 1970'de Ortaköy ayaklarının kazısı başladı. Hemen ardından da Beylerbeyi ayaklarının kazısı başladı.

Mayıs 1971'de Ortaköy çelik kulelerinin montajına başlandı. Beylerbeyi kulelerinin montajına ise Temmuz 1971'de başlandı. 1972'nin Ocak ayında her iki çelik kule de yükseldi.

Kuleler tamamlanınca Ortaköy'den Beylerbeyi'ne kadar denizin yüzeyine, birbirine paralel; iki adet kılavuz halat serildi ve bunlar kulelerden aynı anda çekilerek, ilk birleşim sağlandı (Ocak 1972)

Ardından, tellerin gerilim ve büküm işlemleri 10 Haziran 1972'de başladı ve köprünün açılışına kadar sürdü.

İtalya ve İngiltere'de hazırlanan, içi boş kutular şeklindeki 60 adet tabliyeyi oluşturacak olan paneller, demonte vaziyette denizyoluyla getirilerek, Göksu birleştirme şantiyesine bırakıldı ve burada montajları yapılmaya başlandı...

Tabliyeler; Köprü'nün üzerindeki trafik akışını sağlayacak olan yolu oluşturan, içleri boş ve her iki uçlarındaki dikey taşıyıcı halatlar yardımıyla, kulelerdeki gerili çelik halatlara salıncak gibi asılan ve birbirlerine lego oyuncakları gibi bağlanan, rijitleştirilmiş taşıyıcı bloklardı.

21 Şubat 1972: Kılavuz halatlar çekilir.

26 Mart 1973'de son tabliye de montajlandı. Ardından 60 adet tabliye birbirine kaynaklandı. Böylece, ilk kez yürüyerek Asya'dan Avrupa'ya geçildi.

Açılış töreni:

Köprünün açıldığı gün halk o kadar yoğun bir ilgi gösterdi ki, onbinlerce kişi aynı anda köprünün üzerinde Asya'dan Avrupa yakasına doğru ve bir süre sonra da her iki yakaya doğru karşılıklı yürümeye başladı. Herhalde, "Aman köprünün başına bir şey gelmeden, bir an önce ben de üzerinden bir kere geçeyim bari" psikolojisi vardı insanlarımızda.

Açılış şerefine araç yolundan da yayalara yürüme izni verilince, köprünün üzerinde yaya adımlarının çokluğu ve bu yoğunluğun homojen olarak köprünün tüm yüzeyine yayılması sonunda rezonans artışı had safhaya girerek, köprü salıncak gibi sallanmaya başlayınca, daha ilk günden köprümüz çökmesin korkusuyla, derhal yaya geçişine son verildiğini gazeteler günlerce yazdılar. Gerçekten de lastik tekerlekli araçların geçişleri yerine onbinlerce adımın aynı anda zemine yaptığı darbesel etki, lastik tekerlekten çok daha fazla tehlikeye yol açar. Salınım artmaya başlayınca da bunun sönümlenmesi oldukça zordur, hızla sallanan salıncağın uzun süre sonra yavaşlayarak durması gibi bir şeydir bu. Hatta gazetelerde şu örnek verilmişti: "Köprüden arka arkaya tanklar geçse o derece risk oluşturmaz ama, bir tabur asker uygun adımla köprüyü geçmeye çalışırsa, bu daha büyük tehlikedir." Ayakların aynı anda yere vurması yüzünden sıkıntı oluşuyormuş.

Her yıl yapılan Asya’dan Avrupa’ya maraton da iyi ki aynı şekilde salınım olmuyor.

30 Ekim 1973: Yayaların yürüyüşü Başladı.

İlk 24 saat içinde; 28.126 motorlu araç köprüden geçti. Bu rakam; 402 araba vapurunun taşıyacağı araç adedine eşitti. Köprü 440 milyon liraya mal oldu.

Köprünün açıldığı hafta köprüden yayalara (iki kenardaki yaya yollarından geçmeleri şartıyla) geçiş hakkı 2 Mayıs 1974'de verildi (Geçiş ücreti 1 lira idi). Köprünün taşıyıcı ayaklarının (daha doğrusu kulelerinin) dördünde de yayaları yukarıya taşıyan dev asansörler mevcuttu ve yayalar bunları kullanarak köprüye çıkarlar, yürüyerek karşıya geçince de, yine buradaki kulelerin asansörlerini kullanarak aşağıya inerlerdi. Ancak köprüden aşağıya atlayanların sayısının artması yüzünden birkaç yıl sonra yayalara yasak geldi.

İşte Boğaziçi köprüsünün yapılış hikayesi böyle idi.

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..