Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '10

 
Kategori
Blog
 

Bonitas non est pessimis esse meliorem!

Bonitas non est pessimis esse meliorem!
 

Kırk gün olmuş...

Mustafa Mumcu rahmetli olalı. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi arkasından yazacağım.

Vefatından bu yana düşündüm.. Rahmetliyle hallerimiz... Yaşananlar... Hissedilenler.. Olanlar... Düşündüklerim...

Allah gani gani rahmet etsin, Mustafa bey zor bir insandı. Hayatı zordu, zorluydu belki. Karakteri aynı şekilde. Huyu, suyu... Çevresine karşı olan tavrı... Etrafına ördüğü dikenli telleri... Herşeyiyle yaklaşılması zor bir insandı.

Ama kötü biri değildi.

Beni öfkeden deliye döndürdüğü zamanlar oldu. Çileden çıktığım zamanlar oldu.

Ama rahmetli için ''kötüydü'' diyemem.

Aksiydi... Huysuzdu... Lafa gelemezdi...

Ama temiz bir insandı.

O kadar kızdırdık birbirimizi... Ama bana bir kere bile ''sen'' diye hitap etmedi. En kızgın halinde de sizli bizliydik. En iyi anlaştığımız zamanda da sizli bizliydik.

Ben onun için ''peçeli kadın''dım. Sinirlerini tepesine zıplatan ukalanın tekiydim.

Ama rahmetliyle hiç bir zaman yüzgöz olmadık.

Ailemden öyle öğrendim: Erkek kısmısıyla kavga edilmez, susman gereken zamanı bileceksin!

Erkek, erkekle olduğu gibi kavga edemez kadınla. Susman gereken çizgiyi geçtin mi seni '' çirkef'' olarak algılar ve belden aşağı saldırır bu andan itibaren. ''Adı Ahmet olsun Mehmet olsun, hepsi için geçerli bu'' derdi rahmetli anneciğim. Erkekle erkeğin kavgasında bir yerden sonra yumruklar konuşur, birbirlerine girerler iki hasım; başka bir zamanda da barışır, anlaşır unutur giderler olanları ama, kadınla öyle olmaz.

Kadın da aynı şekilde.

Kadın da kadınla kavga etse bir noktadan sonra kadına saldırır, saçını başını yolar. Ama erkekte bunu yapamayacağı için erkeği herkese rezil etme yoluna gider. Adı Ayşe olsun, Fatma olsun, kadınların hepsi için geçerlidir bu da, annemden öğrendiğim gibi yine.

O nedenle rahmetliyle öyle ağız dalaşına girmedim.

Aramızdaki huzursuzluğu ortalığa sermedim. Annemden durmam gereken yeri anlamamı sağlayacak o ''kadınca'' bilgiyi aldığıma inanıyorum.

Bazen, sayfasına bakıyor ve karşılıklı atışmalarımızı okuyorum. Yayınlamayın diye ne kadar rica etmiştim. Herkes okuyacak, rezil olacağız diye çok utanıyor ve kızıyordum. Şimdi hissettiğim sadece hüzün, başka birşey değil.

Cinlerim tepeme çıktığı bir gün yazdığım yazıyı, neden yazdığımı, neden yayından aldığımı biliyor bazı dostlarımız.

Rahmetli sağolsun bana hem kızar hem de yazılarımı takip edermiş. Bazen yorumları, bazen mesajları gelirdi sayfama. Cevap vermez, yayına da almazdım.

Türkçe, çok zengin bir dil. Bir şey söylemek istiyorsanız aynı şeyi anlatan belki on tane kelime bulabiliyorsunuz. Birini tersleyeceksem, o nedenle üslubuma çok dikkat ediyorum. Karşımdaki insan ne kadar nazik ve soğuk cevap verdiğimi görerek ''mesajı'' alacak ama kalbi kırılmayacak diye düşünüyorum. Bir insandan bir şekilde uzak durmak isteyebilirsiniz ama ilerde hayat ne getirecek bilemezsiniz. Birisinin aklında vaktiyle çirkefliğimle yer etmiş olmak istemem hiç bir zaman. Hoşlanmadığınız insandan yüzgöz olmadan da uzak durabilirsiniz. Rahmetlinin vefatından sonra sayfadaki yazı ve yorumlarda gördüm bunu. Kendisini sevmeyen, anlaşamayan, uzak duran pek çok yazar dostumuz, aralarındaki soğukluğa rağmen taziyede bulundular, yakınlarına ve ailesine başsağlığı dilediler.

Bazılarının da histerik kahkahaları çınladı sayfada.

Ölüm, en büyük gerçek. Ölüm, hem hayatı sona erdirir hem de açık hesapları kapatır. Hakkın rahmetine kavuşan birinin arkasından teneke çalınmaz. Mezarı tekmelenmez.

Husumet varsa, geridekilerin de kendilerini sorgulamaları vaktidir artık.

Rahmetli şöyle fenaydı, böyle fenaydı diyorsun ama, bakalım ''sen'' nasıldın? ''Sen'' in olanlarda kusurun neydi? ''O sana bunu dedi'' ama bakalım ''sen'' ona ne dedin? ''Sen'' ona ne yaptın? Durduk yere niye saldırdı bu insan ''sana''?

Bunları düşünmek gerek uzun uzun.

Öyle öğrendik büyüklerimizden.

Yazılanlara bakıyorum...

Şaşırıyorum.

Bazen, iki insan arasında yaşanan olaylar kişilerin kendilerine dair bilmedikleri şeyleri açığa çıkarır. Birisi, birisine bir şey yapar, ve aslında mutlaka diğerinin o duruma gelmede payı vardır bir şekilde. Diğerinin tepkisi, o kişinin kabahatinden de büyük olur. Ortalığa dökülenin halleri, kabahatli olanın kusurunu da geçer. Ortalığa dökülen, belki kendini çok iyi bir şey zannediyordur o vakte kadar. Nasıl bir ''şey'' olduğunu etrafındakilerin gördüğü zamandır ortalık halleri artık.

Bazıları da birinden alamadıkları hınçlarını başkaları üzerinden çıkarmaya çalışırlar. O kişiye yönelik her patırtıya etekleri zil çalarak koşarlar. Elde tuzluk da olurlar, tencereye kapak da. Sorsanız, o da çok iyi bir insandır aslında. Ne kadar kültürlüdür, ne kadar şahanedir, ne kadar çok ''şey'' dir.

Bu vakitler vicdanın, haysiyetin, edebin, nezaketin, eğitimin, görgünün, susmasını bilmenin, insanlığın ucunun sivriltildiği demlerdir hayat tarafından.

Rahmetli, pek çok kişinin de bu yönlerini gösterdi bana, bize, kendilerine.

''İyi'' olduğunu sananları gördük.

Kendilerinin ''iyi'' olduğunu sanmalarının rahmetlinin ''kötü'' olduğu demek olmadığını anladık.

Bonitas non est pessimis esse meliorem!

Mustafa bey, benim için kötü bir insan değildi.

Sarkıntılığı yoktu. Ne bana, ne de yakınında olan hanım arkadaşlarımıza. Şahit olmadım, duymadım, inanmadım.

Onurluydu, vaktiyle yaptığımız sohbetlerde karar vermiştim buna.

Uzak durmayı tercih ettim kendimce. Kırmamak, kırılmamak ve yüzgöz olmamak için. Tıpkı aynı nedenle uzaklaşan dostlarımız gibi.

Anlaşmak zordu, yorucuydu. Yanında olabilenler, bu yorgunluğu seve seve taşımaya gönüllüydü. Bir ''merhaba'' ziyaretine niyetliydim, nasip değilmiş.

Mustafa bey artık aramızda değil. Vefatının 40. cı günü münasebetiyle kendisine Cenab-ı Hak'dan gani gani rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır diliyorum.

Bonitas non est pessimis esse meliorem!

( İyi olmak, en kötüden daha iyi olmak anlamına gelmez. )

 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..