Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Bölücü şeker

Bölücülük, sadece toprak parçasının bölünmesi değildir. Toprak parçasının fiziki bölünmesi son aşamadır. Öncelikle dil, sosyal yaşam farkı, ekonomik seviye ve en hassası da din ile bölersiniz. Bu tür ayrışmalar baskın olmaya başladığı zaman artık kolayca yandaş toplayabilirsiniz.

Bundan sonra, yandaşlarınız içinden devşirme yaparsınız. Devşirilenleri gruplara ayırırsınız. Kimisi vekil olur, kimisi temsilci. Bir de silahlı grup oluşturursunuz ki demokratik yoldan toprak bölünmesi olmaz ise bir kuvvet olarak “silah” devreye girsin.

Fiziki bölünmenin metazori uygulaması olan “silah” devreye girmeden önce neler yaptık bir de ona bakalım, Böylece “iğneyi” nereye, “çuvaldızı” nereye batıracağımıza karar verelim:

Maalesef, dil konusunda zamanında büyük hatalar yaptık. Bir öz Türkçe tutturduk ki sormayın. Neymiş, dilimizi yabancı dillerin(özellikle Arapça-Farsça) etkisinden kurtaracaktık. Böylece o kültürden iyice ayrılacaktık. Bu maceranın boş bir gayret olduğu anlaşıldı da nihayet vazgeçildi. Bu düşüncede olanların iyi niyetli olmadıkları, dilimize tasallut olan, artan yoğunlukta devam eden ve bu gün itibarı ile günlük konuşmalarımıza da yansıyan İngilizce kelimeler konusunda aynı hassasiyetin gösterilmemesinden belli idi. Türk Milleti tepeden inme şeylere rağbet etmez ise bunun sebebi bu halkın sağduyusu sebebi iledir. Halkın rağbet etmediği hiçbir şey –kanun kuvveti ile de zorlasanız- yaşayamaz. Bir kısım elit denen şaşkın tabaka o zamanlar bu yeni icat edilen kelimelere balıklama atlamışlardı ve kendilerini zorlayarak “örneğin mesela” diye diye garip bir şekilde yazar ve konuşurlardı. Siz bilmezsiniz; “ve” kelimesi Arapça kökenli diye yazılarında bu kelimeyi kullanmayan bir tane yazar vardı ülkemizde.


Maalesef, din konusunda zamanında büyük hatalar yaptık ve hala yapıyoruz. Yanlış dil politikası ile ekmeğine yağ, yanlış din politikası ile de yağın üstüne bal sürdük bölücülerin. Kendi ellerimizle kozlar verdik. Dili saflaştıracağız, dini özgünleştireceğiz derken fiziki olarak da bölünebileceğimizi hiç aklımıza getirmedik. Alemi sersem, kendimizi akıllı sandık. İşte bu dini özgünleştirme, ayırma, bölme işinin son halkası “şeker bayramı” kavramı.

"Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden her kim bu ayda bulunursa oruç tutsun" emri üzerine oruç ibadetini ifa eden tüm dünya Müslümanları, Şevval ayının ilk gününde hep beraber neşe ve sevinç içerisinde bir bayram yapıyorlar ve adına da “Ramazan Bayramı” diyorlar.

Sen, kendi kendine bu bayrama “şeker bayramı” de. Kendini bu kitleden ayır, böl. Aynı toprak parçası üzerinde yaşadığın, aynı mazi, aynı gelecek, aynı ideal, aynı din, aynı kaderi paylaştığın bir kısım insanlar “bölünelim” teşebbüsü ile ortaya çıkınca çok şaşır. Şaşırmaya gerek yok! Öğretmeni sensin!

Peki, neden hala bazı kesimler bu bayramın adına özellikle ve ısrarla “Şeker Bayramı” diyor? Eğitimlerine devam etmek için arkadaşlar. Başka bir yorum var mı?

Özellikle 1920'lerden itibaren söylenmeye başlanan bu tabir, 1970'lerde istisnasız her yerde “Şeker Bayramı” olarak anılmaya başlamıştır. Ama şunu unutmamak gerekir ki, Ramazan bayramının tarihi 1400 yıl, şeker'in tarihi 200 yıl, “şeker bayramı” ifâdesinin tarihi ise sadece 60-70 yıldır.

Ramazan Bayramı vesilesi ile akraba ve dostlarınıza göndereceğiniz mesajlarda, masumane, “şeker bayramınız” tabirini kullanmakla, bir kısım insanların aklına başka çağrışımlar yaptıracak bir düğmeye basmış olabileceğiniz hiç aklınızın ucundan geçmiş miydi?

[Not: O bölgede, “teröristi normal vatandaştan ayırmak çok zor” diyorlar. “doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri” nin ne olabileceğini düşünürsek bu iş son derece kolay olur. Belki de “doğru”nun alnında doğru, “eğri” nin alnında da eğri yazıyordur. Bu ayrımda görevli, ölünce şehit, kalınca gazi dediğimiz, alnında “doğru” yazan, alınları öpülesi insanlar, işin bu yönüne hiç dikkatli baktınız mı?]

 
Toplam blog
: 38
: 485
Kayıt tarihi
: 01.05.07
 
 

Orman mühendisiyim. 1992 yılından beri orman kadastro işinde çalışmaktayım. Amacım insanları orman k..