Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Sinema
 

Boleyn Kızı!... The Other Boleyn Girl

Boleyn Kızı!... The Other Boleyn Girl
 

Boleyn Kızları ve VIII.Henri


Geçtiğimiz sezon CNBC-e kanalında “The Tudors” dizisini merakla ve keyifle izledim. Ama hikaye sonuçlanmamıştı, yarım kalmıştı. Derken sinema filminin geleceğini duyduğumda pek sevindim, oyuncular da müthişti “Tamam” dedim kendi kendime “Keyifle izleyeceğim tarihi bir aşk ve entrika filmi”…

25 Mayıs Pazar günü izledim filmi. Öncelikle ismine takıldım, İngilizceyi yeni öğrenen birisi dahi çevirisinin “Diğer Boleyn Kızı” olduğunu bilir. Bazen başka filmlerde de rastlıyorum, tam Türkçe karşılığını vermiyorlar nedense. Yani “Boleyn Kızı” adı daha mı kulağa hoş geliyor oysaki bence “Diğer Boleyn Kızı” filmin içeriğine daha uyuyor. Filmde tek bir Boleyn kızı yok ki eşit kuvvette iki Boleyn kızı var. Bari “Boleyn Kızları” denseydi…

Romanını okuduğum filmleri izlediğimde pek hoşnut kalmam. Roman daha bir detaylıdır aynı detayı filmde bulamazsınız. Ben bu filmin romanını okumadım ama televizyonda izlerken daha çok detay gördüm. Romana daha sadık kalınmış televizyonda. Bu filme romanı okumayanlar ve diziyi izlemeyenlerin bakışıyla romanı okuyan ya da diziyi izleyenlerin bakışı farklı olacaktır.

The Tudors’ı izlerken o kadar çok entrika gördük ki ve bunlar o kadar önemli ki filmde hiçbirine değinilmemiş. Cardinal Thomas Wolsey’in kralın üzerindeki etkisi (yani kilisenin etkisi) öyle güzel anlatılmıştı ki Wolsey krala her istediğini yaptırabiliyorken ikinci Boleyn kızı olan Anne’ın kralı etkilemesiyle bir anda o etki sıfıra iniyor. Vatikan, Fransa, İspanya’da bir sürü olaylar yaşanıyor.

Dizideki kraliçe de çok detaylı sergilenmiş onun içindir ki insan konuya daha hakim olabiliyor. İspanya kralının kız kardeşi olan Kraliçe Aragonlu Catherine daha önce VIII.Henri’nin erkek kardeşiyle evlidir. Ama gerdeğe girmeden kocası ölünce VIII.Henri ile evlendiriliyor. Henri de bir türlü inanmıyor bakire olarak ona geldiğine ve ilerde boşanma döneminde de bunu koz olarak kullanıyor kiliseye karşı. Bu gibi pek çok detay filmde yoktu, anlamak açısından gerekli diye düşündüm izledikten sonra… Filmde sadece Boleyn Kızları anlatılmış ama eksik kalmış gibi geldi bana…

Sarayın ihtişamı, kostümler vs filmde daha doyurucu olmuş. Dizi detaylıydı hoştu ama filmdeki bu şaşaa da yoktu. Savaş sahneleri vs yavandı.

Oyuncular :


Natalie Portman (Anne Boleyn) , Scarlett Johansson (Mary Boleyn) , Eric Bana (Henry Tudor) , Jim Sturgess (George Boleyn) , Mark Rylance (Sir Thomas Boleyn) , Kristin Scott Thomas (Lady Elizabeth Boleyn) , David Morrissey (Norfolk Dükü) , Benedict Cumberbatch (William Carey) , Oliver Coleman (Henry Percy) , Ana Torrent (Katherine) , Eddie Redmayne (William Stafford)

Yönetmen : Justin Chadwick

Senaryo : Peter Morgan, Philippa Gregory (kitap)

Mary Boleyn on dört yaşında, masum bir kız olarak kraliyet sarayına geldiğinde Kral VIII.Henry’nin gözlerini kamaştırır. Kralın sonsuz ilgili karşısında tüm varlığı alt üst olan Mary’nin krala olan aşkı her geçen gün artarken, apaçık yaşanan bu aşkın beraberinde sarayın taçsız kraliçesi olarak görülmeye başlanır. Hamile kalınca sürekli yatakta istirahat etmesi ve doğum yapana kadar kral’la ilişkiye girmemesi gerekmektedir. Bu durumda kralın ilgisini kaybedecektir ve kral başka kadınlara ilgi duyacaktır. Aile hemen devreye girer ve cezalı olarak Paris’e gönderdikleri diğer kızları Anne’i İngiltere'ye geri getirerek krala sunarlar. Mary rakip olarak karşısında kardeşi Anne’i bulur. Tüm bunlar karşısında ailesinin hırslı oyunlarında bir piyon haline gelmiş olduğunu ve saray hayatının tehlikeli entrikalarını fark eden Mary, ailesinin isteği üzerine kardeşinin krala yakınlaşmasına yardım ve olanları soğukkanlılıkla izlemeye devam eder. Anne’i kraliçeliğe götürecek yolda bile sesini çıkarmayacaktır.

Filmin ana teması güç ve maddiyat uğruna kızlarını çekinmeden krala yamayan bir baba, bu uğurda harcanan bir erkek kardeş ve bu hırsın sonucunda darmadağın olan bir aile… Krala erkek çocuk doğurmak çok büyük önem taşıyor ama erkek diye deliren kral’ın soyunu altı karısı içinde kafasını vurdurttuğu Anne’in kızı olan Elizabeth sürdürüyor kırkbeş yıl kraliçelik yaparak…

Scarlett Johansson çok beğendiğim bir aktris, role de öyle güzel uymuş ki izlerken büyük keyif aldım. Filmde en öne çıkan aktris bence…

Natalie Portman hırslı kadın rolüne uymuş uymasına ama ufak tefek minyon yapıya sahip olduğundan bazı anlarda ufak bir kız çocuğu gibi göründü gözüme…

Eric Bana Troya’daki rolünde öyle hoşuma gitmişti ki öldüğünde hüngür hüngür ağlamıştım. Bu rolde biraz zayıf kalmasına rağmen fena değildi. Sanıyorum ben dizideki oyuncu Jonathan Rhys Meyers’a daha yakıştırdım Henri rolünü…

Aynı erkeğe aşık olan birisi hırslı diğeri naif iki kız kardeş baş kahramanları filmin. İnsanların güç, iktidar ve para uğruna nasıl aşağılık olabildiklerini de görüyoruz ve her şeye rağmen izlenmeye değer buldum özellikle tarihi aşk filmlerini sevenler için…

Bol sinemalı günlerde…

Sevgilerimle…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..