Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Bölünme prespektüsü

Bölünme prespektüsü
 

Tek Bayrak,tek millet


DTP'nin mecliste dolaşan kitapçığı hani şu kabı yeşil, sarı, kırmızı renklerle sözde bayrak logolu bölünme prespektüsü, içinde neler olduğunu okumadım fakat içeriği belli Türkiye’nin 25 özerk bölgeye ayrılması talebi ve hedefi teklifnamesi. CHP, MHP tepki göstermiş, AKP de aynı savları savunuyor demişler. Hatta Evren paşa bile telaffuz etmiş.

O zaman biraz fantazi yapmaktan öte elimizden vatandaş olarak bir şey gelmez. Ne olur sorusunu soralım ve yanıtlamaya başlayalım. Öyle ya birileri özerklik adı altında federasyona gitme çabaları olası bir kabul söz konusu olduğu varsayımından yola çıkarak ne sonuçlar doğurur fantazi yapalım.

25 adet özerk bölge de insanlar kendi dillerini konuşabilmeliymiş! Zaten konuşmuyorlar mı? Eh birde canım kendilerini temsil eden bir flamanın ( bayrak) kullanılması tabi karşılanmalıymış! Eeee..

Bu 25 özerk bölge valilerini kendileri seçebilmeliymiş! Başka?

Gelir alanları tek merkezden değil ( Ankara) çok merkezden ( 25 özerk bölge ) yönetilmeli ve kazançlar bu bölgelerin kontrolünde olmalıymış! Ne cüretle ve üstelik Cumhuriyetimizin 85. Yılının Cumhuriyet haftası olarak kutlandığı bugünler de gündeme gelmesi ya da getirilmesi hatta bizlere bile yazdırma sebebi oluşturması, böyle bir tartışmanın başlatılması noktasında amacına ulaşmış gibi görünse de zihinlerde birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. Aslında tartışmaya bile değer olmayan bu konuyu sanal olarak olacağına vardırmak ve senaryo üretmek gerekirse herhangi bir etnik grubun diğer özerk bölgelerde yaşayan aynı etnik gruba dahil insanların yaşadığını öne sürerek yayılma politikası arkadan gelmez mi acaba?

Bu özerk bölgelerin kolluk kuvvetleri de mi! Ayrı olmalı, yani DTP bizi kapatın diye bas bas bağırmaktadır. Bu durum onların işine gelmektedir. Terör nasıl kanla besleniyorsa, DTP de mağdurluk edebiyatı ve siyasi kaos yaratmakla beslenmektedir. Başka bir şey de beklenemezdi bunlardan ve biz hala entellektüel tavırlar takınarak demokrasi havarisi kesilir özgürlük tartışır dururuz. Bazılarımız bilmez ki DTP nin kapatılmasına karşı çıkmak ve bu konuda fikir üretmek hatta tartışmak demokrasi yönünde ilerlemek düşüncesidir. Oysa bilmezler ki DTP ‘ yi korumuyorlar. Bilseler ki bazılarımız DTP’nin kapatılması onların işine yarar , o zaman çıkıp utanmadan ( yanlış anlaşılmasın aynı kişiler) kapatılmasın derler. Ne hikmetse bir hoşgörü bir yumuşama almış başını gitmiştir bir takım kendini aydın diye vasıflandıran kişiler tarafından öyle ki bu hastalık bırakın profesyonel yazarları amatör yazanlara bile bulaşmıştır.

Kapatma ya da kapatmama olayının bir örneğini geçtiğimiz yakın zaman da AKP ile yaşadık ne dendi? Tamam suç unsuru var fakat bir daha olmasın haa!.. dendi. Belki DTP de bu yaklaşımdan nasibini alabilir ve hiç istemediği kapatılmamayla! karşı karşıya kalabilir ve planları suya düşebilir. Buradan DTP nin kapatılmasını istemiyorum algısı çıkmasını da istemem tabi nereden baksanız kendini dışa karşı mağdur gösteren ve bu faaliyetlere çanak tutan ülkeler olduğu müddetçe DTP 1-0 galip gözükecektir. Ancak maçın gerçek skoru ise DTP nin aleyhine hezimetten başka bir şey olmaz. Bir şartla ! maçı yabancı hakem yönetmeyecek.

Talep edilen istekler öyle şaka falan değildir resmen kitapçık şeklinde bastırılmış ve hatta mecliste dağıtılmış bir ültimatom ve tehdittir. İşte esas sorgulanması gereken bu rehavetli ortamı yaratan İktidarın ta kendisidir, yani AKP. Bu iki parti AKP ve DTP tencere dibin kara senin ki benden kara sürtüşmelerini belli ki bilhassa güneydoğu Anadolu ve doğu Anadolu bölgemizde seçim mitinglerine de taşıyacaklar öte yandan da kurmayları lüks restoranlar da yazılan senaryoyu onaylamışlardır bile. Sonra mikrofonlara çıkıp muhalefeti o bölgelerimize gitmemekle suçlayacak kadar ileri gitmişlerdir. Bunlar hep danışıklı dövüştür. Farkında olmadan iç hesaplaşmaya çanak tutmakta halkları karşı karşıya getirme tehlikesini, kardeşi kardeşe kırdırmanın yolunu açmaya çalışmaktadırlar.

Her şeyin bir hat safhası vardır. Devletin yetkili organları yüce meclisi vardır elbet bunalımların bir çaresi bulunur fakat bir noktadan sonra insanların sabrı taşar ve önü alınamaz olur. Çoluk çocuğun attığı taşlardan caddelerde zor durumlara düşen emniyet kuvvetlerinin görüntülendiği televizyon haberlerinde vatandaşın ne duygular hissettiğini anlatmaya gerek yok herhalde! Peki o zaman sabrı taşan vatandaşı güvenlik güçleri nasıl durduracak? Terörist militanlara karşı koyarken bile zor duruma düşen emniyet güçleri isyan eden vatandaşına karşı şahin mi olacak?

Bu hikayenin sonu iyi değil, birilerinin garip senaryolarla olmayacak işlerle uğraşmayı bırakmaları gerekmektedir. Yoksa nelere yol açabileceklerini düşünmek bile istemiyorum.

 
Toplam blog
: 181
: 1067
Kayıt tarihi
: 07.03.08
 
 

1957 Eskişehir doğumlu, Esk.A.Ü İşletme, İşbankası emeklisi, İstanbul Büyükçekmece de yaşayan, ST..