Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '09

 
Kategori
Anılar
 

Bor madeni ve ulusal egemenlik

Bor madeni ve ulusal egemenlik
 

Yurdumuz, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, doğal güzellikleri ve tarihi değerleri bakımından dünyanın çok ender ülkelerinden biridir. Tarihi boyunca ve günümüzde düşmanlarının ve emperyalist güçlerin her dönem iştahını kabarttığını, üzerinde gelip geçen çeşitli uygarlıkların varlığından anlıyor ve biliyoruz. Hiç bir ülkede bulunmayan kendine özgü nadir özellikler taşıması, Anadolu’nun Türk insanına armağan ettiği bir coğrafi ayrıcalıktır. Daha yeni farkında olmaya başladığımız bu imtiyazları, gereği gibi değerlendirdiğimiz henüz söylenemez. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) petrolden dolayı neleri yapabileceğini geçmişte tüm dünyaya göstermesi, bize de iyi bir örnek ve ders olmuştur. Liberal ekonomiye geçişle çözülmeye başlayan milli değerler arasında yer alan madenlerimiz de bu değişimden nasibini almıştı. Yeni maden kanunu ve uluslar arası ticari sözleşmeler ve özelleştirmelerle yabancı yatırımcıların kazandığı ayrıcalıklar, toplumsal tepkimizin doğmasına neden olmuştur. Özelleştirmeler kapsamında ABD’nin 9 trilyon dolar değerindeki Etibank’ı 40 milyon dolar gibi düşük bir fiyatla satın almak istemesi, konuyla ilgili uzmanların toplumsal sorumluluk duygularını harekete geçirmişti. ABD’nin esas amacı, bor madeninin özelleştirmesini sağlayarak, satın almaktı. Yazılı ve görsel basın kuruluşlarında konu ele alınmış, farklı programlar ve çeşitli makaleler yayımlanmış, bilimsel etkinlikler düzenlenmişti. Özellikle de dünyadaki bor rezervinin %73’üne sahip olmamızın konu edilmesi, ülkemizin çıkarları yönünden dikkat çekiciydi. Borun teknolojide kullanım uygulamasına dayalı, ABD’nin 600 çeşit proje üretmesi, petrolün yerini alacak daha ekonomik ve güçlü, aynı zamanda doğa dostu bir enerji kaynağını ön plana çıkarmıştı. Enerji içeriği çok yüksek hidrojeni depo edebilme özelliği taşıması nedeniyle, bor stratejik madenler arasındaki öncelikli yerini almıştı.(1) Bu madenin rezerv değerine bakıldığında, bilinmesi gereken en önemli husus, bir servetin üzerinde oturduğumuz ve dünyada tek sahibi olduğumuz gerçeğidir.

Maden konusuna ilgim nedeniyle yapılan yayınları ve adresime gelen mailleri konunun uzmanı yakınlarımla görüşmek üzere sakladım. Kendisine ve uzmanlık bilgisine değer verip inandığım kayın biraderim emekli Yrd. Doç. Dr. Ali Korteş Uymaz Bey’in görüşlerinden yararlanmayı düşünüyordum.

Yayınlar arasında TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Koray Uğur Özşanlı’nın yazdığı borla ilgili yazısı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nden Ahmet Güler’in yazdığı “Ulusal Maden Politikamız ve Bor Gerçeği” başlıklı makalesi ve Ergenekon davasından yargılanmakta olan gazeteci Vedat Yenerer’in de somut olayları konu alan bir yazısı vardı.

O yıllarda Trakya Üniversitesinde akademisyen ve Jeoloji doktoru olan Ali Korteş Bey, nihayet 2006 Şubat yarıyıl tatilinde ziyaretimize geldi. Doktor iyi olacak hastanın ayağına gidermiş. Bizim de aynen öyle oldu. Biz de hasta olan madenciliğimizi ve konu ile ilgili sorunları masaya yatırdık. Ali Bey bana yaşanmış öyle somut bir olay anlattı ki, hayretimden ağızım bir karış açık kaldı. Ben de ilk elden öğrendiğim bu yaşanmış olayı sizinle paylaşmak istedim.

Olayın konusu, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesinde geçmişti. Olay kahramanı kişi ise, dönemin Trakya Üniversitesi Rektör yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Toprak Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hayri Tok’tu.

Ziraat Fakültesi’nin uygulama bahçesinin sulama suyunu temin etmek için, özel bir firma ile sondaj sözleşmesi yapılıyor. İlgili firma işini yapmak için Fakülte içinde gösterilen alanda su ararken, toprak yüzeyine çok yakın bir derinlikte doğal gaz bulur. Bu doğal gaz kaynağının bulunmasına çok sevinen Hasan Hayri Tok Bey, ısıtma amacıyla doğal gazı Fakülte’nin kalorifer brülörüne bağlatır. Yakıt giderlerinden yapacağı tasarrufun mutluluğunu yaşayan Sayın Hasan Hayri Bey’in bu sevinci çok uzun sürmez. Bir süre sonra doğal gazın Fakülte’de kullanıldığı haberini alan iki Amerikalı, Fakülte Dekanı’nın karşısına dikilir. Bu alanda bulunan doğal gazın kullanım hakkının kendilerine ait olduğunu söyleyen Amerikalılar, hemen orada doğal gaz bağlantısını keserler.

Üzerinde yaşadığımız ulusal sınırlar içindeki topraklar bize ait olsa da, egemenlik hakkını kullanamamak ne kadar kötü bir durum, değil mi? Bazı gerçekleri insan ancak zamanla öğreniyor. Bu olayı 2006 Yılı’nın Şubat tatilinde dinlediğimde ağzım açık kalmıştı. Yıl 2009, aradan üç yıl geçmiş, yine aynı konular ve benzer mailler dolaşıyor ortalıkta. Barack Obama’nın Türkiye ziyaretinde, Etibank’ın özelleştirilmesinin de görüşme gündeminde olduğu söylentileri var. Bir yanda maden işletme ruhsatı elinden alınmış ve işletme masrafları ödenmemiş dürüst fakat haksızlığa uğradığı Vedat Yenerer tarafından iddia edilen Türk girişimci Beşir Yılmaz , öte tarafta ise hak ve çıkarları uluslar arası hukuk ve yönetim tarafından güvence altına alınmış Amerikalı bir maden işletmecisi var. Yasal ayrıcalıklar yetmiyormuş gibi, ABD şimdi de madenlerimizin hepsini almak için Etibank’a göz dikti. Kendi yurttaşlarımıza ne zaman yabancılar kadar değer verip, eşit davranacağız bilemiyorum. Dünyanın birinci sınıf yurttaşlarını yeniden birinci ilan etmeye gerek var mı? Eşitlikçi demokrasiyi biraz da kendimize uygulasak nasıl olur acaba?

Özelleştirmeler kapsamında birçok stratejik kurumu sudan ucuz fiyatlarla yabancılara sattık. Stratejik madenimiz boru da satarsak, sıra şimdi yaşamın kaynağı olan suya geliyor. Sularımızın da madenlerimiz gibi, benzer bir akıbete uğraması konusunda ciddi endişelerim var. Şu anda toplumsal ihtiyacımızı karşılayan sularımız, madenlerimiz gibi ortak ulusal değerlerimizdir. Dilerim, komşularımızın tartışma konusu yaptığı sularımıza sahip çıkar, doğal kaynaklar üzerindeki ulusal egemenlik haklarımızın kullanımını yabancılara satarak devretmeyiz.

Kulakların çınlasın Ali Korteş Uymaz Bey. Üç yıl önce anlattığın bu yaşanmış kıssadan ben hisseme düşeni aldım, darısı şimdi yetkililerin ve diğer okuyanların başına.

İstanbul, 31 Mart 2009

1.) forum.donanimhaber.com

 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..