Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '13

 
Kategori
Siyaset
 

BOP Diyarbakır'a dayandı!

BOP Diyarbakır'a dayandı!
 

M. Barzani ile R.T. Erdoğan Diyarbakır'da buluştu (16.11.2013)


'Hayali Cemaatler'den 'hayali' haritalara doğru yelken açmak


ABD’nin 2005’te yazdırdığı Yeni Irak Anayasası ile Irak'ın üçe bölünmesindeki oyunculardan Başkan M. Barzani ile Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi uygulayıcısı Başbakan R.T. Erdoğan arada Kandil Terör Komuta merkezi ile terör kampları, terör söylemleri ve Büyük Kürdistan düşü içerdikleri korkunç çelişkilerine rağmen kol kola ve yüz yüze artık. Geçen yıl Paris’teki terör odaklarınca yayınlanan hayali Kürdistan haritası yeniden gündeme sürüldü. 

İngiliz kökenli Amerikalı siyaset bilimci B. R. O. Anderson (1936)'un Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması (1983) adlı eserinde; nüfus, kan bağı, hanedanlıklar, Osmanlı, SSCB, İngiltere, halk hareketleri, yurtseverlik, tarih, emperyalizm, sömürü, savaş, ticaret, egemenlik, kapitalizm, sosyalizm, zaman, yayıncılık, arkeoloji, müze, dil, Osmanlıca, resmi milliyetçilik, Çin, Vietnam, edebiyat ve hayali cemaat bağlamında irdelerken açıklamaya çalıştığı 'hayali harita' konusu son kırk yıldan bu yana olduğundan daha yakıcı bir biçimde gündemimize oturmuş bulunuyor.

Son gelişmelere göre Başbakan Erdoğan ile M. Barzani ABD ile İsrail çıkarları için Arap Dünyasını da harcamıştır. Bu bağlamda İsrail ile Yunanistan'ın son üç yıldan bu yana Türkiye ile KKTC'yi devre dışı bırakarak Kıbrıs çevresinde petrol arama anlaşması yaparak Doğu Akdeniz'deki Türkiye ve Suriye egemenliğine balta vurulmuş olduğunu da anlıyoruz. 2003'te Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi saldırısında olduğu gibi bu gelişmeler karşısında da AKP iktidarı sessizliğini koruyor. Konunun ayrıntılarına kısaca değinmek istiyorum.

Bölgede siyaset mi 'savaş' mı var?

Tarihte hiçbir zaman var olmayan Kürt egemenliği Batı’nın Ortadoğu’daki emellerinin gerçekleştirilmesi için günden güne güçlendirilerek Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin parçalanması tasarılarına bağlı olarak uygulanıyor. Belli ki İsrail dâhil Batı K. Irak ile K. Suriye petrolleri ile diğer değerli madenleri sömürebilmek için elinden geleni ardına koymamış Osmanlı’dan bu yana. Böylece Batı Arap Birliğini de Arapları ile İranlıları da içine alabilecek güçlü Türk İslam Birliğini de önlemiş olacaktır. (21) yıl sonra geçtiğimiz Cumartesi günü Diyarbakır’a gelen M. Barzani çok değil daha dört ay önce Türkiye’yi de tehdit edercesine ve Başbakan Erdoğan’a tavsiyelerde bulunarak bakınız neler söylemişti:

‘Kısa süre önce Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen Kürdistan Ulusal Kongresi 13’üncü Genel Kurulu’nda KCK’nın önde gelen isimlerinden Murat Karayılan, Abdullah Öcalan’ın konferansın gerçekleşmesi için harekete geçilmesini istediğini belirtirken, Mesut Barzani de gönderdiği mesajında, "Halkımızın düşmanları zayıflamış durumda ve Kürd’ü inkâr sürecini geride bıraktık. Karanlıklar dolu 20’nci Yüzyılın tersine 21’inci Yüzyıl, Kürtler’in umutlarının gerçekleşeceği bir yüzyıl olacak. Bu kritik aşamada halkımızın haklı mücadelesini zafere ulaştırmak için birlik ve ortak çalışmaya ihtiyacımız var" demişti. Barzani, mesajında Türkiye’deki ’Çözüm sürecine de değinerek ‘Her iki tarafa da barış sürecinin tamamlanması için çağrı yapıyorum. Bu sürecin başarıya ulaşması için Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalı ve Türkiye’deki anayasada değişiklikler yapılmalı’ dediği ifade edilmişti. (Basından: 21 Temmuz 2013)

2007’de K. Irak’ta yuvalanmış bazı terör odaklarınca öncelikle Türkmen kenti Kerkük’e yönelik nice terör saldırıları karşısında AKP iktidarının da tedirginliği üzerine M. Barzani’nin ‘Eğer Türkiye, Kerkük’e müdahale ederse; biz de Türkiye’de yaşayan (30) milyon Kürt için harekete geçeriz’ şeklindeki açıklamasıyla ilgili olarak, Başbakan Erdoğan da, ‘Altından kalkamayacakları sözler söylemesinler. Yerlerini, konumlarını çok iyi tespit etmeleri gerekir. Sonra bu sözlerin altında ezilirler. Türkiye ile sınırdaş olan bir Kuzey Irak, şu anda attığı bu adımlarla çok ciddi yanlışlar yapmakta ve bunun bedeli onlar için çok ağır olur’ diyerek karşılık vermiş ancak çok değil iki yıl sonra İstanbul’da bir araya geldiklerinden bu yana samimiyetleri artarak devam etmiştir.

'Rojova' da nereden çıktı?

Öte yandan Suriye İç Savaşı bütün barış çabalarına rağmen Katar ile Türkiye yanında Batı destekli Silahlı Muhalefetin direnişi yüzünden bitirilemiyor. Bu yüzden ülkemizde bulunan bir milyona yakın göçmen de sınır boyundaki yurttaşlarımız da çok kaygılı. Toplum gergin. Ticaret durgun ve toplumsal dayanışma günden güne ortadan kalkıyor. Son iki yıldan bu yana görüldü ki M. Barzani ile PKK güdümündeki PYD tez elden K. Suriye'yi ele geçirmek istiyorlar. Bazı başarılar elde etmiş olsalar bile Halep ile Lazkiye Suriye egemenliğindedir. Görebildiğim kadarı ile M. Barzani ile onun ve Batı'nın egemenliğindeki Kürt Konferansı Musul Kerkük Petrolleri ile K. Suriye (Rojova)'deki olası yer altı zenginliklerini Halep ve Lazkiye üzerinden Batı pazarlarına sunmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda M. Barzani''nin çok yoğun çalıştığı ve Bağdat'taki Irak Başbakanı Nuri le Maliki ile bazı sürtüşmeler yaşadığını da biliyoruz.

Kaldı ki kimi ayrılıkçılarca Rojova olarak adlandırılan bölge Farsça gündüz anlamındaki (roj) kelimesi ile Türkçedeki (ova) kelimesinden oluşan bir adlandırma. Kürtçü ayrılıkçılar bu kelimeyi Rojava diyerek 'Batı Kürdistan' anlamı yüklemek çabası ile kökenini gizlemeye çalışsalar bile bileşik kelimenin özü bellidir. Kaldı ki böyle bir adlandırma bildiğim kadarı ile ne Arap ne de Osmanlı tarihinde vardır. 

Siyaset bu mu?

Görülen o ki M. Barzani ile onun egemenlik alanında konuşlanmaya devam eden Terör Örgütü kendilerince bir savaş sürecinde nice taktik gelişmeler yaşıyor iken AKP iktidarının 'komşularla sıfır sorun siyaseti' bağlamında her şey yolundaymış gibi gül gibi geçinmeye devam etmek arzusunda olduğunu görüyoruz.

Çünkü ABD böyle istiyor. Çünkü ABD ile İsrail’in çıkarları için Ortadoğu’daki taşların sökülmesi ve yeni haritaların uygulamaya geçirilmesi yolunda M. Barzani ile R.T. Erdoğan’ın birlikte çalışmaları gerekiyor. Anlaşıldı ki bundan kaçış yok. Bu yüzden Diyarbakır’daki buluşmaya pek çok mutluluk fotoğrafı ile birlikte toplu nikâh, ‘İşte meydan ey’li Türkçe Kürtçe müzik ve şimdilik açıklanan dört maddelik bir mutabakat anlaşması özellikle BOP dayatmasının diğer içerikleri ile birlikte yola devam edilmeye çalışılacaktır. Bana göre Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasetine 04 Temmuz 2003'te Süleymaniye'de Türk subaylarının başına çuval geçirilmesinden sonra sessiz kalındığından, yıldızı parlatılan M. Barzani'nin Diyarbakır çıkartması ile ikinci bir çuval geçirme olayı daha yaşanmıştır.

Unutmayalım ki bu gibi yakınlaşmalar başta Arap Dünyası olmak üzere özellikle içerisindeki terör örgütleri desteklenen Suriye Yönetimine karşı da bir tavırdır. Eğer konu dengeli bir siyaset izlenerek sürekliliği olan para kazanmak ise K. Irak’tan gelecek maddi kazanç Suriye’den gelebilecek olan maddi ve manevi kazançların yanında ‘devede kulak’ gibi kalır bence.

İnanın Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır’daki o resimler içerisinde olmasını istemezdim. Oysa çok açık ki kendisi istedi bu sonuçları. Kaldı ki araştırmalarıma göre Kürt oluşumu da Batı'nın Osmanlı'yı Balkanlar'dan atarken kullandığı hayali cemaatler yaratmak (to build a nation) çabasından başka bir girişim değildir. Ortada dolaşan Hayali Kürdistan Haritalarını Başbakan Erdoğan'ın gördüğünü sanmıyorum. Görülen o ki M. Barzani ile BOP daha da hız kazanarak uygulanıyor.

'Diyarbakır'ın altın anahtarı' kimin elinde?

Türk kenti Erbil'den sonra Süryani, Selevkos, Haçlı, Emevi, Abbasi, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Artuklu ve Osmanlı'dan sonra Türkiye Cumhuriyetinin Misak-ı Milli sınırları içerisindeki Diyarbakır da Kürtçü ayrılıkçılığın çok yönlü bir merkezi oldu. Kısaca gördük ki geçtiğimiz yıllarda iyice azıtan İmralı-Oslo-Kandil-Diyarbakır-Erbil ve Washington odaklı ayrılıkçı ve hayali haritacı Terör Örgütünün bastırması ve tehditleri yanında M. Barzani’nin savaş içerikli tehditleri ve çok özel tavsiyeleri karşısında belli ki AKP de çözümü zor bir çaresizliğe sürüklendi.

2003'te Afganistan dâhil Ortadoğu'ya Haçlı Çıkışı içerikli işgalleri başlatan ABD ile müttefiklerinin güdümündeki BOP böyle böyle uygulanır işte. Bütün sırlar da ortaya saçılmaya başladı. Son gelişmeler bağlamında sorulacak pek çok sorudan biri de bence 'Diyarbakır'ın altın anahtarı' kimin elindedir, diye sorusudur. Bu anahtar eski çağlardaki gibi Başbakan Erdoğan tarafından M. Barzani'ye sunulmadı ise bir kentin bağımsızlığının da sembolü sayılan o anahtar son on yıllık siyaset ve terör içerikli kargaşa bağlamında AKP'nin mi yoksa BDP'nin mi elindedir (Batı emperyalizminin dayatmakta olduğu anlı şanlı BOP bağlamındaki dengelere ve birilerinin pazarlık gücüne göre) çok değil iki üç yıl içerisinde göreceğiz.

Kısaca ABD ile İsrail yanında AB destekli oldukları çok iyi anlaşılan ABD’’nin en muteber müttefikleri Başkan M. Barzani ile Başbakan R.T. Erdoğan’ı artık kim tutabilir, değil mi?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..