Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '13

 
Kategori
Dünya
 

Bölünmesi amaçlanan devletler

Bölünmesi amaçlanan devletler
 

ABD kuklası devletlerin toprak bütünlüğü korunurken ABD düşmanı devletlerin hızla parçalandığını fark ettiniz mi? Dünyada çok uluslu pek çok devlet var, ama bu devletlerdeki azınlıkların bazılarının bağımsızlık talebi batı tarafından şiddetle desteklenirken bazılarının bağımsızlığı kesinlikle reddediliyor. Batı uyguladığı çifte standartla aslında ulusların haklarını kazanmalarına değil, bu hakların batının menfaatlerine ne kadar fayda ya da zarar getirdiğine dikkat etmektedir.

Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın dağılması yakın tarihin en trajik olaylarıydı. Yugoslavya daha kısa bir süre öncesine kadar parçalanmanın getirdiği buhranı yaşamaktaydı. Malum Sırbistan'da kalan son parçalar Karadağ ve Kosova da, halkı tek milletten oluşmadığı halde Sırpları saf dışı bırakacak biçimde ayrılıklarını ilan ettiler. Bosna- Hersek ve Kosova'da Sırplar, Türkler ve Boşnaklar planlı bir şekilde tezgahlanan savaşla önce birbirine düşürülmüş ve nihayetinde BM barış güçleri olaya müdahale etme hakkına sahip olduğunu bildirerek işgale başlamıştı. Katliam yapmakla suçlanan Miloseviç, Lahey'de  yargılanırken " bu olaylar ABD ve AB'nin kışkırtmasıyla olmuştur" demiş, ama sözleri dikkate bile alınmamıştı.

Yugoslavya ve mirasçısı Sırbistan'ın parçalanmasını herkes olumlu karşılamıştı. Olaylar etnik ayrılıkların sebep olduğu çatışmalar üzerinden değerlendirilmişti. Halbuki etnik çatışma sebep değil, araçtı. Irak'ta, Suriye'de olduğu gibi. Esas amaç Rusya'nın batı Avrupa'daki son müttefiği Sırbistan'ı un ufak etmekti. Sırbistan'ın birlik devleti Karadağ'dan Adriyatik Denizi'ne kıyısı vardı. Bu hamlenin amacı da Sırbistan'ı Akdeniz'den uzaklaştırmaktı. Sırbistan'ın Akdeniz'e kıyısının olmaması Rusya'nın orta Akdeniz kıyılarında üssü olmaması anlamına gelecekti. Öyle de oldu.

Batı devletleri Karadağ ve Kosova'nın bağımsızlığını hararetle desteklerken milli bir kimliğe sahip olan Güney Osetlerinin ile Abhazların Gürcistan'dan bağımsızlık ilan etmelerine şiddetle karşı çıktı. Ağustos 2008'de 3000 Oset birkaç gün içinde Gürcistan'ın özgürlükçü (!) devlet başkanı Saakaşvili tarafından katledilmiş, batı bu katliamlar karşısında dahi sessiz kalmıştı. Ancak Osetleri korumak amacıyla tanklarını Gürcistan'a süren Rusya katliamı yapanlardan sadece birkaç kişiyi öldürdüğü için tepki gördü. Batı çifte standart uygulayarak Güney Osetya ve Abhazya özerk cumhuriyetlerinin bağımsızlık ilanlarını tanımadı. Müslüman halkların daimi savunucusu Türkiye de nüfusunun bir kısmı müslüman olan Abhazların bağımsızlık çabalarına en ufak bir destek göstermedi, hatta Gürcitan'ın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu açıkladı.

Ne garip ki Gürcistan'ın hemen kuzeydoğusunda yer alan Rusya'ya bağlı Çeçen-İnguş özerk cumhuriyetinde Çeçenlerin ayrılıkçı hareketleri batı tarafından destekleniyor. Bu ayrılıkçı teröristlerin çoğunluğunun Arap, Afgan ve Türk olmaları da ayrı bir konu. Ruslar yakalanan ve öldürülen teröristlerin çoğunluğunun Çeçenlere destek olan Ortadoğu kökenli müslümanlar olduğunu açıklamışlardı.

ABD'nin Çeçen terörünü desteklemesi tabii ki pek çok müslümanı sevindiriyor. Acaba ABD Çeçen sevdalısı mı? Yoksa bu değersiz, küçük, dağlık ülkenin Rusya'dan ayrılmasının özerk cumhuriyetler federasyonu olan Rusya'yı başka parçalanmalara da sürükleyeceğini bildiği için mi Çeçenleri destekliyor? ABD doğuda rakip olabilecek güçlü bir devletin varlığından rahatsızlık duyuyor. Rusya, İran ve Çin bu sebeple batının hedef tahtasındadır. Çin'in Uygur özerk bölgesindeki olaylar da bu oyunun parçasıdır. Irak'ın federasyon haline gelmesi, ve Suriye için amaçlananlar da bu oyunun parçasıdır.

Türkiye batıya hizmet ettiği için şimdilik güvende. Ama mutlaka böl-parçala-yönet taktiği Türkiye'de de uygulanacaktır. İran Ortadoğu'da en büyük hedeftir. İran Kürtleri batı için çok iyi bir kozdur. Kıbrıs'ın ise birleşmesi hedefleniyordu ama buna Türkler değil, Rumlar engel oldu.

Aslında batı böl-parçala-yönet taktiğini en başarılı biçimde Araplar üzerinde uygulamıştı ve halen uygulamaya da devam ediyor. 19. ve 20. yüzyıllarda bu taktiğin yaratıcısı ve lideri İngiltere'ydi. Fransa ile rekabet halinde Arapları Osmanlı'dan kopararak onlarca farklı devlette birbirlerine bile düşman etti. Zaten Arapların karakteri bu ayrılıkçı siyasete fırsat veriyordu. Kabile yönetiminden bir türlü kopmayan Araplar asırlardır kabile savaşlarını sürdürüyorlardı. İngiliz ve Fransızların tüfekleri ve parası onları daha bağımsızlık mücadelesi verirken bile birbirlerine karşı da mücadeleye yöneltmişti. İngiletere başbakanı Churchill'in petrol sevdasının farkında değillerdi, zaten önemli olan silahın gelmesiydi. Böylece şimdi sayıları 22'yi bulan Arap devletleri ortaya çıktı.

Araplar batının oyununa geldikçe hiçbir zaman birleşemeyecek tam aksine daha da parçalanacaklardır. Artık kabile savaşları yerini daha çok mezhep savaşlarına bıraktı. Sünniler ve Şiiler birbirini katlettikçe batı daha çok amaçlarına ulaşmanın keyfini yaşayacaktır. Suriye % 85 Sünni ve % 15 Şiiyle çatışmaya elverişli durumdadır. Maalesef farklı mezheplerin varlığına tahammül edemeyenler batının oyunlarına geliyor ve onların ekmeğine yağ sürüyorlar. Türkiye'de de Suriye'deki çatışmaları değerlendirirken inşallah Türkiye'deki Alevilerin akıbeti de böyle olur diyen zorbalar var. Ama bunların azınlıkta olması Türkiye için bir şans. Buna karşın etnik ayrımcılık tehlike ihtiva ediyor. Ama Türk ve Kürt halkı batıya fırsat vermemeli.

Amaç her ulusa bağımsız olma hakkı vermek, ulusların kendi devlet teşkilatlarını kurmalarına yardım etmek değildir. Amaç rakip devletleri güçsüz düşürmek, kukla devletlerin ise daha iyi hizmet etmeleri için bütünlüğünü korumaktır. Yani onlara göre her ulusun bağımsızlık hakkı meşru değildir.

 
Toplam blog
: 45
: 1915
Kayıt tarihi
: 28.03.12
 
 

1981 yılında Bursa'da doğdu. İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü ve Uludağ Üniversitesi Türkçe Eğitim..